Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sivasspor şanslı


Derbi sonrası, önce Aragones sonra Adnan Polat’ın bu yarışın içinde nasıl olamadıklarına inanamadıklarını vurgulayan ‘İçimiz yanıyor’ açıklamalarını şöyle değerlendirmek lazım: “Şampiyonluk yarışındakilerin son hafta yaşadıkları panik ve dağınıklığa bakıyorum da, biz nasıl bu işi beceremedik diye kahroluyorum”.
Yoksa Beşiktaş ve Sivasspor’un bu haftaya kadarki adanmışlıkları ve isteklerinin, takım içi uyumları ve çözüm bulabilme kabiliyetlerinin diğerlerinin çok önünde olduğu açık. Buraya şansla gelmediler. Diğerlerinin de sorunu şanssızlık değildi.
Galatasaray ve Fenerbahçe sezon başından bu yana hep çözümsüzlük ve sorun ürettiler. Kendileri, başkası değil... Hoca tercihlerinden transferlere, sezon ortası hamlelere kadar... Galatasaray’ın sakatlıklar ve takım içindeki huzursuzluklarla, Fenerbahçe’nin de teknik heyet futbolcu uyumsuzluğuyla uğraşması hedefi şaşırttı. Daha büyük hedefler için alınan önlemler; büyümek için yapılan hamleler, sahip olunan mevzileri de kaybettirdi. Büyümeye çalışırken hedef küçüldü.
Sivas ve Beşiktaş’ta ise bu hafta görüldü ki sorun, yolun sonuna doğru paniğin yarattığı organizasyon bozukluğu. Özellikle Mustafa Denizli’nin mücadele etmesi gereken zor problem bu... Bu hafta yine bir ‘pas’ takımıyla oynayacaklar. Rakip stressiz ve son 3 büyük takım karşılaşmasında istediğini alabileceğini gösterdi. Denizli için takımı 5 günde toparlamak ve bu tip bir oyuna karşı siper almak kolay olmayacak. Kabul edelim ki, Beşiktaş için çok zor bir dönem var.
Potaya yeniden giren Trabzonspor’un 4 puan fark ve ikili averaj dezavantajının üzerinden gelebilmesi, hem de önündeki iki takım varken çok zor.
Dolayısıyla öncelikle bakmamız gereken lider. Her şey bitmişken yine bir mucizenin devreye girip onları hayata döndürüşü olabilecek en büyük doping. Sanırım Antep maçının gündüz oynanmasına artık o kadar kızmıyorlardır. Beşiktaş’ın Fenerbahçe karşısındaki oyununu seyretmek, onlar için belki Antep’i yenmelerinden daha büyük bir ödül. İkisi de kazanmış olsa belki Beşiktaş’ın bu işin peşini asla bırakmayacağına inanmalarına, bir korku sarmalına girmelerine yol açabilirdi. Ama hayır, rakibin çaresizliğine şahit oldular. Onlar için bundan iyi ilaç mı olur. Tıpkı Bülent Uygun’un aldığı 4 maç cezanın yarattığı olumlu hava gibi Beşiktaş’ın derbi performansı da onları çok olumlu etkileyebilir.

Haberin Devamı

Belediye kilit maç
Sivas da bu hafta Antep kadar olmasa da iyi bir pas takımıyla oynayacak. Bu takımlara karşı sorun yaşıyorlar. Ama bu kez Antep maçının ispat ettiği üzere anahtar oyuncuları olan İbrahim sahada olacak. Tribünler de yine şampiyonluk coşkusuyla statta. Trabzonspor maçının başlangıcına benzer bir pırıltının onları kendisine getirmesi yolu yarılamalarına yol açabilir.
Önlerinde 1 devrim sayısı hakkı daha var. Belediyeyi yenmeleri onları hedefe fazlasıyla yaklaştırır. Artık şansları hiç olmadığı kadar büyük...
Baltalık etmeyeyim, ama bu sefer Mustafa Hoca’nın yüksek psikoloji ve futbol bilgi birikiminin yanında fazlasıyla şansa da ihtiyacı olacak.



