05.02.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Defterine hızla not alıyordu. Bu çocuk bir altın madeniydi. Onun olduğu bir Almanya Milli Takımı, çok farklı işler yapabilirdi. Devlet büyükleri, şu kahrolası savaşın bitmesinin an meselesi olduğunu söylüyordu. 1942’de Dünya Kupası vardı. Eğer oynanırsa Almanya zafere ulaşabilirdi. Ve sahadaki çocuk, onun en büyük kozu olacaktı. Maç bittiğinde Kaiserslautern soyunma odasına indi. Çocuk, onu gördüğünde dudaklarını ısırdı. Koskoca Sepp Herberger’di gelen. Reich’ın takımını yöneten adam. Ve o adam ona doğru geliyordu. Birkaç dakika sonra 20 yaşındaki Fritz Walter’in yüzünde uzun süre çıkmayacak bir ifade vardı. Mutluydu hem de çok mutlu. Alman Milli Takımı’na seçilmişti.
Almanlar gol olup yağıyordu Romanya üzerine. Avrupa’da savaş kıyasıya devam ediyordu. Alman Milli Takımı ise tarafsız ülkeler ve işgal ettikleri ülkelerin takımlarıyla oynuyordu maçlarını. Romanya karşısında ilk kez milli formayı giyiyordu Fritz Walter. Sanki 40 yıldır bu takımın parçası gibiydi. Maç bittiğinde skor 9-3’tü. Fritz 3 gol atmıştı daha ilk maçında...
1942 Budapeşte-Macaristan
İşgalci Almanlar için Budapeşte’de oynanan Macaristan maçı sıradan bir tecrübeydi. Artık takımın önemli bir parçası olan Fritz ise bu maçın bir gün yaşamını kurtaracağından habersizdi. Almanya, Macaristan karşısında üstün bir futbol oynuyordu. Fritz de döktürüyordu tam anlamıyla. 2 gol atıyor ve 5-3’lük galibiyette başrol oynuyordu.
1945 Almanya
Fritz 3 yıldır ballı bir bölükteydi. Eski bir futbolcu olan Binbaşı Graf, onu yanına almıştı. Mümkün olduğunca cepheden uzak tutulmuştu. Ama bu dönemde geçirdiği sıtma, yine yaşamını değiştirecek bir tecrübe olacaktı. Hitler’in kendini vurmasıyla birlikte Almanlar için çözülme netleşmişti. Birlikler Ruslar’a değil Amerikalılara teslim olmak istiyordu. Kimse Gulaglara gitmek istemiyordu. Fritz ve arkadaşları önce bir Amerikan birliğine rastladı. Ama Amerikalı komutan netti, “Üzgünüm sizi esir alamam. Burası Rusların bölgesi. Sizi bir Rus birliğine teslim edeceğiz”. Birkaç gün sonra Fritz Walter ve arkadaşları, Kızılordu’nun esiriydi.
1945 Maramures Esir Kampı-Ukrayna
Fritz, Sibirya yolunda mola veren trenden indi. Bir daha ailesini görebileceğini zannetmiyordu. Sibirya’da, çok sevdiği futbola zaman ayırabilir miydi? Fazla iyimserlik olurdu evet yanıtı. Uyuşan ayaklarını sağa solla salladı. Askerler top oynuyordu. Çek, Macar, Polonyalı askerler de vardı futbol sahasında. Canı çekti Fritz’in. “Oynayabilir miyim” diye sordu. Gelmesini söylediler. Öyle iyi oynuyordu ki fark edildi. Bir Macar subay yanına geldi. “1942’de bizi yenmiştiniz ve sen 2 gol atmıştın” dedi gülerek. Sabah Sibirya’ya giden tren kalktığında Fritz içinde değildi. Ukrayna’daki kampta 8 ay esirlere futbol öğretti ve ardından Kaiserslautern’e döndü.
1951 Almanya
Helenio Herrera, tüm karizmasıyla Fritz Walter’in karşısındaydı. Atletico Madrid Teknik Direktörü olarak Alman futbolcuyu takımında görmek istiyordu. 31 yaşındaki yıldızın yeteneklerinin takımını önemli yerlere getireceğine inanıyordu. 225 bin Alman markı önerdi. Almanya, yokluklar ülkesiydi o günlerde. Ama reddetti Walter. Kaiserslautern, onun yuvasıydı. Bu yoklukta nasıl reddedebilmişti bu teklifi? Çünkü hem kulübü hem de ona güvenen milli takım hocası Sepp Herberger, Fritz’in ekonomik durumuna katkıda bulunmuştu. Aldığı krediyle Walter, bir sinema ve çamaşırhane açmıştı. Bunlardan gelen para, Herrera’yı eli boş göndermişti İspanya’ya.
