Galatasaray 2. golünü attığında tribünlerde bayağı bir kalabalık oluşturan Galatasaraylı seyirciler, ancak derin bir uykudan bayram namazına kaldırılmış ortaokul talebesi kadar coşku gösterebildiler. Takımları gol atmış ve lidere yanaşmayı garantilemişlerdi.
Gol fevkalade bir vuruştan gelmişti. Golü atan oyuncu az evvel önce kaptan sonra da ekürisi tarafından kulübeye şikayet edilmişti. Hafta içinde de dışarıdan şikayet edilmişti. O oyuncu geçen seneki şampiyonlukta önemli bir görev üstlenmiş sempatik bir adamdı. Arayana, istemediği kadar hikaye vardı. Sevinmek zaten doğaldı ama üzerine de bir dolu coşku sebebi vardı yani. Ama uyku tatlı bir zehir... Taraftar gibi biz de hep beraber mayışmıştık.
Bu mayışmadan Galatasaray’ı sorumlu tutmak mümkün değil. İki Sivas geriliminden çıktıktan sonra aradıkları huzuru bulmuş olanların normal haliydi bu. Ancak Denizli için söylenecek laf var.
35 senedir bu oyunu seyrediyorum. İyi takımlar ve kötü takımlar gördüm. Bir takımın iyi olmasını veya kötü olmasını anlayabilirim. Ancak bu kadar ne yaptığını bilmez, bu kadar 5 benzemez bir takım hatırlamıyorum. Bu ekibi oluşturmak ya da bu oyunu oynatmak için bir başkana, bir teknik direktöre ihtiyaç var mı emin değilim.
Hafızası silinmiş gibi
Futboldan gelen gelmeyen, bu oyunu bilen bilmeyen herhangi birisi de bu takımı bu şekilde sahaya sürebilirdi. İnsanın aklı ister istemez Kratochvil’in takımdan ayrılmasına takılıyor. Herhalde Denizli’de bu oyunu bilen insanlara tahammülü olmayan bir yönetim ve teknik heyet var. Fiziksel yeterliliğini tartışmak bir yana Roman’ın ayrılması sonrası Denizli’nin futbol hafızası silinmiş gibiydi. Ne yaptılar ne yapmak istediler?
Tüm bunları acaba o iki Sivas maçından çıkmış gerilimin zirvesini bulmuş Galatasaray’ı da bizimle birlikte uyutmak için mi yaptılar diye düşünmeden edemiyorum. Ama bunu bile beceremediler...
Size bu yazıda, iki muhteşem gol vuruşu dışında herhangi bir futbol unsurundan bahsedemediğim için özür diliyorum. Eğer buna normal bir maç muamlesi yaparsam;
1- Galatasaray’ın bu uyku haline kapılmamak konusunda gösterdiği insanüstü başarıyı yok saymış olurum.
2- Ümit Kayıhan’a ve Ali İpek’e normal bir şey yapmışlar muamelesi yapmış olurum.
Bu yüzden olmayan bir şeyden, futboldan bahsetmiyorum. Umarım her fırsatta yabancı teknik adamlara laf etmek dışında bu ülke futboluna bir faydaları olmayanlar da bir gün özür dileyip çekilmeyi bilirler.