Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Galatasaray artık ligin başındaki o parlak ve ihtiraslı oyunu oynamıyor belki. Ancak minimum hatayla kontrollü oynamayı öğrenmiş görünüyorlar


Belli ki, geçen hafta Antep maçı ve sonrasında olup bitenler Diyarbakırspor’da kimyayı bozmuş. Çünkü benim bildiğim hiçbir Ziya Doğan takımı normal şartlarda öne geçtiği bir maçta böyle kolay teslim olmaz. Bunun bir benzerini bu sene Fenerbahçe maçında da görmüştük. Sahaya girenler vs. maç içinde Diyarbakır’ı çok etkilemişti. Ve çok iyi başladıkları maçı anlaşılmaz şekilde kaybetmişlerdi.
Dün Galatasaray’ın bildik savunma zaaflarından golü bulduktan sonra oyun ve rakip tam Ziya Doğanlık bir hal almıştı. Ama ne savunma yapabildiler ne de kontraya çok yatkın oyuncularından bir üretim görüldü. Yılın flaş oyuncusu Sabri’nin attığı güzel golde, ne kadar boş kaldığına dikkat edin. Yerleşik savunmada böyle bir adam kaçırma az görülmüştür. Hoca Ziya Doğan olunca çok az.
Galatasaray ise Fenerbahçe maçından sonraki süreci bu maçla birlikte çok iyi atlatmış oldu. Takım artık ligin başındaki o parlak ve ihtiraslı oyunu oynamıyor belki. Ancak minimum hatayla kontrollü oynamayı öğrenmiş görünüyorlar. Bükreş deplasmanında olduğu gibi soğukkanlılıklarını kaybetmeden çok az açık vererek, kondisyonlarını ekonomik kullanarak ve hatta topu rakibe verip bekleyerek oynadılar. Gol dışında 11 kişi oldukları bölümde hiç pozisyon vermediler. Bunda Elano tipinde bir oyuncu kullanmak yerine Barış’ı tercih etmelerinin payı büyük. Onunla iki yönlü oynamak daha kolay... Ancak Barış’ın atılmasına yol açan iki hareket gerçekten de affedilir cinsten değil. Bu eksikliğin Diyarbakır gibi kimyası bozuk bir takıma karşı olması Galatasaray’ın ve Barış’ın şansı... Eğer daha dişli bir ekip olsaydı genç oyuncunun başı çok ağrıyabilirdi.
Sabri yine takımın en iyisiydi. Arda biraz toparlanmıştı. Kewell’ın liderliğine zaten söyleyecek bir şey yok. Linderoth’a bir şeyler olmazsa sanırım Ayhan’ın yerini dolduracak. Son olarak hala De Sanctis’teki sorun neydi anlayabilmiş değilim. Ya da Franco’daki üstünlük!