28.02.2023 - 09:08 | Son Güncellenme:
Fanatik
Fransa ve Avrupa liglerinde attığı 92 golle en çok gol atan Türk futbolcu unvanını taşıyan, bir dönem ülkemizde Antalyaspor, Başakşehir ve Fenerbahçe formalarını giyen, A Milli Futbol Takımımızla 35 maça çıkan Mevlüt Erdinç, Fanatik'e açıklamalarda bulundu. Besançon’da forvet antrenörü olarak görev yapmakta olan Erdinç, Fenerbahçe kariyeri ve transfer dönemiyle ilgili samimi itirafta bulundu.
PSG ONURLANDIRDI
Paris Saint Germain (PSG) geçtiğimiz aylarda futbolu bırakan eski oyuncusu Mevlüt Erdinç'i Maccabi Haifa ile oynadıkları mücadelede konuk etmiş ve farklı skorla kazanmıştı. PSG'nin maç öncesinde ise sürpriz bir konuğu vardı. 2009-2012 yılları arasında Fransız ekibinde forma giyen ve 110 karşılaşmada 30 gollük performans ortaya koyan Mevlüt Erdinç kulüp yönetiminin konuğu olarak Parc des Princes'te taraftarların önüne çıktı. Eski Milli oyuncuya PSG'de oynarken giydiği forma numarası ile isminin yazılı olduğu bir forma hediye edildi.
‘FİZİKLİ OLMAMA RAĞMEN ÇOK HIZLIYDIM’
Türk futbolunun en yetenekli forvet oyuncularından biri oldunuz ve hafızalara kazındınız. Fransa'da başlayan bir futbol yaşamınız oldu. Öncelikle futbola nasıl başladınız ve sizi futbola yönlendiren etkenler neler oldu?
Ben Yozgatlı bir ailenin çocuğuyum. 1973 yılında rahmetli babam Fransa’ya geldi. Toplamda 8 kardeşiz ve 4’ümüz köyde doğduk, 4’ümüz de Fransa’da doğduk. Kötü koşullarda yaşadık diyebilirim açıkçası. Futbolu dışarıda öğrendim diyebilirim. 8 yaşına kadar mahalle arasında top oynadım ve orada sevmeye başladım. Ailemin futbolla hiç alakası yoktu. Ailemiz çok büyük olduğu için babam sürekli çalışmak zorundaydı. Ardından kasabanın Saint-Claude adında futbol kulübü vardı ve orada başladım futbola. Haftada bir kez idman yapıyorduk ve cumartesi günü bir tane de maçımız oluyordu genelde. Futbola açıkçası çok amatörce bir yerde başlamış oldum. Benim o zamanlar en önemli özelliğim fizikli ve çok güçlü olmama rağmen çok hızlı olmamdı. 12 yaşına kadar bu kulüpte oynadım.
TURNUVALARDA KENDİSİNİ GÖSTERDİ
Ben 12 yaşındayken bir maçımız vardı; Besançon ile oynadık ve 5-1 kazanmıştık. Ben de o maçta 4 gol atmıştım. Aslında oradaki scout’lar bizim takımı izlemeye gelmemişti oraya. Sochaux, Besançon’a yakın olduğu için genellikle oradan oyuncu alıyordu ve altyapısında yetiştiriyordu. Ben 4 gol birden atınca oradaki scout’lar hocalarımla görüştüler ve numaramızı aldılar. Beni sonrasında 4 sefer denemek için çağırdılar. Antrenmanlara her gün gidip çalışmaları tamamladıktan sonra bize hiçbir şey demediler. Alıyorlar mı, almıyorlar mı anlayamadık açıkçası. Sonra beni bir turnuvaya davet ettiler. O turnuvada 10 gol attım ve en iyi golcü seçildim ama yine de onaylamadılar. Ardından başka bir turnuvaya katıldım ve en iyi golcü değildim ama 8 gol atmıştım bu kez. Böyle bir 6 aylık süreç geçti. Altyapı direktörü annem ve babamla görüşmek istedi bu sürecin ardından.
'PARA VERSENİZ BİLE GİREMEZSİNİZ'
Şunu belirtmek isterim ki; Fransa’da altyapıya girmek çok zordur, para verseniz bile giremezsiniz açıkçası ve en iyileri kadrolarına alıyorlar. Ben çok mutlu olmuştum, ağabeyimle birlikte ama annemle, babam çok mutlu olmadılar. Onlar 12 yaşında evlatları evden gideceği, 400 kilometre uzakta altyapıda olacağı için haliyle üzülüyorlardı. Bu durumdan dolayı çok razı değillerdi açıkçası. Ağabeyim onları ikna etmeyi başardı, kağıtlarım imzalandı ve yeni sezonda Sochaux altyapısında başladım.
