Nuri Şahin’in sözleşmesinde, 6 milyon euro ödeyen bir kulüp olursa gitmekte serbest olduğuna dair bir madde olduğu konuşuluyordu bir süredir.
Dün gelen bir haber bunun doğru olmadığını söylüyor. Dortmund Sportif Direktörü Watzke, Nuri’yi satmak istemediklerini, ancak sözleşme uzatmak istemeyen genç oyuncuyu bu şartlarda en az 20 milyon euroya satabileceklerini söyledi. Şahin’den gelecek paranın yarısını takımı güçlendiremek için kullanacaklarmış (Geri kalan yarısıyla ne yapacaklar kim bilir! Kalan borçlar ödenecek ya da gençlere yatırım yapılacak yeniden).
Nuri’yi 2005’ten bu yana Arsenal’in birkaç kez transfer etmek istediği biliniyor. Dedikodular Inter ve Real’in devrede olduğunu söylüyor. Dedikodu dediysek, Robinho Kahramanmaraşspor’da tarzı bir dedikodu değil. Transfer kulislerinde konuşulan tarzda. Gazeteci fantezisi değil, menacer ve yöneticilerin konuştuğu cinsten...
Yani sözün kısası Nuri kalsa da gitse de bu yıl Avrupa transfer piyasasının zirvesinde olacak. Ve muhtemelen 3 büyük ligden birinin zirve takımlarından birine gidecek.
Bu durumun anlattıklarına biraz kafa patlatalım istedim.
1-Pasaportun önemi yok:
Türkiye’deki yıldız adaylarının ısrarla söylediği ‘Türk olduğumuz için bizi almıyorlar’ cümlesinin bir safsata olduğunun bundan daha güzel bir ispatı olamaz. Hem de Almanya’da Türklüğü seçmiş genç bir çocuk bunu bize ispat ediyor.
2-FABRİKA ÖNEMLİ:
Çünkü önemli olan pasaport değil, hangi fabrikanın ürünü olduğundur. Almanya 50 yıldır İspanya ve İtalya’ya sonrasında da İngiltere’ye oyuncu satan bir ülkedir. Oradan oyuncu aldığında garantisi yüksektir. Türkiye’den aldığında değildir. Alınan oyuncunun kanı, pasaportu filan değil yani önemli olan.
3-YETENEK DEĞİL, EĞİTİM:
Yetenek olmadan olmuyor tabii ki. Ancak asıl mevzu eğitimdir. 80 milyonluk Almanya’nın U-17 milli takımına 9 Türk asıllı futbolcu seçiliyor. Bu durumda 75 milyonluk Türkiye’nin A Milli Takımı’nda 7 Almanya doğumlu olmasını anlatmak başka türlü mümkün değildir.
4-YABANCI SINIRLAMASININ FAYDASI DA YOK:
Her iş kolunda Avrupa’nın her yerine göç eden biz, futbolda yabancı göçünden korkuyoruz. Halbuki Belçika’nın, Fransa’nın, İtalya’nın ya da tam da Almanya’nın korkması gerekmez mi? Onlar hem yabancı futbolcu istilası altında hem de yetiştirdiklerinin yarısını biz alıyoruz.
5-SINIRSIZ BİR KAYNAĞA SAHİBİZ:
Elinde böyle bir insan kaynağı olan bir ülkenin yabancı istilasından korkması komiktir. Nuri, Mesut, Hamit Almanya’da doğup büyüyüp eğitilip zirve yapıyor, Derwall, Piontek bir uğrayıp burada zirve yapıyorsa, korkulması gereken yabancı sınırlaması değildir. Eğitimsizliktir. Gençleri heba etmektir.
6-GİDECEĞİM TAKIM G.SARAY’DAN BÜYÜK OLMALI:
Neden Nuri, Dortmund’dan Feyenoord’a gidiyor? Neden Mesut, Schalke’den Bremen’e gidiyor? Burada 5 katı para kazanacakken... Onlar bizim büyüklerden birini tutmuyor mu sanıyorsunuz? Onlar için de Galatasaray’ın, Dortmund’dan büyük olduğunu...Kendisini bir gün en büyüklerde hayal eden, bunu mümkün gören, 5 büyük ligde kalıyor. Çünkü ancak orada kendini gösterip üst klasmana çıkabiliyorsun. Ya da buradaki takımının Avrupa zirvesi yapmasını bekleyeceksin. 2000 Galatasaray’ı, (Okan Emre, Hakan) ya da 2002 (Rüştü)-2008 (Topal) Türkiye’si gibi. Hangisi daha sık oluyor?
