Terim’in büyük turnuvalarda (96 ve 08) kazandığı ilk gol, çift santrfora dönüşüyle geldi. Semih’i oyuna sürmesi sadece Nihat’ın yalnızlığına, kayıplığına son vermedi. Orta sahanın topu daha kolay ileri yollamasına yardımcı oldu. Bize daha uygun olan, alıştığımız, aslında belki de bizi biz yapan oyunun büyük kısmı bu.
Manchester ya da Chelsea gibi oynayabilmek güzel olurdu tabii. Ama kaleyi göremeden bu oyunu oynamaya çalışmaktansa, pozisyona girerek sıradan oynamak yeÄŸdir herhalde. Ä°lk yarıda özellikle fırtınalı yaÄŸmurun da oynamamızı imkânsızlaÅŸtırdığı, özünde 4-6-0 diyebileceÄŸimiz oyundan yaptığımız dönüş hayata dönmemizi saÄŸladı.Â
Eren’in pası ve Hakan’ın golünün her anlamda verdiği acıyı böylece biraz olsun giderdik. Muhteşem mi oynadık? Hayır. İdeal ve en son jenerasyon olan oyun bu mu? Hayır. Böyle oynarsak her maçı kazanır mıyız? Hayır... Ama en azından oynadığımız amacı olan bir futbola benziyor...
Ve bize uyanı en azından şimdilik bu. Çift çapa savunmayı önden kademeliyor. Öncelik topu kullanabilen kanat oyuncularını terste yani boşta topla buluşturmak. Olmadı erken, çizgiye inmeden kale içine orta yapmak ya da pivota topu ‘şişirmek’ mümkün. İşte hepsi bu! Eveleyip gevelemeden, topla oynamak için yanıp tutuşmadan basit ve net bir oyun işte.
Bu, yaÄŸmurdan havuza dönmüş bir sahada pas yapmaya çalışmaktan ya da sahada hemen hiç kimsenin daha önce oynamadığı bir oyunu bu seviyede denemekten çok daha iyi. Bu oyun bizi ÅŸampiyonanın favorisi filan yapmıyor ama oynamak istediÄŸini oynayabilen bir takım yapıyor. Her oyuncu vasatını yakalıyor.Â
Ä°ÅŸte hepsi bu!
Bir ev sahibini daha evinde bırakmak için bu kadar yetiyor.