Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Arsenal’in stadının adı ne? Emirates mi? Bir süreliğine öyle. Bu süre bittiğinde muhtemelen başka bir adı olacak.
Galatasaray’ın yeni şahane stadının adı da 10 yıl için Türk Telekom Arena. İki tarafın, ülkenin belki de en iyi sponsorluk anlaşmalarından birine imza attığına kuşku yok. Bu sebeple Telekom’u da Galatasaray’ı da kutlamak lazım.
Hem maddi yönüyle... Hem de herkese hemen benimsetebildikleri için. Yani tam bir “Kazan! Kazan!” durumu.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir durum var.
Mesela:
15 Şubat’ta Arsenal evinde Barcelona’yı ağırlayacak. Peki UEFA’nın maçla ilgili belgelerinde stadın adı olarak ne geçiyor? Emirates değil, Arsenal Stadium.
8 Mart’ta Schalke - Valencia maçı yine UEFA’ya göre Auf Schalke Arena’da Veltins’de değil... Ve 15 Mart’ta Bayern - Inter maçı, Fussball Arena München’de oynanacak, Allianz’da değil.
Bu kadarla kalmıyor: Geçen yıl Europa Cup Finali’de HSH Nordbank Arena’da değil, Hamburg Arena’da oynandı. Hatta UEFA yetkilileri stattaki sponsor isminin bulunduğu panellerin de sökülmesini istediler.
Dolayısıyla UEFA, Galatasaray’ın ileride muhtemel bir Şampiyonlar Ligi maçı oynaması durumunda stada bir isim verilmesini isteyecek.
Muhtemelen “Türk Telekom’u siz kullanın, sakınca yok, ama yayına ve tüm dokümanlara başka bir isim koymamız gerekiyor” diyecek.
Dolayısıyla tüm bu isim tartışmalarının ortasında bunu da düşünmek şart. “Önemli değil canım, Galatasaray Stadyumu deriz geçeriz” denecekse sorun yok. Ama bunu sorun eden olur.
Ya da ‘Ali Sami Yen Spor Kompleksi’. Biraz fazla uzun ve kompleks olsa da!
O zaman, mesela ne olabilir?
Buldum, Ali Sami Yen nasıl?

Semih ön libero mu?
Niang sol kanatta olur mu? Soru bu. Marsilya’da olmuştu ama sadece bu örnek yetmez. Sorunu ve çözümünü anlatmaz.
Niang cumartesi akşamı, Fenerbahçe oynaması gerektiği gibi oynayanamadığı için sol açık, hatta sol orta, hatta zaman zaman sol bek gibi oynadı. Eğer orta üçlü oyun merkezini bir büyük takımın yapması gerektiği ve yaptığı gibi rakip alanın ortasına kadar taşıyabilse Niang hücum hattının solundaki oyuncu olacaktı.
Bu da tartışılmayacaktı. Dolasyısıyla diziliş anlamında Niang’ın oynadığı yerde bir sorun yok. Sorun Fenerbahçe’nin stratejisinde, yani oyun merkezinde.
Eğer oyun merkezi bu kadar geri çekilirse Semih de neredeyse ceza sahasının önüne kadar gelmek zorunda, doğru mu?
Ee peki Semih ön libero mu?


Hiddink ya da vaha
Cumartesi günü Hiddink’le bir sohbet şansı bulduk. Attila ve Ercan Abiler ve Bilal Meşe’yle konuk olduk Hollandalı’ya ve yardımcılar Oğuz, Engin ve Okan Hocalara.
Ayrıntılarını önümüzdeki günlerde okuyacaksınız. Ama önceden şunu söylemem lazım. Belki Milli Takım’dan memnun değiliz. Belki hayal kırıklığı yaşıyoruz. Ama Hiddink’ten yararlanmamız lazım.
Tam bir “futbol filozofu” ile karşı karşıya olduğumuzu, ondan almamız gerekenlerin sadece Milli Takım hocalığı olmadığı aşikar.
Onunla daha fazla konuşabilmemiz, onu daha fazla dinleyebilmemiz şart.
Çölde bir vahayla karşı karşıyayız.

Haberin Devamı

Trabzon’un meselesi

Haberin Devamı


Ortada bir Trabzonspor sorunu yok. Bir Trabzon sorunu var.
Şehir yine takımı, kendisini boğuyor.
Ligin tartışmasız en iyi ekibine sahipken hem de.
İlk yarı bittiğinden bu yana Başkandan başlayarak bir tedirginlik dalgası sarıyor ortalığı. Aykut Kocaman’ın bence- haksız ama hesapsız kitapsız, safiyane olduğuna inandığım açıklaması üzerine tedirginlik büyütülüyor.
Ligin en takım ekibine sahip Trabzonspor. Hiç beklenmedik adamlardan hiç beklenmedik performanslar çıkarabilen bir ekip.
Milyonlarca euroyu harvurup harman savuranlara inat son dönemlerin en yüksek ilk yarı puanına sahip bu takımın, Aykut Kocaman’ın açıklamalarına gülüp geçmesi, hatta bunun üzerinden rakiplerini bunalıma sokması gerekmez miydi?
Trabzon dediğin, Trabzonspor dediğin tam da böyle bir darbe değil midir İstanbul’a.
Ben Kocaman’ın o sözlerinden fıkralar türetilmesini bekliyorum, bunalım değil.
Büyükleri 4’leyen kültür budur.
Ama öyle olmuyor. Bizzat başkanın ilk yarıda dikkati çektiği gerçekleşiyor. Yani, “Ayağımıza sıkmazsak...”
İşte mesela Burak’ı çıkarken ıslıklamak böyle bir tavır.
Kariyerindeki büyük çıkışı bizzat kendi sorunları nedeniyle 5-6 yıl ertelemiş bir adam, dev gibi adımlarla büyürken bu çelmeyi neden takarsın ki!
Ankaragücü, Galatasaray’ı bir, Fenerbahçe’yi iki kez yenen bir rakip. Bunları bir kez daha yener mi? Yener!
Verilmeyen penaltı, penaltı mı? Evet.
Ama bu kazadan kendini boğacak bir bunalım çıkarmak, oyuncuyu ıslıklamaktan kime ne fayda gelir!
O verilmeyen penaltıyı da, kaybedilen puanı da, Kocaman’ın sözlerini de avantaja çevirecek politikayı üretmek mümkündür. Bunu yapacak zeka orada mevcuttur.
Ama asıl önemlisi takımdır.
Trabzon ona fazlasıyla sahip...