Ali Koç’un yaklaşımı şahane... İnsanın içini serinletiyor. Söylediklerinin çoğu için aynı şeyi söyleyebilirim. Demek ki bu ülkede akıl, izan, vicdan hâlâ yaşıyor. Hem de en fanatik diyebileceklerimizde bile.
‘Eskişehir 10 kişi kaldı, ama 12 kişi gibi oynadı’ diyerek rakibin hakkını vermek. Çok güzel...
Çünkü Rıza Çalımbay teknik adamlığının zirvesini yaşıyor. Eski zaman kaptanları gibi bir devleri var. Serdar üç kişilik ve iki yönlü oynuyor. Eğer 2. yarıda o pozisyonda Anderson’un önüne topu yuvarlamayı tercih etse oyunu zirveyi bulacaktı. Youla’nın geri dönüşü de harika. 70’lerin sıcaklığında muhteşem bir de tribün. Kaleci Sinan’ın muhteşem hikâyesi de... İnsan daha ne ister ki...
Hepsi şahane ve Fenerbahçe yöneticisi bunun hakkını veriyor. Gerçek bir Fenerbahçeli için bir şampiyonluk kadar keyif verici bir tavır.
Ama itirazım da var.
‘Eğer top kaleyi geçtiyse’ diyor Ali Koç. Ki, herhalde çoğumuz topun çizgiyi geçtiğini düşünüyoruz, ‘Eskişehir’in 3 puanı heba olmuş’.
Her ne kadar iyi niyeti ve vicdanına duyduğum saygı büyük olsa da bu yargıda bulunmak futbolun ruhuna terstir. ‘Yazık olmuş’ dese tamam. Ama ‘3 puanı heba olmuş’ Hayır, bunu söyleyemeyiz. Çünkü:
1-Maçın ilk yarısında olmuş bir olay sonucu kesin olarak belirleyemez. O gol olsa belki 2. gol olmayacak. Nereden bunu bilebiliriz ki!
2-Sözlük anlamıyla olmasa da ‘Heba olmak’, ister istemez dışarıdan bir etkiyle puanların yok edildiği izlenimini veriyor. Anlaşılan bu. Halbuki burada bir hakem hatası yok. Golü verse - ki tarihte bu tip durumlarda gol verildiğinde de benzer tartışmalarının çıktığını biliyoruz- yine aynı tartışmalar ve isyan diğer kesimden gelecekti. Bu pozisyonda yardımcı hakem ofsayt hattında olması gerektiğinden doğal olarak pozisyonu tam görmeyeceği bir yerdeydi. Ve gördüğünü değil hissettiğini yorumladı. Evet bence de goldü. Ama sadece ‘Bence’ demek kaydıyla bunu söyleyebilirim. Çünkü tam çizgide kamera yok. Çizgide hakem de yok. Ve lisede Fen ve Matematik bölümlerini hakkıyla bitirmiş kimse böyle bir durumda kesinlik bildiren bir açıklama yapamaz. Çünkü söyleyeceğiniz sadece sizin hissettiğiniz, yorumunuz olabilir. Bu pozisyonda bence hakem yanlış karar verdi. Ama tersi karar verse azınlıkta da olsalar da başkalarınca yanlış karar vermiş olacaktı.
Sağduyulu yaklaşım
Bu durum hakemlik kurumunun bilinen en önemli açığıdır. Ve bu açığı kapamanın yolu da ‘çizgi hakemi’dir. Bunu milyon kere yazdım, değişmediği sürece de milyon kez yazarım. Böyle bir pozisyonda vicdanından emin olduğunuz bir hakemi suçlayamazsınız.
Ali Koç’u sağduyulu bu açıklamasından dolayı kutlamakla kalmıyor, gurur duyduğumu da söylemek istiyorum. Ama dediğim gibi itirazım var.
Bu puan çalma hikâyesinden ve 30. dakikadaki bir kararın maçın sonucunu temelden değiştireceği fikrinden acilen kurtulmamız gerekiyor.
Büyükler ve küçükler
Ligin Avrupa Kupası vizesi anlamına gelen ilk 3’ünde İstanbullu büyük yok. Trabzonspor, Ankaraspor ve Sivasspor... Düşmek anlamında gelen son üçünde de küçük yok. Başkentin bir numarası Ankaragücü, Türkiye’nin bir numaralı turizm şehri Antalya ve bir numaralı sanayi şehri Kocaeli. İsimlerine baktığınızda bu lig normal değil, ama oyuna baktığınızda hak olan bu. Her sene biraz daha dengeler yerinden oynuyor. Düzenin yıkılması yaklaşıyor. Bu lig iyi lig...
İlk kuponum
İddaa yorumu yapmıyorum. Hiç kuponum filan da yayımlanmadı. Yapan gazeteci arkadaşlarımızı da anlamıyorum. Hakikaten tutturabiliyorsanız neden çalışıyorsunuz? Kazanamıyorsanız neden kupon yapıyorsunuz?
Öte yandan böyle önemli bir Avrupa haftası öncesinde maçlar hakkında iki kelam etmek de lazım. Ama hiç canım çekmiyor. O yüzden ikisini birleştirip kaçak dövüşeceğim izninizle. Bu arada da ilk kuponu değilse de kuponunuza küçük bir katkı yapmış olayım.
Sanki bizim maçlar üst olur gibi...
Hayat Selçuk’la güzel
Orada topu söktüğünde kaleye vurmayı düşündü mü? Geri açtı topu, dürttü ve vurmaya karar verdi, peki aşırtma fikri. Aşırtırken topun altına girerken o köşeyi mi hedefledi hakikaten. Futbolcu için anlık kararlar bütünü, belki 3 saniye bile sürmeyen bir zamanda tüm bunlar karar vermek ve önemlisi uygulayabilmek. İşin ilginç tarafı Selçuk’un bu tip şeyleri yapmaya karar verdiğinde hemen her zaman istediğini yapıyor oluşu. Bu haftanın belki yılın golünü atmasından öte önemli olan bu. Selçuk’un muhteşem işleri başarıyla yapma yüzdesi.
Çağırsa Çarşı olmazSorulan soru şu: Mustafa Denizli’yi Çarşı neden çağırmıyor?
Cevap da: Çağırsa ülkenin en ünlü tribünü olmazdı. Çağırsa Çarşı, ‘Çarşı’ olmazdı. Hemen çağırmadıkları için önemliler.
Asıl soru tam tersi olmalı zaten: Çarşı neden yeni yönetime tepkiyi kesti ve Denizli’yi kabullendi?
Yıldırım Demirören, Sağlam’ın ayrılmasının ardından en doğru hamleyi yaptı. Kendisine gelecek çok büyük tepkiyi Denizli’yi göreve getirerek bertaraf etti. Çarşı da bu hamleyi gördü. Denizli’nin saygınlığından dolayı... Başka bir atama olsa ortalık toz duman olurdu. Eğer bu iş yürürse gün gelir Çarşı Denizli’yi çağırıp alkışlar. Çağrılmamasının onun Galatasaray’ı Fenerbahçe’yi çalıştırmış olmasıyla bir alakası yok. Sebep tamamen İnönü Stadı’nın karşılıklı iki tribünün arasındaki ‘konjonktür’dür.