Beşiktaş’ın orta sahada yaptığı erken baskı Volkan’ın oyundan atılışıyla başladı. Bundan sonra sadece rakip 10 kişi kaldığı için değil, Beşiktaş, Bursa orta sahasının yüzünü kaleye döndürmediği için son şampiyon istediği seviyeye çıkmadı.
Bursa önde oynamak istiyor, ama orta saha baskısıyla bunu yapamıyordu.
Sezon başında gördüğümüz ve hayran olduğumuz bu baskı Schuster’in, Beşiktaş’a yerleştirmek istediği en önemli silah.
Beşiktaş her ne kadar uzun süredir sahalarda olmasalar da öndeki becerikli oyuncularını ve Guti’yi gerçek bir silaha çevirmek için bu baskıyı yapmak zorunda. Geride bekleyerek bu silahtan tam olarak yararlanamaz.
Çünkü ancak bu sayede Guti, Quaresma ve Bobo’yu sürekli oyunun içinde tutup, rakip için başağrıtıcı bir güce ulaşabiliyorlar (Hatta son dönemdeki üstün formuyla Hilbert’i de bu hücum gücünün içinde dahil edebiliriz).
Aksi taktirde, Türkiye’deki genel kanıya uyarsak oyun merkezi geri çekilecek ve iki temel durum oluşacak:
1-Bu oyuncuları oyunun içinde sürekli olarak tutamayacak ve soğutacak, dolayısıyla rakip için daha kolay kontrol edilebilir ve birbirinden kopuk olacaksınız.
2-Kalabalık oluşmadığı için yetenekli ayaklara pas seçenekleri sunamayacaksınız.
3-Az seçenek içinde top kayıpları çoğalacak.
4-Anında basıp rakibi hataya zorlayamadığınız için geri koşma zorunluluğu doğacak. Zaman ve enerji kaybına yol açacaksınız.
5-Ve burada çember tamamlanıyor: İlerideki silahlarınızı sürekli oyunun içinde tutamayacaksınız.
Beşiktaş’ın elinde bu kısırdöngüyü engelleyecek orta saha ve savunma oyuncuları var. Buradaki 2 temel etkene dikkat etmek lazım:
1-Beşiktaş önlibero/önstoper (Aurelio) kullandığı zaman onu oyuna sokamıyor ve önde baskı yapamıyor. Aurelio forma girdikçe bu sorun ortadan kalkabilir tabii ki!
2- Savunma kanadı çıkmadığı zaman öndeki 4’lüyle arkadaki 6’lı birbirinden kopuyor.
Beşiktaş ciddi eksikliklerle, 1 haftada sonuçları itibarıyla müthiş 3 maç oynadı. Zafer büyük!
Ancak bu 3 maçta oyunların akışı gereği hiçbir rakip Beşiktaş’ı geriye yaslanıp bekleyemedi. Dolayısıyla Beşiktaş da bu genel durumun sıkıntısını çekmedi. Fakat biliyoruz ki, yine geriye yaslanan rakipler sıklıkla karşısına çıkmaya devam edecektir. Böyle olduğunda Beşiktaş önde basan oyuna dönmek zorunda kalacak.
Ve umuyorum ki o keyifli oyun geri dönecek.
Bundan ‘E rakip (!) arkaya top atıyor!’ korkusuyla vazgeçemezsiniz. Vazgeçerseniz de Schuster’i getirmek manasızlaşır.
Çok yazdım Herkes Yiğiter Uluğ’un anlattığı bu hikayeyi biliyordur, ama hâlâ sorun devam ettiği için hatırlatmak gerekli.
Cruyff, Barça’daki ilk antrenmanlarından birinde savunmayı ileri çıkarır ve kaleci Zubizaretta’ya da ‘Savunma çıktığında sen de çıkıp ceza sahası önüne geleceksin ve son süpürücü olacaksın!’ der.
Zubizaretta özür dileyerek ‘Ama o zaman rakip bir aşırtmayla golü bulabilir’ diyerek itiraz edecek olur.
Cruyff’un cevabı çabuk ve nettir. ‘O zaman sen de gider o golü atanı tebrik edersin’.
Bu mantık Cruyff’a, Şampiyonlar Ligi Finali’nde Milan’a 4-0’lık ağır bir yenilgi tattırmıştı. Ama bugünün Barça’sından bahsederken kimse Cruyff’un etkisini unutmuyor.
Schuster’in seçimi işte böyle bir seçim. Bugünü ya da yarınları kazanmak.
Bizim kararımız belli de, onunki inşallah farklı olur.