Sağlam, Denizli’yi geçti
Ertuğrul Sağlam 6. hafta sonunda Beşiktaş’tan ayrıldı. Takımı 14 puandaydı. Sonra 17. hafta öncesinde Bursaspor’un başına geçti ve o gün 22 puanda olan takım şimdi 51 puana sahip. Yani Sağlam Bursa’nın başında çıktığı 14 maçta 29 puan topladı. Sonuçta İki ayrı takımla çıktığı toplam 20 maçta 43 puan topladı. Denizli 7. Haftada Beşiktaş’ın başına geçti. 14 puanla aldığı takımı bugün itibarıyla 59 puana getirdi. 24 maçta topla 45 puan.
Puan ortalaması şöyle oluyor:
Denizli maç başına 1.87...
Sağlam maç başına 2.15...
Daha 4 maç var biliyorum. Ama şimdiden Sağlam’ın hakkını vermek lazım. Çünkü eldeki takımların kalitesi bayağı bir farklı gibi. Öte yandan Denizli’nin takımını Sağlam’ın kurduğunu söylemek mümkün ama, Musatafa Hoca’nın da yorumculuğu döneminde yaptığı olumlu yorumlar hâlâ kulaklarımızda.
Ne diyelim Ertuğrul Sağlam şanslı mı, şanssız mı?


Nefret ettim

Sivasspor şanslı
Valencia sempatizanıyım. Mestalla’nın büyüsünü yaşamış bir futbolsever olarak kulübe büyük hayranlık duyarım. Onlar şampiyonluk yarışında yoksa ben her zaman Barça’nın rakibini tutmuşumdur. Real’se Real yani... Neden olduğu önemli değil. Daha önce anlatmıştım. Bir ara yine anlatırım. Sevmiyorum ama Barça’yı...
Bu sezon ise artık nefret ettim.
Ne yapıyor bu adamlar? Oynadıkları şey ne? Futbol değil. Futbol dersem geri kalan herkesi futbol oynamamakla suçlamak gerekir. Bu yüzden herkes futbol oynuyor Barça başka bir ‘şey’. Onları buraya taşıyan bir rakip de yok. Rekabet mükemmellik getirir. Ama onlar başka. Kendi kendilerine acayipleştiler.
Rakipler ne olup bittiğini anlamıyorlar. Oyuncular isyan ediyor. Robben maçın başında bir korner kazanmışken maç  4-0 olmuş gibi tribünlere dönüp ‘Haydi coşun’ dediğine şu an itibarıyla pişman muhtemelen. Tuncay’ın 6-2’lik Man U maçında ‘sus’ hareketi yapması gibi. Rakip hocalar da kurban. Ne yapsalar başka bir çözüm çıkarıyor Barça. Schuster onları yenmemiz imkânsız derken bunu anlatıyordu sanırım.

Haberin Devamı

Bir ihtimal daha var!
Ama daha ötesi de var. Bence artık kontrolden çıktılar. Bu şeyin (her neyse artık) nasıl olduğu, nasıl oynandığını artık bu takımı yaratanların da anlamadığını düşünmeye başladım cumartesi akşamı. Hatta oynayanların bile pek anladıklarını sanmıyorum. Bunu anlat desen anlatamazlar gibi. Guardiola’nın maç içindeki çocuk gibi sevinişi,  maçtan sonra ‘Böyle iyi oyuncularınız varsa size pek iş düşmüyor’ açıklaması bir alçakgönüllülük gösterisi değil bence. Kontrol onun elinden çıkmış. Bir tür kendini yenileyen, geliştiren bir organizmaya dönüştüler. Ortak akılları kendi zekalarının önüne geçti. Oyuncular da kendilerini bu duruma kaptırmış gidiyorlar. Zira bu kadar iyi kadrolar daha önce de bir araya getirilmişti. Ama kimse bu kadar maksimumda, bu rüya gibi oynayamamıştı.
Ya da daha muhtemeli, cin midir şeytan mıdır bir şey girdi içlerine.
Nefret ettirdiler kendilerinden... Bu kadar olmaz. Ayıp.
Ama bir ihtimal var tabii.
Futbolun Dr. House’u, Hiddink...
Bakalım o, bu şeytan çıkarma seansını tamamlayabilecek mi? Sanırım tek umudum o ve rahipleri!