Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Gerets geçen yıl yeni genç transferi Mehmet Topal’ı, Anfield’e ilk 11’de çıkarmıştı hatırlarsınız.

Terim’in yüzü gülüyor olmalı
Dardanel’den yeni transfer, Gerrard’ın tam karşısında ne yaptığını bilmez halde sahada salınırken, maç 3-0’a gelmişti bir anda. Genç bir yetenek hemen yok olup, gidecek gibi duruyordu. Adı sezon başında gidebilecek olanlar arasında geçti. Diğer 2 Dardanel orijinli oyuncu Kabze ve kaleci Fevzi gittiler, ama o kaldı.
Linderoth transferi, Ayhan’ın formu derken, Topal çok arkalara düştü, ama kaldı. Sonra bu zor sakatlanır ikilinin sakatlanmasıyla her şey sadece onun için değil Türk futbolu için de değişti. Türkiye en zor adam bulduğu pozisyona sadece bir oyuncu değil bir yıldız adayı buldu.
Mehmet Topal’ın, Linderoth’un yokluğunda ortaya koyduğu harika iki yönlü oyun Milli Takım açısından öyle açılımlar sunuyor ki. Emre’yi daha önde forvet arkasında değerlendirmek ya da Yıldıray’ı ikinci bir santrfor olarak kullanmak. Nihat’ın yükünü hafifletmek hatta Marco’suzluk halinde çok endişelenmemek...

Haberin Devamı

Beş seçenek
Topal burada yalnız da değil üstelik. Selçuk var. Zaten Emre var. Marco’yla oynayacaksa Hamit de burayı kaplayabilir. Alın size en zor bölgeye 5 üst düzey seçenek.
Grup maçları boyunca içimizi kaplayan endişe şimdi yavaş yavaş dağılıyor anlayacağınız.
Trabzon maçında gördüğümüz eski Rüştü’den sinyaller, Sevilla’da çok kötü oynadığı bir maçın kahramanı olan Volkan, Tolga’nın şuta alışkınlığı vs. Belki eski Rüştü’müz yok, ama kalecilerimiz var. Eğer Volkan fotoğraflık plonjonlardan vazgeçip ayaklarını kullanarak pozisyon kaleciliğine dönse, Avrupa’nın en iyilerinden biri olacak ya! Hâlâ farkında değil.
Sağda Gökhan Gönül, solda Vederson, Hakan Balta, Volkan Yaman, Uğur Boral, Hayrettin... (Manisa’nın golünde o kadar yerde kalması onun klasına yakışmadı. İyi savunmacı da iyi kaleci gibi hep ayakta olmalı).
En sorunlu gözüken bölgede savunma göbeğinde Servet’in çılgın oyununa uyum sağlayabilecek bir beyin bulamazsak da, Murat Sözgelmez, Emre Güngör, Gökhan Zan, Giray ya da İbrahim Toraman gibi kullanılabilecek oyuncu havuzu geniş.
Santrfor da oynayabilecek forvet ya da hücuma dönük santrfor ekibi de öyle. Yıldıray, Gökdeniz, Arda, Halil, Nihat, Tuncay, Uğur Boral, Gökhan Ünal, Mehmet Yıldız, Serdar Özkan hatta Mehmet Çakır hatta Ekrem Dağ, hatta Erman, hatta Engin vs. Ve Allah rızası için biraz akıl: Burak Yılmaz, Necati, İbrahim Akın!
Ve tabii ki Hakan Şükür, Ümit Karan, Fatih Tekke, Halil, Semih, Nobre...
Bir sene öncesine göre her biri bir iki vites yükseltmiş bir dolu oyuncu.
Bundan 4-5 ay önce, buradan nasıl bir kadro çıkar ki diye bir yazı yazmıştım.
Şimdi 2008 etkisini birey birey tüm oyuncularda görmek mümkün.
Yazının başında verdiğim Mehmet Topal örneğinde olduğu gibi hemen herkes fırsatın farkında ve gelişim gösteriyor.
Ve daha 80 gün var.
Bizim için umutlu olmak, Terim için de gülümsemek için çok sebep var.

