Trabzonspor ligin 26. haftası itibarıyla dış saha puan cetvelinde lider. Hem de aynı sayıda maç oynadığı (13) Sivasspor’un tam 4 puan önünde.  Â
Genel puan durumunda ise bu yazının yazıldığı saat itibarıyla Sivas’ın 6 puan gerisinde dördüncü sıradaydı. Çünkü iç saha puan cetvelinde altıncı. Beşiktaş’ın tam 12 puan gerisinde.
İstatistikler her şeyi anlatmaz, biliyorum. Hatta bazen kandırır. Ancak rakamlar böylesine belirginse durumun altyapısına bakmak gerekir.
Bu neden olabilir?
1-Bir teknik açıklaması olmalı. Trabzonspor rakibi baskı altına alan bir pas oyunu oluşturamadı. Bu kadar yeni bir takımın bunu hemen yapması da beklenmemeli belki. İlk 11’inin 8’i yeni olan bir ekibin bu kadar çabuk iyi bir takıma dönüşmesi kolay değil.
2-İçeride rakipler defansif öncelikli bir stratejiyle oynadığında kilidi açmak zor oluyor. Pivot özellikli bir santrfor olmayışı, orta sahaların ceza sahası dalışları yapamayışı, Yattara’ya alternatif bir delici bulunamaması nedeniyle iş zorlaşıyor.
Bu konularda Trabzonspor’un hocasını, yönetimini ve oyuncuları eleştirebiliriz. Hiç kuşkusuz.
Ancak ne olursa olsun bir takımın iç saha ve dış saha performanslarının bu kadar farklı olmasını açıklayamayız. Bunun çok derin ve sağlam bir psikolojik alt yapısı var.
Farkın bu kadar derin olmasının nedenlerini Yattara’nın isyanında, Gökhan’ın titreyen ayaklarında, akına çıkıldığında gelmekten çekinen orta sahada, sürekli yerleşim hatası yapan savunmanın ruh halinde aramak lazım. Yani Avni Aker’in üzerine maalesef yeniden çöken homurtu bulutunda.
1 ay önce ‘Umut Bulut nasıl Milli Takım’da olmaz!’ diye ayaklanan şehir, bugün ‘Bu Umut Bulut’un Trabzon’da ne işi var?’ diye soruyorsa, sorunun ne olduğu açıktır.
Belediye maçında adı büyük bir hasretle çağrılan Fatih Tekke’nin neden kaçarcasına memleketinden uzaklaştığını düşünmek gerekir. Sebep biraz da bugün Umut ve Gökhan’ın ayaklarını titreten baskı değil miydi? Bırakın diğer sebepleri parayı filan. Kafası rahat olsa Tekke gider miydi?
Sorunun aslı biliyoruz ki budur. Trabzon ÅŸehrinin sezon başında saÄŸladığı barışı yine saÄŸlaması, yenilgide de saÄŸlaması, hatta daha da güçlendirmesi ÅŸart. 25 yıldır bekleyen ÅŸehir, bu homurtu bulutu gökyüzünü terk etmedikçe belki de bir daha asla ÅŸampiyonluÄŸun gelmeyeceÄŸini anlamalı.Â
Takımın istedikleri gibi olması için önce şuna ikna olmalı camia: Bu sezon sonuna kadar dünyanın en iyi santrforları Umut Bulut ve Gökhan’dır. En iyi teknik adamı da Ersun Yanal’dır. Çünkü başka alternatif yoktur. Ve eğer Gökhan bu muameleye maruz kalırsa, Gökhan’dan kötü olanlar bile Trabzonspor’u tercih etmeyecektir.
Misal Fatih Tekke tercih etmemiştir. Sebebi de herhalde açıktır.
Sivasspor’un golleriSivasspor’un içeride oynadığı maçlarda attığı gollerin yüzde 50’si ilk 15 dakikada atılmış. Dışarıda attıkları gollerin yüzde 40’ıysa son 15 dakikada.
Bu ne demek oluyor? Takım güvenli ve konsantrasyonu yüksek şekilde maça çıkıyor. Maçlarının %58’i, 2 buçuk altı biten bir takım için ne büyük bir güç. İlk 15 dakikada yolu yarılıyorlar. Deplasmanda da ayakta kalmayı başarıyorlar.
Bülent Uygun’un, Denizli maçında kameralara yansıyan sert uyarısı, Mehmet Yıldız’a parmak sallayışı, yedek kulübesini yıkışı kadar sempatiden uzak bir davranış olsa da, futbol adına yaptıklarını, takım üzerindeki etkisini, aldığı cezayı bile bir yoğunlaşma aracı olarak kullanabilmesini takdir etmek lazım.
Tabii ÅŸehrin hâlâ bir seyirciye sahip olup henüz fanatiklerini yaratamamış olmasının yaptığı katkıyı da görmezden gelemeyiz. Bunun iÅŸlerini kolaylaÅŸtırdığı da çok açık.    Â
Güiza-GülizarKomÅŸunun tavuÄŸu meselesi. Güiza defterden silinmiÅŸ bir adamken Ä°spanya Milli Takımı’na, dünyanın bir numarasına çaÄŸrıldı. Ve fikirler deÄŸiÅŸti birden. Ä°yi olduÄŸunu, kullanılabileceÄŸini hatırladık. Ali Sami Yen’de asisti yapınca da en az bir sezon daha kazandı. Aragones’in tek santrfor tercihiyle Semihsiz kalırsa kötü bir 8 hafta geçirmesi muhtemeldir. Sonra Konfederasyon Kupası’na gider o düzenin içinde 3 gol atar. Ve yine göze girer. Elimizde, ÅŸu an aramızda olan adama bile böyle bakabilmek nasıl oluyor? Biz hakikaten garibiz.   Â
Beşiktaş’ın stadıBeşiktaş’ın İnönü’yü yeniden inşa etme planına karşı çıkamıyorum. Başka bir ülkede yaşıyor olsak çıkarım. Orası park olsun isterim misal, ama biliyorum ki, orayı boş bırakmazlar. O yüzden yapılsın.
Ancak, sarayın kendisi kadar çirkin ve züppe, arkasındaki otel kadar alelade, arkadaki kule kadar orantısız bir şey olmasın. Abuk subuk bir bina dikileceğine bir stadyum olsun ama:
-Bir anıt proje olsun.
-Bir yarışma açılsın.
-Dünyanın en önemli mimarları katılsın.
Dünya yüzünde her şehirde gördüğümüz cam ve çelik yığınlarından birisi olmasın. Farklı ve parlak, İstanbullu’nun heyecanla bekleyeceği bir muhteşem yapı olsun. Farklı olsun, akılda kalsın. Sidney’deki Opera binasını geçsin, Eyfel gibi olsun. Abarttım mı? Peki neden olmasın?
Cumhuriyetin Ä°stanbul’daki en büyük eseri olsun. Åžu andaki proje kusura bakmasınlar Ä°nönü’nün ÅŸu halini aratır.Â