Galatasaray’ın inatçı şampiyonluk mücadelesinin altında birçok hoş hikâye var kuşkusuz. Teknik direktörsüzlük, yönetim değişikliği, yönetim tarzı değişikliği, genç ve kendini ispat etmeye çalışan, milli takım kapısını zorlayan oyuncular. Aykut’un, Servet’in, Emre’nin, Mehmet Topal’ın, Ümit Karan’ın dönüşümleri vs. Tonla hoşluk, Galatasaray taraftarının yüreğini ferahlatacak keyif dolu performanslar.
Bunların arka planı ne kadar yazılacak, şampiyon olunursa bilmiyorum. Muhtemelen hemen ertesi gün transfer hikâyelerine döneceğiz. Hep öyle yaptık.
Ancak özellikle derbi zaferinin kutlanmasında kullanılan bazı argümanların, hem bugünün değerlendirmesi hem de yarının kurulmasında son derece yanlış sonuçlar çıkarabileceği de bir gerçek.
Misal zenginle fakir arasında oynanan bir maç olduğu gibi. Brezilya Milli Takımı’yla Türk Milli Takımı arasında oynandığı gibi. Galatasaray’ın sadece Türk oyunculardan kurulu bir takım olduğu gibi argümanlar.
Galatasaray Futbol Takımı’nın kadro değeri aşağı yukarı 85 milyon euro civarında, Fenerbahçe’nin 92. Galatasaray’ın kadrosunda 8 yabancı oyuncu var, Fenerbahçe’nin 9 (Appiah dahil)
Galatasaray’ın son 15 yılda Avrupa maçlarında sağladığı UEFA, naklen yayın gelirleri Fenerbahçe’nin elde ettiğinin 3 katı civarında. İki takım oyuncuları arasında en yüksek gelirli olan Lincoln. Son milli takım aday kadrosuna Fenerbahçe’den çağrılan oyuncu sayısı 6, Galatasaray’dan 5. Gerçek bu...
Zihniyet bulanıklığı
İyi yazmasını bilen yazan yazsın. Burada kimse beyin cerrahlığı yapmıyor. Halkın beğenisi belirler işi.
Ercan Saatçi de yazsın. Yazılarını sayfaya koymaya değer bulanlar varsa koysun. Bunda bir mesele yok. Mutlaka Saatçi’nin yazılarını da merakla bekleyenler vardır. Ama onun sahip olduğu bu hak pazartesi yazısında işlediği ‘suç’u da gizlemiyor.
Galatasaray tribünlerinin gayet baÅŸarıyla uyguladığı tribün gösterisine attığı çamur maalesef suçtur. Konuyla hiç ilgisi olmayan hoÅŸ bir ÅŸovda yeÅŸil zemini canlandırmayı bile manalı bulan bulanık bir zihniyettir bu. Fazla fanatizmin zihin bulanıklığı yapması bir vakadır. Fazla fanatik olanların maç günü yazı yazmamasını tavsiye ederim.Â
Öte yandan Attila Abi’nin çok hoş yaklaşımın da altını çizmem gerekir. ‘Bütün renkler masumdur’ yaklaşımını...
Evet, sarıyla kırmızı ne kadar benim rengimse yeşil de o kadar rengimdir. Terör örgütü uydurması değil ki o renkler. O renkler güneydoğunun kültürü zaten. 30 yıl önce bir terör örgütü çıktı diye, bin yıllık renkleri mi yasaklayacağız?
Biliyoruz ki bu ülke ne çektiyse renkleri reddetmekten çekti. Renkleri kabul etmek kendi varlığının da tescilidir.
Ve Saatçi unutmasın ki çok sevdiği Fenerbahçe’nin de armasında sarı-kırmızı ve yeşil yan yana durur.
Seçme hakkı
MuhteÅŸem iki Åžampiyonlar Ligi yarı final maçı seyrettik. Nefes almaya fırsat bulamadığımız bir takım oyunu. İçinde muhteÅŸem kiÅŸisel ÅŸovlar. Ä°ki maçta da son saniyeye kadar sürdü heyecan. Ä°kisini de televizyonda seyrettim. Türk takımları iÅŸin içinde olduÄŸu sürece yerinde takip ediyoruz maçları. Sonra her futbol tutkunu gibi TV’den. Bu tecrübe sonrası yayıncıya bir tavsiyem ve onlardan bir ricam olacak.Â
Lütfen en azından Digitürk aboneleri için anlatım dili seçeneği koysunlar. Nasıl olsa her ülke yayınlıyor bu maçları. İngilizce, İspanyolca ya da Çince, Arapça fark etmez. Ya da daha iyisi anlatımsız ham ses olsun. Sadece stattaki sesi duysun isteyenler. İnsanlar bizim gazete yazılarımızı isterlerse okumayabiliyor. TV programlarını da zaplayabiliyorlar. Ama maçı zaplamak mümkün değil. Bu konuda anlayış bekliyoruz.