7-ARA KULÜP ŞARTTIR:
Bu tip durumların dışında 5 büyük ligde en az bir ara durak yapıp üst düzey futbolda kendini ispatlaman şarttır. Çok dalga geçilen Tuncay doğru yapmıştır. Şu ana kadar başarılı olamasa da... Türkiye’den en büyüklere gitmek istisnai bir durumdur.
8-FABRİKA ÖNEMLİ (2):
Eğer yeterince oyuncu bu yolu izleyip, onların misal %20’si kendilerini ispat eder bir üst seviyeye çıkarlarsa, işte o zaman iş değişir... O zaman nasıl Arjantin ve Brezilya’ya gidip genç yaşta oyuncuları alıyorlar, bizim de 17 yaşında Real, Barça seviyesine 2 yılda bir giden oyuncularımız olur.
9-TÜRK MİLLİ TAKIMI’NI TERCİH ETMEK KÖTÜ DEĞİLDİR:
Ve nihayet olumlu bir sonuç. Mesut’la zirve yapan ne işim var Milli Takım’da ruh hali Mesut’un ‘En büyükler’e gidişiyle eski haline döner. Oradaki Türk çocuklarını almamız belli oranda daha kolay olabilir.
Nuri sadece bir genç futbolcu değil. Mesut gibi o da hem Türkiye’ye ve hem de Almanya’ya bilinçli ya da bilinçsiz, isteyerek ya da sadece yaşadıklarıyla örnek oluyor.
Onlar yaşıyor bize ders çıkarmak düşüyor.
Bu hayatları iyi anlamalıyız.
Avrupa’ya gitmek
Yıllar önce Johann Cruyff’a, Bursa’da sorulmuştu o klasik soru: Türkiye’den Avrupa’ya gidecek oyuncu var mı? diye!
Cevabı güzeldi: Ben, Türkiye’yi Avrupa’da sanıyordum.
Hâlâ aynı şablonda konuşuyoruz. Ve bu düşüncemize yön veriyor. Çünkü bilirsiniz:
Bazen düşündüğünüzü konuşursunuz, bazen de konuştuğunuzu düşünmeye başlarsınız.
Dolayısıyla kelimeleri doğru seçmek, tanımlamaları doğru yapmak iyidir. Hayatımız kolaylaştırır.
Gelin bunu yapalım. Avrupa’ya gitmek aslında demek? Rubin Kazan’da da oyuncumuz var. Larissa’da da, Valencia’da da... Real Madrid’de de...
Jargon nasıl olmalı?
2 büyük lig: İspanya, İngiltere.
3 büyük lig: İtalya’yı ekle.
5 büyük lig: Almanya ve Fransa’yı ekle.
Aday ligler: 5 büyük lige zirve takımları da dahil olmak üzere Avrupa’dan direkt oyuncu verenler. Yani, Belçika Portekiz ve Hollanda...
En büyükler: Chelsea, M.United, Arsenal, Bayern, Real, Barça, Inter, Milan...
Yalnız rica edeceğim bundan kavga çıkarmayalım. Oturalım tartışalım ve bir jargon geliştirelim. Yoksa Cruyff haklı...
Neden 4 hafta?
Neden aynı saatte oynuyorlar?
Ben bu mevzuyu anlamıyorum.
1-Öncelikle... Ben bu şampiyonluk mücadelesini seyretmek için Lig TV abonesiyim. İlk 4 hafta beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren son 4 hafta. Ben mücadelenin yarısını seyredeceksem, bana paramın yarısını iade edin.
2-Neden 4 hafta kala? Neden 5 hafta kala değil, Neden 3 hafta kala değil? Şimdi Trabzonlu çıkıp önce Fenerbahçe cuma oynasın haftaya aynı saatte yapalım derse ne cevap vereceksiniz?
3-Aynı saatte maç yapılınca oyuncuların kendi oyunlarıyla ilgilenmekten çok kulaklarının tribünde olduğunun farkında değil misiniz?
4-Daha geçen sene Kadıköy’de yaşanan son dakika mevzu orada dururken 4 hafta tribünleri nasıl kontrol edeceksiniz?
5-4 hafta önceden bunu yaparak, biz bu lige güvenmiyoruz demiş olmuyor musunuz?
Ben anlamıyorum. Anlayan anlatsın.