Öyle iki takım zirvedeki... Hangisi şampiyon olsa oyuncusu, taraftarı, başkanı, ertesi gün gazetelerdeki manşetleri görene kadar şampiyon olduklarına tam olarak inanamaz.
Öyle ağır travmalar yaşamış iki büyük, zirvedeki...
Bu tarihi durum bir yana, bu yılki performanslarıysa bu durumla şaşırtıcı derecede ters.
Geri de düşse, son dakika da olsa, düdük çalana kadar oyunda kalmayı başarıyorlar.
Hakem kavgalarına, federasyon atışmalarına girişseler de nefesleri kesilmiyor. Sakatlar, hastalar, cezalar engel olmuyor.
Halbuki tarihsel gerçeklik ne kadar da farklı...
Kendi başına, durup dururken kriz yaratıp sonra da bu krizin girdabında boğulmayı bir karakter özelliği haline getirmiş Trabzonspor ve Fenerbahçe’nin nasıl olup da örnek birer takım/kulüp haline geldiğini konuşmak lazım.
Bu rastgele, tesadüfen olmuş olabilir mi?
Daha önemlisi bunu herhangi iki takımın zirve mücadelesi olarak geçiştirebilir miyiz!
96’da belki de şampiyon olduğu sezonlardan daha kaliteli bir kadro ve daha parlak bir oyunla şampiyonluğu kaptırdıktan sonra yıllardır kendisine gelememiş bir kulüp... Aynı hocayla, o günküyle mukayese kabul etmez bir kadroyla yarışa devam ediyor.
Sezon sonunda kupa nereye gider bilinmez, ama Trabzonspor bu yıl itibarıyla Milli Produktivite Merkezi’nden özel bir ödülü hak ediyor.
Her bir oyuncusundan optimum performans almak konusunda göstermiş oldukları başarı Türk sporunun alışık olduğu seviyenin çok üzerinde. Buyük yıldız adaylarının yitip gittiği, dakika alamadığı bir lig burası. Trabzonspor ikinci hatta üçüncü şanslarında kendi kariyer zirvesine çıkmış bir dolu oyuncudan müteşekkil bir takım.
Bir başka deyişle, kimse vazgeçilmez bir oyuncu olarak transfer edilmiyor Trabzonspor’a. Nasılsa takıma geldikten sonra öyle oluyorlar.
İbrahim Yattara dışında hemen herkesin kendi kariyer zirvesini bu yıl içinde buluşu önemli. Daha bir yıl evvel üçüncü kaleci olan Onur’un bugün ardından endişeyle bakılmasından daha iyi ne anlatabilir olup biteni. Ya da gideceği kapı kalmamış gibi görünen Burak’ın lider performansı.
Şenol Güneş operasyonunun başarısı burada işte. Güneş burada ne yapılması gerektiğini biliyor. Neyi daha farklı yapmak gerektiğini, ve ne kadarını değiştirebileceğini de. Yani Şenol Güneş’in standart bir yerli teknik adamdan en önemli farkı:
Neyi ne kadar değiştirebileceğini bilmesi.
Bir yabancı her şeyi değiştirmeye çalışıyor çoğu zaman.
Çoğu yerli de hiçbir şeyi değiştirmiyor.
Aykut Kocaman’ın üst düzey futboldaki yolculuğunu da buradan bakarak değerlendirmek lazım.
Bir plan yaptı sezon başında, tutmadı. Değiştirdi. Daum’un planına daha yakın bir oyuna döndü.
İlk yarıda fizik olarak dökülüyordu takım. Bunu tamir etti.
Abartmadan, her şeyi değiştirmeden. Ne kadar değiştirmek mümkünse o kadarını değiştirerek yürüyor şimdi.
Çok mu iyi oynuyorlar? Galatasaray maçının ilk yarısında gördüğüm oyun sezon başındakinden dahi kötüydü. Emre’nin eksikliğiyle açıklanamayacak kadar kötü.
Ama kazandılar. Fizik olarak ayakta kaldılar. Altından kalkamayacakları bir baskı altına girmediler, oyunu dengede tuttular.
Ve Aykut Kocaman’ın değişiklikleriyle bir adım ileri gittiler.
Kocaman, Selçuk, Semih değişikliğiyle kazandı maçı. Bir hücumcu oyuna aldığı için değil. Orta saha hakimiyetini böyle kazandığı için. Alex ve Semih’le sonra Stoch’la bunu yaptı Kocaman... İlk yarıda orta sahada pas yapamayan takım böylece topu ileriye taşıyabildi orada tutabildi.
Bu değişikliğe ‘bak hücumu düşünüyor’ diye bakarsak yanılırız.
Bu tip bir değişiklik ancak oyuncularını çok iyi tanıyarak mümkün olabilir. Milli takımın 1 numaralı santrforunu orta sahada topa sahip olmak için oyuna alıyorsanız fark yaratıyorsunuz işte.
Bu yıl Alex’i, Burak’ı, Onur’u, Emre’yi, Niang’ı, Semih’i konuşmak normal.
Ancak Şenol Güneş ve Aykut Kocaman’ın oyuncularından aldıkları verimliliği konuşmazsak hata ederiz.
Bu köşeyi takip edenler yerli yabancı ayrımı yapmadığımı biliyor. İyi ya da kötü hoca var, yerli ya da yabancı değil.
Ancak kabul etmek lazım ki geçen yılki Ertuğrul Sağlam’ın başarısından sonra bu yıl kim şampiyon olursa olsun yerli teknik adamlar için büyük bir iş de yapmış olacaklar.
Sadece onlara bakışı değiştimek açısından değil. Bence bu konuda büyük bir sıkıntı yok zaten.
Asıl değişiklik yerli hocaların kendilerine bakışında gerçekleşecek. Kocaman mı Güneş mi bilmiyorum!
Ancak bu yıl kim kazanırsa kazansın, önce yerli hocalar kazanacak aslında.