Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

En çok övündüğümüz futbol başarımız ne? UEFA Kupası Şampiyonluğu...
Halihazırdaki en iyi futbol stadımıza hakkını vermek için bu yıl hangi organizasyonu düzenleyeceğiz?
UEFA Kupası Finali’ni...
Peki geçen yıl bu kupanın finalini Türkiye’de kaç kişi TV’den naklen izledi?
Hiç kimse...
Çünkü yayın hakkını elinde tutan kanal yaklaşık 500 bin dolar ödediği maçı, reklam kaybıyla 500 bin dolar daha zarar etmemek için yayınlamadı.
Çünkü Acun’un reyting mucizesi yarışmasını yayınlamak daha kârlıydı.
Hem de bir Türk oyuncu, Türkiye’de belki de en çok özlenen oyunculardan biri Fatih Tekke sahadayken maç yayınlanmadı.
‘Var mısın yok musun?’ yayınlandı.
Galatasaraylıların hâlâ övündükleri ve hayatları boyunca da övünecekleri o muhteşem zaferden sadece 8 yıl sonra o final Türkiye’de yayınlanmaya değer görülmedi.
Bir sene sonra Fenerbahçe’nin sahasında oynanacak finali seyretmek için internetten bir kanal arandı.
Peki ertesi gün ne oldu? İsyan mı çıktı? Birkaç telefon, birkaç yazı... Hepsi o kadar. Acun yine zirvedeydi.

Haberin Devamı

Var mısın yok musun
Derbilerin kralı
O UEFA Kupası’nın galibiyle, bu UEFA Kupası’nın finalini stadında düzenleyecek olan iki devin, dev oluşlarının sebebi olan derbi bu cumartesi 100. yaşını kutlayacak.
Belki de her şeyden fazla birbirleriyle yaptıkları mücadeleler nedeniyle büyüyen iki dev buluşalı tam 100 yıl olmuş. Bu derbi sadece bir maç değil. Atıp tutmalarımıza bakılırsa yerkürenin en büyük 3 derbisinden biri.
Maçın zamanı yaklaştığında derbinin bu toprakların en önemli sportif olayı olması bize yetmez.
Boca River’dan daha büyük, Atletico-Real ne ki! Rangers-Celtic da ne ola ki!
Atmalar maça yakın başlıyor. Sanırsınız ki her ülkede canlı yayın var. Her ülkede insanlar haftalar boyunca bu maçı konuşuyor. ‘Türk’ün Türk’e Türk propagandası’nın futbol versiyonu...
İki derginin derlemelerinden safsatalar üretirken hiç zorluk çekmiyoruz. Bu maçın bizim için ne kadar önemli olduğu bilmemiz bize yetmiyor. Büyüttükçe büyütüyor, içinden çıkılmaz, kendimize bile itiraf edemediğimiz bir yalana dönüşüveriyor. Dünyanın en büyük derbisi...
Halbuki o maç da bir çeşit ‘var mısın yok musun?’ bizim için. Bizim için bile aslında değeri o andan, o skordan ibaret. Hepsi bu kadar...
Bırakın dünyanın en büyük derbilerinden birisi olmasını, taraftarı için bile sadece o günkü skordan ibaret temelsiz sıradan bir oyun. Bir dalga aracı sadece.
Yoksa 100. yılını devirmesine 3 gün kala adı bile anılmayan başka ne var ki!
8 yıl önce kazandığı tarihinin en büyük başarısının yeni sahibini merak etmeyen, önemsemeyen, Var mısın yok musun oynayan biziz.
100 yıl önce 22 genç ve 25 seyirciyle başlayıp bugün 25 milyonu ilgilendiren bir dev oyunu selamlamayan da...
100 yılı reddedip, 100 yılı dolduran anlamlandıranları onurlandırmayanlar, bizler.
Yokuz!


Ben pozisyon yorumlamam
Collina’ya bir Türk televizyon kanalı iş teklif ediyor. Her hafta İstanbul’dan kaset yollanacak. Tartışmalı pozisyonların yer aldığı bu kaset Collina tarafından izlenecek. Artık Webcam’le mi olur başka bir sistemle mi olur, Collina beş dakikalık bir yorum yapacak ve evinden çıkmadan hatırı sayılır bir para kazanacak. Araya sponsorlar, Collina’nın menajeri vs giriyor. Teklif iletiliyor.
Türkiye’ye belki de daha az bir paraya reklam çekimlerine, toplantılara vs gelip giden Collina teklife cevabını hemen veriyor. ‘Ben pozisyon yorumlamam’
Dersi kendiniz çıkarın!



Yazılar nasıl yazılıyor?
-Abi sen futbol oynadın mı?
-Oynadım ama amatör.
Genelde dışarıda sağda solda yeni tanıştığım futbolseverlerle aramızda bu diyalog geçer.
Ancak hiçbir yeni spor yazarı eski futbolcuya
Abi sen hiç yazı yazdın mı sorusu gelmez?
Yazı refleksi zayıf bir toplumda aksi de beklenmez zaten.
Ama ben soruyorum:
Siz hiç yazı yazdınız mı?
Şıklar da şöyle:
a)Yazımı noktasına virgülüne kadar, bilgisayar başında ben yazarım.
b)Noktasına virgülüne kadar kağıtta yazarım.
c)Telefonda tamamını söylerim, editör arkadaşlar imla kurallarına uygun olarak yazar.
d)Bir kısmını ben yazarım, geri kalanını editör arkadaşlar tamamlar.
e)Ben ana fikri veririm, editör arkadaş yazıyı yazar.
f)Ben TV programında konuşurum onlar derleme yapar.
g)Yazımı ilk kez gazete görürüm. Genelde benim gibi ne düşündüğümü bildikleri için beğenirim.
h)Yazımı ilk kez gazetede görürüm. Gazeteyi arayıp ‘Yahu oğlum ne yazmışsınız öyle ya. Başımı belaya sokacaksınız’ derim.
Cevapları bekliyorum...



Bir haftada Beşiktaş’ta
1-Fanatik, Udinese’den Beşiktaş’a giden Zapo teklifini yayınladı.
2-Yıldırım Demirören faksı doğruladı.
3-Sinan Engin yalanladı.
4-Faksı Fanatik’e veren menajer Mithat Halis, Fanatik aracılığıyla bir açıklama yayınlayıp faksın da ötesinde açıklamalar yaptı.
5-Beşiktaş internet sitesinden mektuptan haberleri olmadığını açıkladı.
6-Mithat Halis, Beşiktaş internet sitesi aracılığıyla bir açıklama yayınlayıp, mektubun resmi olmadığını, gazetecilerin kendisinin kandırdığını ve Yıldırım Demirören’den özür dilediğini açıkladı.
Bütün bunlar aynı hafta içinde oldu.
Bu arada Beşiktaş, Yusuf Şimşek’i Trabzonspor’un teklifinin iki katından fazla vererek transfer etti.