1954 Bern-İsviçre
Sabah kalktığında otelin penceresinden dışarıya baktı. Hava yağmurluydu, pusluydu. Keyfi yerine geldi. Tam da onun havasıydı. 34 yaşında Dünya Kupası finaline çıkacaktı Fritz Walter. Aynı anlarda uyanan ne kadar Alman futbolcu varsa, pencereden baktıklarında gülümsediler. Çünkü kaptanlarının havasını onlar da biliyordu. İkinci Dünya savaşı sırasında yaşadığı sıtma yüzünden sıcak günler, ona göre değildi. Ne kadar serin o kadar iyiydi Almanya kaptanı için.
1954 Dünya Kupası, Almanya için Türkiye galibiyetiyle başladı. Bu galibiyetin başka bir anlamı daha vardı. 3 yıl önce Berlin’de Türkiye’ye 2-1 yenilmişlerdi. Savaştaki yenilgi kadar acı vericiydi bu. Bu kez 4-1 kazanmışlardı. Sonrasında Macarlara 8-3 kaybettiler. O kupanın özel kuralları gereği Türkiye ile bir daha oynayıp 7-2 kazandılar. Yugoslavya ve Avusturya galibiyetleri final yolunu açtı onlara.
Finalde rakip Macaristan’dı. Bern’de 8’inci dakika dolduğunda santrada Walter, topa bakıyordu. 2-0 yenik durumdaydılar. Ama onun liderliğinde Almanya 3-2 kazanıyordu. Hem de kendisini kurtaran subayın ülkesini yenmişlerdi. Kadroda kardeşi Ottmar’da vardı. Bu zafer sadece futbolla ilgili değildi. Belki de Almanya’nın savaş sonrası gelişiminin habercisiydi bu sonuç.
1956 Batı Almanya
Fritz çok sevdiği futbolu bırakmıştı. Duyduğu bir haberle sarsıldı. Sovyetler Birliği, komünizme kendi yorumunu katan Macaristan’a girmişti. O sırada Macaristan Milli Takımı yurt dışında turnedeydi. Macarların onun yaşamındaki yeri büyüktü. Daha doğrusu hala nefes alabiliyorsa bunu onlara borçluydu. Birçok futbolcu da arkadaşıydı. 2 yıl boyunca bu takımı ve oyuncularını destekledi. Onlar için maçlar ayarladı ve birçoğunun transferine ön ayak oldu.
1958 Batı Almanya
Sepp Herberger, karşısındaki adama bakıp iç çekti. Ne yapıp edip onu ikna etmeliydi. Futbolu bırakalı 2 yıl olmuştu. Ama milli takımda bir lidere ihtiyacı vardı. 38 yaşında, futboldan iki yıldır uzak Fritz Walter’e o kadar güveniyordu ki hiçbir şekilde kötü performans göstereceğine inanmıyordu. Herberger dışında kim olsa Walter tarafından kibarca bir kahve içiminden sonra kapının önüne konulurdu. Ancak Fritz için baba gibiydi Herberger. Sonunda kabul etti oynamayı. Batı Almanya yine yarı final oynadı. Ama bu kez dünya dördüncülüğüyle yetindi.
1985 Kaiserslautern-Batı Almanya
Yaşlı adam ağlıyordu. Hüngür hüngür hem de. Yıllarca oynadığı, şampiyonluklar yaşadığı stadyumdaydı. Tribünler, onun adını haykırıyordu. Betzenberg Stadı’nın çimlerinde neler yaşamıştı neler! Şimdi Kaiserslautern Kulübü öyle bir jest yapıyordu ki! Artık stadın adı bundan sonra Fritz Walter Stadı olacaktı.
2006 Kaiserslautern-Almanya
Frtiz Walter’in en büyük hayali 2006 Dünya Kupası’nda kendi adını taşıyan statta bir maç seyretmekti. Ancak İtalyan asıllı eşinin 2005’teki ölümü onu çok sarsmıştı. Nitekim kupa başladıktan sonra 86 yaşında hayatını kaybetti. Statta yapılan törene 10 binden fazla kişi katıldı. 1954 finalindeki Macar takımından Gyula Grosics ve Jeno Buzansky de eski dostları için Almanya’ya gelmişti. Bir büyük ustaya, bir büyük kaptana veda ediyorlardı.