Adnan Polat hafta içinde Divan’da yaptığı açıklamada ‘Tek sorun futbol’ demişti. Futbol dışında her şeyin yolunda olduğunun altını çiziyordu.
Geçen hafta ligde sadece 1 galibiyet alabilmiş, Fenerbahçe’den 6, Trabzonspor’dan 7 yemiş Kasımpaşa’ya karşı alınan galibiyetin şaşkın sevinci sonrası ilginç bir açıklamaydı bu. Kuruluş amacı ve ana faaliyet alanındaki derin problemi anlatmak için can sıkıcı bir cümle. Polat muhtemelen gelecek için herkesi rahatlatmaya yönelik olarak söylemişti ama pek öyle olmadı.
Dün Ali Sami Yen’in tribünlerine veda etmek için maça gelenler, başkanlarını, onun açıklamaları seviyesinden selamladı: 'El salla, el salla, Adnan Polat el salla.'
Zira Galatasaray ligde deplasman galibiyeti olmayan Gençlerbirliği’ne, deplasmanda sadece 5 gol atabilmiş Ankaralılara 2-0 yenildi.
Galatasaray yeni bir stat yapmaya karar verdiğinde, Ali Sami Yen’e veda maçının böyle bir atmosferde, böyle bir performansla ve böyle bir lig pozisyonuyla oynayacağını herhalde kimse tahmin etmemiştir.
Hele de seyircinin kendi oyuncuları ve başkanıyla dalga geçen tezahüratlarla stada veda edeceğini...
Bu maçın teknik analizini yapmak zor ve son derece de gereksiz.
Gençler’in oyunu basitti. Arkada agresif ve öne doğru hızlı bir çeşit ‘kick and run’.
Kendi tarih ve geleneğinin çok dışında zayıftı Ankaralılar. Ama Galatasaray bununla dahi mücadele edemedi. Oktay ve Soner seviyesinde bir orta saha performansı sergileyemediler. Orhan Şam’ı 2 senedir ilk kez bu perfromansa çıkardılar. Döküldüler.
Dün belki de hemen tüm taraftarlar için işin acıklı olan tarafı, sahadaki hemen her futbolcunun elinden gelen her şeyi ortaya koymasına, uğraşmasına, yırtınmasına rağmen bu sonucun ortaya çıkması olmalı.
Dün Avrupa’nın cehennem çukuru, çıkılması en zor statlarından biri, bir nevi moral kampına döndüğü için kapatıldı.
Anı olsun diye yerinden koparılan koltuklar eve götürülmeye dahi değer görülmeyip sahaya atıldı. Ki durum buysa sorun sadece futbol olmasa gerek...