Haberin Devamı

MHK’ya Collina
Bu ülkede hakemliği yönetenlerin tamamına el çektirmek gerek. Köhne, hakemin başrolde olduğu yönetim anlayışını tasfiye etmek lazım ülke futbolundan. “Çalışmalarınız için teşekkürler, yaptıklarınız yapacaklarınızın teminatı olduğundan gidiniz.”
Hakemliğe bir Piontek, bir Derwall, bir Parreira lazım bu ülkede.
Hakemliğe bir Hagi, bir Schumacher lazım.
Yani hakemliğe bir Collina lazım.
Gelip, hakem yöneticisi yetiştirecek bir idol.
Yoksa İbrahim Toraman ve Barış Memiş’in atılmasına hata diyerek, ya da kural fetişizmiyle debelenip durmaya devam edeceğiz.
1- Hakemlerin en az en düşük oyuncu maaşı kadar kazanmaları
2- En azından yarı pro olmaları
3- Hakem sayısının azaltılması
4-Ve hakemin artık başrol olmaktan çıkması
Bunlar olmadan yanarız.
Bu ülkenin hakemliğini yeniden kurmak lazım. Bunu yapacak belli ki kimse yok bu ülkede. O yüzden bize bir Collina lazım.

Haberin Devamı

Terim’in yüzü gülüyor olmalı
Özür
Nilay Yılmaz’ın uyarısı üzerine Holosko hakkında yazmak lazım. Gerçi Nilay’ın söylediği kesinlikte bir şey ağzımdan çıktı mı “Holosko, Youla olur” kesinliğinde bir şey söylemiş olabilir miyim? 
Çünkü yazdıklarıma baktım şöyle demişim:
“Holosko’yu Juventus 10 milyon euro verip alsa, olur.
...Hemen gollere başlaması lazım, yaylım ateşinden çıkıp sağ kalması, Youla olmaması. Beşiktaş’ın böyle bir sistemi var mı? Holosko bir değerdir ve ondan yararlanmak gerekir. Beşiktaş’ın sistemi Holosko’yu evirebilir mi? Holosko iyi, gelecek vaat eden önemli bir genç değer. Okan Koç, İbrahim Akın, Burak, Gökhan Güleç, İbrahim Toraman, Gökhan Zan neydi peki?
Dediğim gibi soru işareti olan Holosko  ya da parasından çok, Beşiktaş’ın onu ne yapacağı?”
Fikrim hep buydu zaten, genelde de sorulduğunda da böyle söyledim. Ha olabilir. TV hayatı başkadır. Bir seferinde ağzımdan direkt olarak “Holosko, Youla olur” çıkmış olabilir. Bunda özür dilenecek bir şey varsa da keyifle dilerim.
Amma!
Peki ya Okan Koç’tan, İbrahim Akın’dan, Burak’tan, Gökhan Güleç’ten kim özür dileyecek Nilay?
Bir kulübün gencecik, çok yetenekli, ama kariyerleri pamuk ipliğine bağlı cevherleri bir çeşit politik malzeme olarak transfer edip, sonra idare edemeyip silkeleyip atmasının sorumluları ne olacak?
Bu bir Holosko eleştirisi değildi. Holosko’yu, Beşiktaş’a kurtarıcı yapan zihniyetin eleştirisiydi. Ve bunu sana da anlatamıyorsam Nilay, bu ülkede anlatabileceğim adam sayısı bir elin parmakları kadar yok demektir.
Ne diyelim sağlık olsun!
Bu arada şunu da söylemek lazım. Bu gazetede futbol üzerine yazı yazmak Beşiktaş’ı çalıştırmak kadar zor neredeyse? Her spor yazarı için bir “spor yazarı yazarı” istihdam ediyor Milliyet.
Böyle bir iç kontrol mekanizması az kurumda bulunur yani.
Her yazıyı “Ercan Abi ne der?” diye yazıyorum misal!
Nilay bir yakalarsa var ya!
Üstüne bir de Bilgin var.
Ama onu hiç düşünmüyorum yazarken, zaten o meslek yasaklansın istiyor.
Şaka bir yana:
Özür dilemek gerekiyorsa başımla birlikte.