Önümüzdeki sahnede çocukluğum, gençliğim dizilmiş. Türkan Şoray, Perihan Savaş, Tarık Akan, Kadir İnanır, Muazzez Abacı, Müjde Ar, Erol Evgin, Nükhet Duru, İbrahim Tatlıses, Emel Sayın...
Altın Kelebek 35. Yıl Onur Ödülü’ne hak görülmüşler. Gelemeyenler de var. Ama adları anons edilmiş, aslında oradalar yani... Sezen Aksu, Ajda Pekkan gibi ikonlar.
Birer birer sahneye çağrılmışlar. Ülkenin sineması, müziği, ortak belleği, ortak vicdanı, ortak yüreği, kültürü önümüzde ayakta. Tevazuuyla dizilmişler, ayakta selamlıyorlar bizi. Biz de tarihi...
Bu sahneye bakarken her yazıda, her televizyon programında işimi yaparken hissettiklerimi hissediyorum. Beğen ya da beğenme onlar tarihin ta kendisi. Bize dokunmuşlar, belki bize şekil vermişler. Birbirinden habersiz milyonlar, bambaşka yerlerde onları izlerken aynı şeyi hissetmiş, sevinmiş, ağlamış. Biz bizsek onların da payı var. Sahne böyle dolu...
Benim yaptığım iş eleştirmek. 30 yıl sonra, 100 yıl sonra onlar hatırlanan olacak, aynı futbol yıldızları gibi. Metin Oktay gibi, Can Bartu gibi, Lefter gibi, Hakan Şükür, Bülent Korkmaz, Rüştü Reçber gibi...
Biz ise onlar üzerine birkaç laf etmişler. Adları silinenler.
Ne zaman onlar hakkında bir ÅŸey yazacak olsam hissettiklerimi hissediyorum iÅŸte. O tabloya, sahnedekilere bakarken.Â
Alışkanlık işte ‘Sadece performansı eleştirmeye bak’ diye uyarıyorum kendimi yine. ‘İleri gitme. Haddini bil. Varlıklarını sorgulama. Bu saygısızlık olur.’
Sanki Kadir İnanır hakkında yazacakmışım gibi.
Pazartesi akşamı Altın Kelebek Ödül Töreni’ndeydik Stadyum ekibiyle birlikte. Biz de bir ödül aldık. Ama benim ve benim gibi hissedenler için asıl ödül, o müthiş sahneye tanıklık etmekti.
Türkan Şoray, Perihan Savaş, Tarık Akan, Kadir İnanır, Muazzez Abacı, Müjde Ar, Erol Evgin, Nükhet Duru, İbrahim Tatlıses, Emel Sayın... Hepsi sahnedeydi. Ayakta selamlıyorlardı bizleri.
Ve bini aşkın izleyiciden benim sayabildiğim sadece 3 kişi ayağa kalkıp alkışladı bu yaşayan efsane tablosunu. Daha üç günlük dizi oyuncuları, bir şarkıyla zirveyi bulduklarını sananlar ve diğerleri bacak bacak üstüne atıp izlediler. Utandım.
Benim de zaman zaman eleştirdiğim spor dünyası bu kadar ileri gidiyor mu? Saygısızlığımız buralara varıyor mu? İçinde olduğum için bilemiyor olabilirim. O yüzden ileri gitmeyeceğim, ama en azından artık bildiğim bir şey var.
Şunu anladım ki eğer biz de bu kadar feciysek, bu genel bir hastalığımızdan kaynaklanıyor olmalı.
Düşünsenize, ’Selvi boylum al yazmalım’ sahnede. ‘Yalnız benim için bak yeşil yeşil’ kimin için yazıldıysa o sahnede ve şarkı kimin için söylendiyse o da... İşte öyle bir şey yani.
Ve utanmadılar. Bacak bacak üstüne attılar.
Peki biz neye sevindik?
Bu ülkenin en çok sevindiği futbol zaferi hangisi? Sonunda kupa kazanılan ve bizi çıldırtan. Unutmuş olamayız. Daha 8 sene önce o kupa Kopenhag’da kaldırıldı. O kupayı kaldıranların bazısı hâlâ yeşil zeminde. Belleğimizden silinmiş ya da önemini kaybetmiş olabilir mi?
Peki bizi bu kadar sevindiren ve bu kadar önemli olan bu kupanın 8 yıl sonraki finali nasıl olur da yayınlanmaz Türkiye’de? Bu kupa yayınlamayacak kadar önemsizse biz niye o kadar sevindik?
Burası neresi ki, internet üzerinden İskoç TV’sinden seyretmek zorunda kalıyoruz? Hangi devir bu? Zamanın neresindeyiz? İnsanlar bu kadar mı adam yerine konulmaz?
Bu ülke yıl boyunca Ä°skoç Ligi’ni bile naklen seyretti. Arjantin Ligi hâlâ izleniyor. Her ÅŸey TV’den serbestçe seyrediliyor ama UEFA yarı finali ve finali yok. Bir Türk oyuncu, hem de 4 büyükten birinin en büyük efsanelerinden birisi sahada, ama yine de final yok.Â
Ä°nsaf diyebiliyorum ancak!
Dizilerde neden futbol yok
Fenerbahçe-Galatasaray maçı oynanmış. Milli Takım, Avrupa Şampiyonası’na gidiyor. Galatasaray şampiyon olmuş. Kayseri kupa kazanmış. Ancak ülkenin kitlendiği, ülkeyi yansıtan dizilerdeki adamlarda bir heyecan yok.
Kayseri tarihinde ilk kez kupayı almış misal Binbir Gece’nin Kayserili ailesi Evliyaoğulları’nda herhangi bir hareket yok. Nasıl oluyor bu iş? On bin tane dizi var. Bir dolu siyah ceket/beyaz gömlek adam. Bir tanesinin rengi belli değil? Futbol hayatlarında hiç yok. Nasıl oluyor?
Gördüğünüz gibi yavaş yavaş magazin dünyasına doğru kaymaktayım. Onlar ellerini kollarını salayarak futbola dalıyorlar ya, biz de boş durmayalım dedim.