Herkes topun arkasına! Hagi’yle gelen yenilik bu... Top rakipteyken herkes, topla kendi kalesi arasında geçiyor. Ve dolayısıyla rakibin karşısına etten bir duvar çıkıyor. Dün gole kadar Antalya rakip alana kalabalık geçmesine rağmen, Tita’nın ilk yarıdaki tek bir pozisyonu dışında, ceza sahası içinde hiç boşluk bulmadı. Galatasaray asla onların kaleye dönmelerine, şut çekmelerine izin vermedi. Ev sahibi için buraya kadar her şey güzel.
Rijkaard ise baskı istiyordu. Bu kalabalığın daha önde meydana gelmesini... Bu kalabalık presi, daha henüz rakip atağını olgunlaştırmadan, orta sahada yapmak hedefindeydi. Böylece top kapıldığında rakip kaleye gitmek için çok çaba sarf etmek gerekmeyecekti. Rakip de tek ayak üzerinde yakalanacaktı. Hagi’nin planında, böyle bir öncelik, en azından şimdilik yok gibi. Top rakibe geçtiğinde olduğu yerde basmak yerine geri koşuluyor ve rakibin tehlikeli olabileceği yerde kalabalık oluşuyor.
Sonra yeniden akına yöneliniliyor. Bu tabii enerji ve vakit kaybına yol açıyor. Ancak şu bir gerçek ki Rijkaard planını uygulama başarısını gösterememişti. Hagi de herhalde şu an için bunu uygulanabilir bulmuyor.
Rumen Hoca’nın bu planı ölçüsünde bakarsak: Galatasaray’ın, sadece Tita’nın ilk yarıda kaçırdığı ve Ali Turan’la bozulan ofsaytta (golde) açık verdiğini belirtip herkesi kutlamamız gerekir.
Özellikle yüksek konsantrasyon nedeniyle. Hagi’nin planının uygulanabilirlik kolaylığı, kaleciden forvete tüm oyunculara son derece basit roller verilmiş olması konsantre olmalarını kolaylaştırıyor.
1-Kanatlar birbirini süpürecek.
2-Top rakipteyken herkes geri koşacak.
3-Göbekte üçgenlerle kademe yaratılacak.
4-Top kapılınca hızla dikine rakip kaleye gidilecek.
Herşey çok basit. Ancak tek handikap rakibin sürekli sizin ceza sahanızın çevresinde olması. Tüm delikleri kapamakla uğraşmaktan top oynayamıyorsunuz. Rakip yürekleniyor, seyirci hop oturup hop kalkıyor.
Baros ve Arda geldiğinde bu değişir mi? Bilmek zor.