Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Tuna taşar anlarım... Ren taşar anlarım... Kızılırmak taşar tamam... Ama Ayamama taşınca ve insanlar ölünce ancak dehşete kapılabilirim.
Tuna taşarsa insanlar ölebilir. Çünkü şehri Tuna’nın etrafına kurmanın bir mantığı vardır. Önce ulaşımdan yararlanmak misal...
Peki ya Ayamama’nın yanına TIR otoparkı kurmanın mantığı ne? Bir gün önce 8 kişinin sele kapıldığı şehirde bir gün sonra, taşmazsa sürpriz dereninin kıyısındaki TIR Parkına o kadar araç ve şoförün doluşmasına izin vermek?
Geçen haftayı televizyon başında dehşet içinde geçirmişseniz bu ve bunun gibi onlarca soru kafanızın içinde dönüp durmuş, içine düştüğünüz dehşet büyüdükçe büyümüştür. Ben öyleydim. Gölcük depremini, laf olsun diye değil tam merkez üssünde, Donanma’da asker olarak yaşamış ve deprem kadar sonrasının da felaket olduğunu yakından görmüş birisi olarak bu rezaletten sonra ancak size şunu salık verebilirim: Şimdiden kaçın! Canınızı kurtarın!
Tabii hafta boyunca kafamın içinde büyüyen dehşetin aynı korkunçluktaki finalini de Pazar öğleden sonra yaşayacağımı bilemezdim.
İstanbul B.Belediyespor’u Trabzon karşısında görmeden...
Bakın! Bu utanç verici ve korkunç felaket için Polonya’da, ölenleri hiç tanımayanlar saygı duruşunda bulundu.
Bosna’da da... Ülkenin her yerindeki spor müsabakalarından önce insanlar saygı duruşu için ayağa kalktı.
Peki bu korkunç, utanç verici felaketin sahibi olan Büyükşehir Belediyesi’nin futbol takımı ne yaptı biliyor musunuz? İnsanlar hâlâ sel korkusuyla yaşarken, şehir hâlâ alarmdayken, kayıpların tamamı henüz bulunmamışken sahaya ‘portakal rengi forma’yla çıktı!

Haberin Devamı

Reddedin, rahatlayın
Umursamazlığın, vurdumduymazlığını dibine vurduk böylece!
Hadi kendinizi sorumlu olarak görmüyorsunuz? Tamam halk suçlu!
Peki kardeşim sizin hiç utanmanız, sıkılmanız da mı yok? Ananız babanız size yas tutmayı da mı öğretmedi?
Hadi siyahı bulmadınız. Tescilli beyaz formanız var. Onu giyseydiniz ya! En azından “Biz bu şehrin halkı kefenimiz üzerimizde yaşarız” demiş olurdunuz!
Bakın Ankaraspor’a. Feyzalın! Maça çıkarılmadılar diye internet sitesinde yaptıkları açıklamada, mavi-beyaz olan panterli armalarını karartmışlar, siyah-beyaz yapmışlar. Onlar yas tutmayı biliyor(!) Bu memlekette neyin yas tutmaya değer olduğunu da gösteriyorlar.
Ya da yas tutmayacaksanız siz de onlar gibi yapın bir açıklama: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü’nün İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle hiçbir organik bağlantısı yoktur. İsim benzerliğinden kaynaklanan sanal bir ilişkilendirme yapmak ayıptır. Bu yüzden ölenler bizimle ilişkili değildir. Dolayısıyla biz portakal da giyeriz mor da!”
Reddedin! Siz de rahatlayın.

Haberin Devamı

Portakal Burda kal

Görmediğimizi sanıyorlar
Bakın Ankaraspor’a... Yıllardır oyuncularla sözleşmeleri yapan, imza törenlerinde hazır bulunan, pazarlıkları yapan, hoca seçen, hoca kovan, tüm maçlara deplasmanlara gidip şeref tribününde başka koltuğunda oturan, demeç veren, para dağıtan, hedef açıklayan, hakeme laf eden, tesislerin yapımında bulunan, kulübün satış pazarlığında başrolde olan Ahmet Gökçek’in kulüple hiçbir bağlantısı olmadığını söylüyorlar.
2,5 yaşındaki kızım gibi, elleriyle yüzlerini kapadıklarında onları görmediğimizi sanıyorlar.
Bir Allah’ın kulunun da aklına misal Aykut Kocaman’a mikrofon uzatıp “Ahmet Gökçek’le çalıştığınızı hatırlıyor musunuz?” diye sormak gelmiyor.
Herhalde “Vallahi hiç hatırlamıyorum. Kimdi o?” demez.
O derse, Samet Aybaba, Hikmet Karaman, Rıza Çalımbay, Giray Bulak vs... Peki onlar da bizden. Hatırlamayabilirler. Peki ya Briegel’le, Röber’e sorsanız! Onlar söylerler yahu. Parayı kimden aldığını hatırlamaz mı insan?

Haberin Devamı

Bu işler nasıl oluyor?
Onlardan cevabı aldıktan sonra Belediye Başkanı’na da sorabiliriz böylece. Bu adamlar böyle diyor! Bu işler nasıl oluyor diye?
Ülkenin başkentinin belediye başkanı nasıl olur da herkesin bildiği bir gerçeğin aslında gerçek olmadığını söylüyor böylece anlarız. Ve aslında bildiğimiz başka hangi gerçekler aslında bildiğimiz gibi değil bunu da görmüş, bilmiş oluruz.
Ahmet Gökçek’in organik bağı yok mu?
“Hangi organdan bahsediyorsunuz Melih Bey!” diyebiliriz.
Ve delirmekten belki böylece kurtulabiliriz...
Yine laf olsun diye değil. Gerçekten çok bunaldım! Salak yerine konmaktan. Salak gibi yaşamaktan, salaklaşmaktan, salaklığın normalleşmesinden. Ve asalağa dönüşmekten yoruldum. Bünyem dağıldı!
Aslında hiç uğraşmayacağım. Çekip gideceğim. Gidip keyfime bakacağım. Ama gidecek bir yerim yok. Yaş olmuş 40. Başka bir yerde yaşamayı bilmiyorum. Başka bir iş yapmayı bilmiyorum.
Ve kahretsin ki hâlâ seviyorum bu toprakları!
Yani Portakal burada kal!
Not: Bu hafta başka bir şey yok. Canım çekmiyor! Avrupa’da başarılar!