Dünyanın sonu
Bizim zamanımızda Anadolu Lisesi sınavlarında genel yetenek soruları vardı. Sayı, kelime, şekil dizinleri verilir, sonra hangi şıkkın gelmesi gerektiği sorulurdu. Hâlâ var mı bilmiyorum.
Hatırlayanlar bu soru mantığıyla aşağıdaki dizine baksınlar:
Brezilya-Rusya-Katar- ?
FIFA’nın tercihlerine bu mantıkla baktığınızda 2026 için sırada kim olamalı?
Benim aklıma Myanmar ya da Fiji gibi bir şık geliyor.
FIFA, İngiltere’yi, Avustralya’yı, Japonya’yı ve ABD’yi reddetti. Daha önce de Olimpiyat Komitesi, Şikago’yu reddetmiş, Rio’ya vermişti 2016’yı.
ABD’nin böyle ardı ardına tokat yemesi, yüzlerin ‘diğerleri’ne çevrilmesi, batının ardı ardına yenilmesi insanın yüzünde hafif bir tebessüm yaratıyor tabii. Ama bir taraftan da endişeleniyorum.
Yani bunlar dünya yıkılsa olmayacak şeyler ya. Acaba gerçekten dünya mı yıkılacak?
Hani bu FIFA, Illuminati gibi sırra hakim bir örgüt filan olmasın. 2012’de zaten dünyanın sonu geliyor deniyor ya. Marduk vs.
Sanki gerçekten de öyle bir şey var. FIFA bu sırra hakim. Nasıl olsa kupa mupa olmayacak, bari garibanları sevindirelim diyorlarsa ya!
Çünkü gerçekten dünya yıkılsa olmaz.
Türk Daum
1-Stoch çıkıyor, Selçuk giriyor.
Niang sola gidiyor. Alex en ileriye. Santrfor oluyor.
2-Sonra Niang çıkıyor, Dia giriyor.
Sahada santrfor kalmıyor.
3- Ve Alex çıkıyor, Semih giriyor.
Bu değişikliklerin oyunun akışı gereği gerekli olabileceğini kabul ediyorum.
Ancak genel anlamda bir politika yanlışlığı yok mu?
Türkiye’de sadece az sayıda kulüpte olan oyuncular var. Selçuk gibi bir orta saha sadece Trabzonspor’da var.
Arda gibisi sadece Galatasaray’da.
Quaresma ve Bobo sadece Beşiktaş’ta. Emenike’yi vs. de sayabilirsiniz.
Ancak Alex-Semih-Niang üçlü uyumu ve 5 gol kralı da sadece Fenerbahçe’de var.
Bu hücum gücünü bu kadar dar bir şekilde kullanmak, Aykut Kocaman’ın değişim ve keyif veren futbol vaadine uymuyor.
Kocaman’ın, Alex konusunda haksızlığa uğradığı açık. Brezilyalı geldiğinden bu yana en formda durumundaysa hocasının payı da olmalı.
Geçen senenin travmasıyla uğraştığı da açık.
Durumu kötü idare ettiğini söyleyemeyiz.
Ama onun açıkca ya da ima ederek vaat ettikleriyle uyuşmuyor.
Kulübede Kocaman mı var, Daum mu belli değil.
Volkan neden çağrılmıyor?
Bir hücum oyuncusunun kırmızı karta bu kadar yakın yaşaması mantıklı mı? Galatasaray maçında hakemin anlayışı ve iyi niyetiyle ilk yarıda dışarı atılmaktan kurtuluyor. Beşiktaş maçında zorlamaya devam ediyor.
Sadece oyun için değil... Milli maç arasında Ertuğrul Sağlam’dan izin alamamasına rağmen ABD’ye uçuyor ve kadro dışı kalıyor vs.
Volkan çok yetenekli bir oyuncu, hiç kuşku yok.
Beşiktaş maçında Fırat Aydınus, onu atmayabilirdi. Buna da kuşku yok.
Ancak şampiyonluk yarışının en temel maçlarından birinde, direkt rakibini bunalıma itebileceğin bir maçta bu kadar ucuz kart görmek de Hiddink’in aklında bir şeyler olabileceğini göstermiyor mu?
Hiddink, Volkan yeteneğinde ve öğrenmeye açık, hatalar yapan, ama onu tamir etmeyi, tekrar etmemeyi de bilen bir adamı neden çağırmasın ki?
Hata Hiddink’te olmayabilir değil mi?
Volkan, Türkiye standartlarında hâlâ çok genç. Hâlâ zihnini açabilecek çalışmalar yapabilecek çağda. Öğrenmeyi öğrenmek için hâlâ geç değil.