Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Konu Türk futboluysa marka değeri içi boşaltılmış bir kavramdır. Bugün itibarıyla anlamsızdır.
Çünkü bizzat temel unsurları tarafından güvenilmez ilan edilmiş bir ürünün marka değeri olmaz.
Bizzat yöneticiler ve başkanlar, bizzat daha dün görevi bırakmış eski hakemler, eski federasyon yöneticileri, futbolcular ve basın mensupları tarafından güvenilmez ve çürümüş ilan edilen bir kurumun marka değeri olamaz.
Mevzunun temeli budur.
Bu yeni 4 senelik döneme girerken önce bu tezattan kurtulmak gerekir.
Yoksa bu önümüzdeki 4 sene sadece daha pahalı bir çöplük olacak. Hepsi bu!
Geçtiğimiz 6 ayda ligin en eski 4 kulübü, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Ankaragücü, ligi sırasıyla ‘adaletsiz ve şikeye açık’ ilan etti. Söylenenlerden bir bölümü yanda okuyabiliri hatırlayabilirsiniz.
Bununla kalmadı. Türkiye’de simge olmuş, uluslararası alanda zirveye çıkmış iki eski hakem, eski büyük futbolcu yeni yorumcular, ligin önemli oyuncularının bilerek gol yediklerini, bilerek gol atmadıklarını söyledi, söylüyor.
Usta diyebileceğimiz bazı eski gazetecilerin de durumu farklı değil. Hakemlerin, federasyonun, kulüplerin maçların sonuçlarını manipüle ettiklerini açık bir şekilde söylüyor, yazıyor.
Genel tablo bu. Ve bu tablo içinde müşteri/taraftarın yaşadığı bunalım da kaçınılmaz.
Bizzat baş aktörleri tarafından tamamen istikrarsızlığa, güvensizliğe bulanmış bir sahne burası. Ve bunu yapanlarla ligin değerinin 400 milyon dolar olduğunu söyleyenlerle aynı kişiler.
Yani ligin 400 milyon dolar etmesi gerektiğini söyleyenler, 321 milyon doları veren kuruma, nanik çekiyor aslında...
‘Sizin bu parayı verdiniz federasyon maç manipüle ediyor, hakemler maç belirliyor, oyuncular maç satıyor ne haber!’ diyorlar.
İşte çözülmesi gereken temel tezat budur.
Kabul edelim ki bizim en sevdiğimiz spor, futbol değil. En sevdiğimiz spor, başarısızlığı, tüm futbolu değersizleştirerek kapatma yarışı. Ve yine kabul edelim ki, bu kültürü hiçbir federasyon, hiçbir MHK değiştiremez.
Çünkü bugün bu kültürden mağdur olanlar, misal Altaylı Mahmut Özgener ve Bursasporlu Levent Kızıl da görev başındayken, bu kültürden beslenmiş, yararlanmışlardır. Bu işin doğasında var. Öyle oluşturulmuş.
Senelerce tribünlerden yemedeği küfür kalmayan kötü hakemlerin, mesleği bırakır bırakmaz gazete sayfalarında genç meslektaşlarını doğrayarak mesleklerine ihanet edişleri de bununla alakalıdır.
Bu yüzden bugün ligi TFF’nin yönetme devri kapanmalıdır.
Futbolu görevden ayrılanlar değil, sorumluluk hâlâ sırtlarında olanlar yönetmelidir.
Ancak bu şekilde toptan ve gerçek bir değer yaratılabilir.
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve diğerleri aynı ihalede olduğu gibi aslında birbirlerinin rakibi değil müttefiki olduklarını anlamadıkları sürece sorun sadece büyür.
Bunu sadece ihale zamanında hatırlamaya devam ederlerse bu gemi batar.
Onların rakipleri işin özünde birbirleri değil... TV’deki diziler, alışveriş merkezleri, kafeler, kahvehaneler.
Ve gerçekten bir marka değeri yaratacaklarsa ligi onlar, hep beraber yönetip bu işi büyütmek zorundalar.
Birisi çıkıp Bobo penaltıyı bilerek kaçırdı dediğinde Fenerbahçe ve Beşiktaş birlikte ‘Dur kardeşim ne oluyor?’ demezse, Kulüpler Birliği bu iftirayı atanı perişan etmezse sorun sadece büyür.
Lig kulüplerin malıdır.
Bu malı değerli kılacak olan kulüplerdir.
Eğer öyle olursa bir marka değeri oluşur.
Ve bu yüzden ligi bizzat Kulüpler Birliği yönetmelidir.
Ligi, hâlâ birbilerine ve kulüplerine karşı sorumlu olanların oluşturduğu birliğin atayacağı profesyoneller yönetmeli. Kulüpleri ve onların oluşturduğu ligi parasını ne yapacağını şaşırmış kifayetsiz muhterislerin oyuncağı olmaktan çıkarmadığımız sürece bu iş batmaya mahkumdur.
Bizi içine düştüğümüz bu çöplük kültüründen ancak bu kurtarır. Denklem bu kadar basittir.

Haberin Devamı

Ligi, Kulüpler Birliği yönetmeli

Haberin Devamı

Hatırlayın!
“Bu akşamdan itibaren Kulüpler Birliği Başkanlığı’nı bıraktım. Görsünler bakalım Aziz Yıldırım takımının haklarını nasıl koruyacak. Bu hakem Beşiktaş maçında penaltıyı vermiyor. Üçüncü golde ofsaytı vermiyor. Bugün Bilica’yı çekiyorlar penaltıyı vermiyor. İlk golden önce faulü vermiyor. Bizim oyuncular yerlerde geziyor penaltı çalınmıyor. Ondan sonra neymiş ‘Lig bu hakemlerle bitecekmiş’ Biz bu hakemlerle gitmeyeceğiz haberleri olsun. Kulüplerin önünde duramazlar. Elimden geleni yaparım. Fenerbahçe’nin önünde asla duramazlar.’
Aziz Yıldırım bu açıklamayı yapalı henüz 5 ay oldu.
Beşiktaş şu açıklamayı yapalıysa 1 ay:
“Federasyonunu otoriteye alması ve genel kurulu toplayarak güven tazelemesi gerekiyor. MHK’da endişeler duyduğumuz hakemi bu maça vererek otoritesini yerine getirmemiştir. Sesi çok çıkana tavizler verilmiştir.
Maalesef biz bunları söylerken TFF bizi sindirmeye çalıştı. Başkana ve bazı arkadaşlara cezalar verdi. Federasyon sesi çok çıkanın temsilcisi gibi davranıyor. Alınteri çalınmıştır. Hakemin verdiği kırmızı kartlara kimsenin haklı dediğini görmedik”
Adnan Polat şu açıklamayı yapalı 15 gün:
‘’Hakem hataları sürekli bir takım lehine, diğer takımların aleyhine oluyorsa kafalarda soru işaretleri oluşuyor. Rakip takımlarla oynanan müsabakalarda futbolcuların, kalecilerin performanslarına bakıyoruz, orada rahatsızlıklarımız var. Arzu ettiğimiz gerçek anlamda pırıl pırıl, tertemiz bir lig olduğunu söyleyemiyorum.’’
Son olarak Anadolu’nun, başkentin yüz yıllık çınarı Ankaragücü yönetimi, oyuncularına şike teklif edildiğini, maçın hakeminin skoru ayarlaması için çok önceden görevlendirildiğini ilan etti. Buraya hangi açıklamayı koyayım bilemedim. Zira sayfa dolar!