'TEK AMACIM BABAMI RAHATLATMAKTI'
Yaz tatillerinde babam bana sorardı “Ne yapacaksın?” diye. Ben de bir şey yapmayacağımı ve gelecek sezonun bir ay içinde başlayacağını söylerdim. O zaman da babam bana bir ay bir yerde çalış diyordu. Babam futbolcu olabileceğimi düşünmüyordu açıkçası. Altyapıda geçirdiğim 5 yıl inanılmaz zordu. Antrenmanlar, okul ve bazen iyi anlaştığımız arkadaşlar oluyordu, bazen anlaşamadıklarımız oluyordu. Bazı zamanlar bıkıyordum ve eve dönmek istiyordum. Ancak babam bizim için kötü denebilecek zorlu iş yükü olan fabrikalarda çalışıyordu. Benim o zamanlar tek amacım vardı; Futbolcu olmak ve babamı çalıştığı yerden ayrılmasını sağlamak. Beni tamamen motive eden oydu.
'U18 FRANSA'YA GİTTİM, BENZEMA, NASRİ, BEN ARFA VARDI'
Milli Takım tercihinde nasıl bir süreç yaşadın? Fransa U18’de forma giyerken, Türkiye’yi tercih ettin. O anlarda neler yaşadın ve nasıl hissettin?
Sochaux’da çok iyi 2 sezon geçirmiştim. U18 Fransa Milli Takımı’na gittim ve orada da 8 maçta forma giydim. O zamanlar kadroda Benzema, Ben Arfa, Menez ve Nasri gibi dünyaca ünlü isimler vardı ve ben o takımın bir parçası olarak sahada yer almıştım. Ben zaten en başından beri Türkiye’de oynamak istiyordum ama benim o zamanlar sadece Fransız pasaportum vardı.
'FATİH TERİM ARADI, BİR SANİYE BİLE DÜŞÜNMEDİM'
En nihayetinde biz Türk’üz, ailem Yozgatlı. Ben Fransa’da doğdum ama evimizde Türkçe konuşuyoruz. Bir gün Fatih Terim beni aradı. Beni aradıklarında bir saniye bile düşünmeden direkt hocamın yanına gittim ve Fransa U18’e gitmek istemiyorum, Türk Milli Takımı’na gitmek istiyorum dedim. İlk başta onlar da bu duruma çok sıcak bakmadılar. Onlar haliyle Fransız kulübünü temsil ettikleri için Fransa Milli Takımı’nda oynamamı istediler. Ancak ben kararlıydım. Sonrasında Ümit Milli Takım için Türkiye’ye gittim. Orada 4-5 maç oynadıktan sonra A Milli Takım kadrosuna seçildim. 20 yaşındaydım ve çocukluk hayalimden bir başkasını daha gerçekleştirmiştim. Ben bu noktaya gelmek için çok çalışmıştım. Fatih Terim bundan dolayı benim için bir baba gibidir. Ben kendimi Türk hissettiğim için düşünmek gibi bir sürecim asla olmadı. Ben telefonda hemen “Hocam Türk pasaportumu çıkartın, ben Türkiye için oynamak istiyorum” dedim. Yani kısacası milli takım tercihim saniye içerisinde oldu.
‘AİLEMİ GURURLANDIRDIM’
A Milli Takım formasıyla ilk golünü attığında neler hissettin?
İnanılmaz bir duyguydu. Kulüpte oynarken çok gol atabilirsin ama milli takım çok farklı. Ben PSG’de çok gol attım ama Türkiye formasıyla o duyguyu yaşamak bambaşka. Milli takım formasıyla attığım ilk gol inanın dünyanın en güzel hissi. İlk golüm İnönü Stadyumu’nda oynadığımız Bosna Hersek’e karşıydı ve maçtan 2-1’lik galibiyetle ayrılmıştık. O gece hiç uyuyamadım. Direkt annemi ve babamı aradım, mutluluktan ağlıyorlardı. Onlar direkt köyden çıkmışlar ve ne İstanbul ne Ankara görmüşler, sadece direkt Fransa’ya çalışmak için gelmişlerdi. Ben onları gururlandırdım ve bu benim için paha biçilemez. Ne mutlu bana diyebilirim.
‘PSG’DE HALA FORMALARIM SATIŞTA’
PSG ile bir gönül bağın oluştu. Fransız devine transferin nasıl gerçekleşti?
