Geçtiğimiz sezon İzmir futbolu için tam bir yıkım yaşadık. Süper denen ligden Göztepe ve Altay küme düştü. Son 1,5 sezon pandemi koşullarında oynanan lig, boş tribünler, yayıncı kuruluşun indirimi, ticari gelirlerin dibe vuran ekonomi ile birlikte gerek yönetimsel gerekse teknik birim elleriyle kaçınılmaz acı sonu hep birlikte yaşadık....
Artık 8 İstanbul kulübünün yarışacağı Süper Lig’de İzmirimizi temsil eden bir kulübümüz yok.
Göztepe’de büyük işlere imza atan ancak yaşanan tüm olumsuzlukları kendi üzerine alarak bir anda istenmeyen adam ilan edilen Başkan Mehmet Sepil ve ekibi gerçekten Göztepe’nin geleceği için güzel hamlelerde bulunuyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından tahsis onayı bekletilen tam adıyla Gürsel Aksel Spor ve Sağlıklı Yaşam Merkezi’ni İzmir’e kazandırılmasında büyük rol oynadı. Yine bir ilke imza atarak yabancı yatırımcıya kulübü devretti.
Özellikle kulübü devredeceği yatırımcının son yıllarda yaptığı işler muaazzam. Şu kısacık sürede takımın başına getirilen hocaya ve yapılan transferlere baktığımız zaman her ne kadar rakipleri zorlu olsa da yarışmacı bir takım oluşturduları ve düştükleri yerden tekrar dimdik kalkacaklarının sinyallerini vermeye başladılar bile...
Takımı yorumlamak için çok erken ama en azından ne yapmak istediği hakkında biraz bilgi sahibi olduk. Hiç karamsar değilim, gençlerde biraz heyecan olması doğal ve bu çocuklar kötü topçu değiller. Biraz sabır ve sadece destek lazım.
Göztepe son yıllarda takımı emanet ettiği antrenörlerden her ne kadar kendisi gerek taraftar baskısı gerekse yanlış transfer politikalarından dolayı faydalanamasa da gittikleri takımlarda başarılara imza atan antrenörleri Türk futboluna kazandırılmasına vesile oldu. Okan Buruk, İlhan Palut’u başa yazabiliriz. Keza çok kez "İlhan Palut'lara sahip çıkılmalı" diye bu köşeden bangır bangır bağırmıştım. Çünkü artık modern futbolun gereksinimleri ve nasıl ki Türk futbolunun geleceği altyapılardaysa aynı zamanda yerli yeni nesil antrenörlerde...
Şimdi yine yepyeni 40’lı yaşlarında bir antrenör daha.
Hem akademisyen hem de modern futbolu yerinde inceleyerek kendi oyun felsefesini yazıp-çizen ve oynatmaya hazırlanan Turgay Altay...
Futbolla olan hikayesi 9 yaşında Fenerbahçe Futbol Okulu’na adım atarak başladı. Yaklaşık 10 yıl boyunca her yaş grubunda mücadele etmiş ve bu dönem boyunca 9 şampiyonluk yaşamış. 1999-2000 sezonunda İstanbulspor A2 takımına transfer olmuş fakat sakatlığı nüksederek futbolu bırakmak zorunda kalmış. Aykut Kocaman’ın "Eğer bir gün kendini geliştirirsen seni yanıma alacağım" sözünün üzerine rotasını antrenörlük olarak belirlemiş.
Sonrasında hem akademik hem de yurt dışında eğitim alıp genç jenerasyon antrenörlerin çıkmaya başladığı dönemde kalkan trene bindi. Birçok futbol kulübünü ziyaret etti.
Barcelona, M. United, Liverpool, B. Münih, Dortmund, A. Madrid, Leverkusen, Alman Milli Takımı... Buralarda olan birçok dünya standardı uygulama, teknoloji ve antrenman yöntemini gözlemledi, geliştirdi ve uyguladı. Tesisleşme, gps ve koşu mesafesiyle sakatlanma eşiğini bulma gibi birçok yeniliği gittiği kulüplerde uygulamaya çalıştı. Pandemi döneminde oynatmak istediği sistem üzerine daha da yoğunlaşarak ekibiyle birlikte taktiksel ve fiziksel antrenmanlar tasarlayarak çok verimli bir dönem geçirdi. Esin aldığı ekollerin başında Ralf Ragnick geliyor. Felsefesini yaklaşık 10 yıldır uygulatan, geliştiren ve birçok genç antrenörün yetişmesine fırsat veren çok önemli bir futbol filozofu. Roger Schmidt, Nagelsmann, Jesse March ayrıca bu gruptan olmasa da benzer bir ekole sahip Jürgen Kloop ve son dönemde Hanse Flick bu modern oyun tarzının temsilcileri... Uzun lafın kısası Turgay Altay yıllarca dersine iyi çalışmış, genç ve hırslı bir teknik adam. Göztepe’yi uzun vadede çok daha güzel yerlere taşıyacağından şüphe duymuyorum. İlk düdük önümüzdeki hafta çalıyor. Sevgili Göztepe taraftarları, lütfen geçtiğimiz yıllardan ve yapılan hatalardan ders alalım. Bu yeniliğe açık ve gelecek vadeden genç hocamıza sahip çıkalım. Kulübün yeni sezon mottosu bu olsun. 'Şanlı armamıza olan sevgilimizle, kurucularımıza olan saygımızla, Efsane Takım’ın bağlılığıyla!' Sahada oyuncular, tribünde bizler düştüğümüz gibi kalkmasını bileceğimizi herkese gösterelim...
***
'Işıklar içinde uyu usta'
Bu meslekte pek çok şeyle karşılaştık.
Öven de oldu.
Yeren de.
Seven de sevmeyen de.
Gazetecilik yaptığımız için tehdit edildik.
Hakarete uğradık... Ama o hep dik durmayı ne olursa olsun asla vazgeçmemeyi bizlere öğretti. Gazetecilik mesleğine yeni adım atan gençlerin hayranıydı. Benim gibi birçok gazeteci onun torna tezgahından geçmiştir mutlaka. Çok güzel anılar bıraktın, üzerimizde büyük emeğin var. İzmir basınının duayeni, gazeteciliğin en keyifli ve en güzel günlerini birlikte yaşadığımız adam gibi adamdı Hamdi Türkmen...
Yıllarca gazetecilik mesleğini onuruyla icra etti. Türk basınının, İzmir’in, Göztepe Kulübü'nün, değerli ailesinin ve sevenlerinin başı sağ olsun. Mekanı cennet bahçesi olsun...