Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fenerbahçe bu maçta elenmesine yol açacak skoru en son 2 ay önce Belediye’den almıştı. İşler çok iyi gitmese de 2 farklı bir yenilgiye kolay kolay uğramıyordu. Bir başka ve asıl önemli veri de Kadıköylülerin bu yıl ilk kez bir büyük maça kazanma zorunluluğu olmadan çıkmasıydı.  Yani her ne kadar eksik olsa da Aragones’in oyun mantalitesine en uygun maçı oynadılar.
Neredeyse sadece Güiza’yı ileride kullandılar. Yardıma ender olsa da giden tek oyuncu ise Deniz Barış oldu.
Bu durum çerçevesinde, eksiklerin de etkisiyle hemen herkesin savunma oynadığı, hadi biraz abartalım herkesin stoper oynadığı bir Fenerbahçe izledik. Öyle ki Deivid, ortalama bir maçta Lugano’nun rakip ceza sahasına girdiği kadar oralarda bulunmadı.
Uzun toplarla Güiza’yı kaçırmaya çalışmak tek plan gibiydi. Hiçbir kanat organizasyonu denemesi olmadı. Hiçbir hücum dublajı yapamadılar.
Sivas’ın girdiği erken pozisyonlardan gol çıkaramayışı Fenerbahçe’nin bu yığılmasının dağılmasını önledi. Burada Bülent Uygun’un bir tercihinin kafama takıldığını söylemem gerekiyor. Hocanın, Konya’da kontratağa uygun bir oyunda Kamanan yerine Tum’u sahaya sürüp, bu maçta rakibin yığılması beklenirken bu kez pivot özellikli Tum’un yerine Kamanan’ı oyuna alması  üzerine kafa patlatmak lazım. Belki de Fransız’ın uzak şut becerisinden yararlanmak istedi. Genç Volkan’ın bu konuda bilinen bir sorunu var çünkü. Ama gelin görün ki, bunu da çok denemediler. İkinci yarının başında arka arkaya direkten dönen iki top öncesi ve sonrasında hiç şut aramadılar. Bu çerçevede beklendiği gibi az ve cılız pozisyonlu ve düşük skorlu bir oyun oldu. Fazla olan ise özellikle ilk 60 dakikadaki ofsaytlardı. Öyle ki doğru ve isabetli pastan çok ofsayt gördük.
Fenerbahçe bu sonuçla en kötü lig performanslarından birinde kupa finaline kalmayı başardı.
Sivas ise en başarılı sezonunda belki de tarihinin en önemli maçından önce moral kaybetti. Cumartesiye kadar tamir olur mu?