110 maça çıktım, PSG formasıyla ve 30 gol attım. Hala gittiğimde PSG taraftarları bana inanılmaz bir sevgi besliyor. Şu anda bile her gittiğimde kulüp ve taraftarla inanılmaz bir bağımız var. Hala formalarımın satıldığı görmek bile mutluluk verici, inanılmaz bir duygu. İmkanım oldukça maçlarını izlemeye gidiyorum ve davet de ediyorlar.
GALATASARAY BENİ İSTEDİ, FALCAO İLE ANLAŞTI
Türkiye'de çeşitli takımlarda forma giydin. Özellikle Antalya'da gösterdiğin performans sonrası Fenerbahçe'ye transfer oldun. Bu süreç nasıl gelişti?
O dönemde Antalyaspor ile iyi bir sezon geçirmiştim. Bülent Korkmaz hocam da beni sahada oldukça verimli kullandı. Transfer döneminin bitmesine son 2 gün vardı ve ben Antalyaspor’la anlaşacaktım. O dönemde beni isteyen takımlardan biri de Galatasaray’dı. Bir ay öncesinden aslında Galatasaray’la konuşmuştum ama onlar Falcao’yu transfer ediyorlardı.
‘FENERBAHÇE’YE HEMEN ‘EVET’ DEDİM’
Sonrasında Antalyaspor’la yeniden anlaşmıştım, tam 2 gün kala Fenerbahçe’den telefon geldi. Hemen “Evet” dedim. Düşünmedim bile açıkçası. Fenerbahçe bana göre belki son 10 yılda başarısız gibi gözükse de, gelecek 10 yılda Fenerbahçe başarıyı yakalayacaktır. Fenerbahçe gerçekten çok büyük bir kulüp. Öncelikle her yer tanınıyor. Fenerbahçe gibi bir kulüp beni istese ben nasıl kabul edemem yani. Oradaki insanlar cidden çok cana yakın ve iyi insanlar. Kaybettiğimizde herkes üzülüyor, kazandığımızda herkes seviniyordu. Fenerbahçe bana PSG’yi anımsatıyor. Stadyumda inanılmaz bir atmosfer oluyor. Mesela benim oğlum 10 yaşında, Fransa’da okula gidiyor ama herkese Fenerbahçeli olduğunu söylüyor. Bana hayatında Fenerbahçe’deki gibi atmosfer görmediğini söylüyor.
'BAŞAKŞEHİR BENİ UNUTTU'
Fenerbahçe'de beklediğin forma şansını bulamadın. Sence o dönem ters giden durum ne oldu senin adınıza?
Ben o zaman Antalyaspor’dan Başakşehir’e kiralıktan dönmüştüm. Okan Buruk hocam beni takımda istiyordu ama yönetim beni istemiyordu. Ben bir ay boyunca amatör futbolcu gibi Balat tarafındaki tesislere gidip çalışıyordum. Yani A Milli Takım’da da forma giymiş oyuncuyu unutmuşlar, amatör futbolcu gibi antrenman yapmaya gönderiyorlardı. Saat sabah 10’da ve akşam 4’te iki idman ayarlanıyordu her gün. Ancak idmanları bir dakika kaçırırsam büyük cezalar bekliyordu beni. Ben bir ay boyunca buna dayandım.
Bu durum maalesef beni Fenerbahçe’ye gelmeden önce form kaybı yaşamama neden oldu. Öncelikle yalnız çalışıyordum. Benim onlara verdiğim değeri, onlar bana vermedi. Aslında Başakşehir çok güzel bir kulüp, güzel de yönetiliyor ama bana neden öyle yapıldı anlamadım. 33 yaşında bu durumu yaşamak, bende hayal kırıklığı yarattı resmen. Sonuçta ben PSG forması giymiş, gol kralı olmuş, milli takım forması giymiş ve kariyeri dolu biriyim.
‘2-3 AY FORMSUZ GELDİM’
Bu nedenden dolayı ben Fenerbahçe’ye 2-3 ay formsuz geldim. O dönemde de Vedat Muriç çok iyi gidiyordu ama ben ona daha çok yardımcı olmalıydım. Vedat Muriç tek başına götürüyordu takımı. Ben geç katılınca takıma katkı vermekte zorlandım. Bunu üzülerek de söylüyorum, Başakşehir bana yanlış yaptı. Takımla o dönem idmana çıksaydım daha farklı olabilirdi. Yani düşünün; bir sezon öncesi Antalyaspor’la toplamda 20 gol atmıştım.
En unutamadığın gollerin?
Bosna Hersek’e A Milli Takım’la attığım ilk gol. Sochaux ile A takımda attığım ilk gol. PSG ile attığım ilk gol… Bu golleri asla unutamam.