Alex’i orta sahanın markajına alabilirseniz sorun yok. Ya da daha doğrusu sorun sizin için daha idare edilebilir oluyor.
Ama eğer Alex, stoperlerinizin arasında alan ya da adam markajındaysa durum 180 derece değişiyor. Alex derinlikli bir markaja girmemiş oluyor. Oyunun boyutları onun için daha geniş ve hareket edilebilir alanlardan oluşur oluyor. Alex işliyor böylece. Kafa golü de atıyor, çalım da atıyor, şut da çekiyor.
Bu rakip için tabii ki bir seçim meselesi değil. Daha çok bir organizasyon ya da güç meselesi.
Fenerbahçe, Alex’i daha ileride tutabildiğinde rakibin başına bela olan sadece Alex olmuyor.
Santrforu rahatlıyor, hücumcu orta sahalar rahatlatlıyor. Fenerbahçe çok daha rahat rakip kaleye gidebiliyor. Daha doğrusu orada bir organizasyon kurabiliyor.
Dün ilk yarıda Fenerbahçe, Alex’i stoperlerin arasına sokmaya çalıştı. Ama Karabük, Brezilyalı’yı belli oranda geri itti. Burada tabii ki Güiza’nın da gerisinde bir form durumunda olan Niang’ın payı büyük. Alex ne kadar zorlasa da Niang hep zayıf kaldı dün. Fizik açıdan, form açısından, beceri açısından. Hep düştü. Bu sakatlıktan mı? Antrenmandan mı bilmiyorum. Ama çok güçsüz olduğu çok açık.
İkinci yarıda Niang dışındaki durum değişti.
Alex nihayet Karabük savunmasını şaşırtmaya başladı. Niang destek vermese de Emre, Stoch, Topuz, Gökhan ve Santos, hücumun bir parçası olabildi.
Alex’in geçen sene finalinde olduğu gibi stresli oluşu takımı etkilese de Fenerbahçe aramaktan vazgeçmedi.
Özellikle de Gökhan ve Santos’la. Alex’e temel yardımı hep onlar yaptı.
Aykut Kocaman sezon başında Fenerbahçe’yi Stoch, Niang ve Dia’yla önde kurduğu bir üçgenle yaşatmayı umuyordu. Planlarında Santos ve Gökhan’ın Alex’le kuracağı ters bir üçgenin takımı ayakta tutması herhalde yoktu.
Sezon ortasında değişen planların bu kadar iyi sonuç vermesi Türk futbolunda az görülen ya da neredeyse görülmeyen bir durum...