Oyunun temel prensibi hiç değişmiyor aslında. Top sendeyken mümkün olduğunca genişleyip pas seçeneklerini çoğalt.
Top rakipteyken mümkün olduğunca daral ve pas seçeneklerini azalt/yok et.
Bunu yapmadan savunmadan veya hücumdan bahsetmek mümkün değildir. İşin temeli budur...
‘İyi futbol iyi futbolcularla oynanır’ gibi aslından bir yere kadar doğru, ama bir o kadar da gereksiz bir cümle değil.
İyi bir ziyafet iyi yemeklerle olur! gibi... Vay vay vay ne laf!
Bir kere her şeyden önce iyi futbolla, güzel futbol/güzel oyun kavramlarını birbirinden ayırmak gerekir. Güzel futbol büyük yıldızların oynadığı ya da büyük yıldızlar yaratan oyundur. Estetik, keyifli, romantik...
İyi futbolu ise iyi takımlar oynar. İyi işleyen, hızlı, az hata yapan, hata yaptıran sonuç alan... Önce bunu başarmak gerekir.
Yıldız nasıl yaratılır sorusunun cevabını aramaktansa, iyi ya da en azından vasat üstü takımlar nasıl olur onunla ilgili biraz kafa patlatmalı önce.
Daha önce bu konuda yazmıştım. Bu biraz daha güncele dönük bir yazı olacak.
Her yerin kanadı
İlk 11’lerde savunmanın iki kanadına yazılan oyuncular aslında sadece savunmanın iki kanadındaki oyuncular değildir, biliyorsunuz. Öyle olsa 4 stoperle oynamak, eskisi kadar iş yapar bir sistem olurdu.
Bugün savunmanın 2 kanadı aslında 3-5-2’nin temel prensiplerine göre çalışmak zorunda. Çizgi boyu bütün alan onların görev alanı. Orta sahadan yardım aldıklarından ve alternatif hücumcu olduklarından baskıdan kurtulmaları 3-5-2’ye oranla artık daha kolay. Bu sistem ayrıca salt hücum yaparak savunma yapabilmeyi de mümkün kılıyor. ‘En iyi savunma hücumdur’un başka bir hali yani...
Dolayısıyla burada görev yapacak oyuncular hem savunmada bir stoperin, hem bir orta saha kanadının işlerini ve hem de hücum açığının görevlerini en az %60’larda yapabilmeli. Serkan, Hilbert, İsmail/Üzülmez, Gökhan Gönül ve Hasan Ali ve birkaç oyuncu daha, ilk yarıda bunu yapabildiği için takımlarını farklılaştırdılar.
Eğer takımınızda bu işi belli oranda yapabilecek hem sağ hem de sol ayaklı oyuncu varsa takımınız iyice farklılaşıyor.
Galatasaray’ın yarışın içine hiç giremeyişi, Schuster’in Hilbert’i buradan çekişi ve Üzülmez/İsmail rotasyonunu kaybedişi sonrası yaşadığı sıkıntı, Trabzonspor’un Serkan’ın form düşüklüğü sonrası çok gol yer/zor kazanır oluşu, Caner-Santos değişikliği sonrası Fenerbahçe’nin yükselişi bu durumdan bağımsız değil.
Savunmanın iki kanadı aslında orta sahanın iki kanadıdır. Ve aslında hücumun temel alternatifidir.
Bugünün temel sisteminin 3-5-2’den farkı ise orta sahaların daha dinamik ve homojen oluşu.
Yoksa savunmalar yine akının yönüne ya da hücum sırasına göre göre 3’lü/5’li savunmaya dönüyor. Fark ise bugün savunmaya eklenen oyuncunun kanat savunmacısından çok orta sahadan gelen yardımcı olması.
Tabi bunu esneklikle yapmalısınız. Hem orta saha olarak kendi içinde hem de savunma hattıyla birlikte homojen bir yapı oluşturarak yapmalısınız. Yapmamanız gereken savunmanın önüne sürekli bir önstoper bırakmaktır. Bu hem orta sahayı sayısal olarak azaltır hem de iki bloğu birbirinden kopartır.
Bu tip bir görev orta saha oyuncusunu savunmaya bağımlı yapar. Halbuki savunmayı orta sahaya bağlı kılmanız gerekir. Çünkü oyunun merkezi orasıdır.
Farkı açmak gerekirse. Temel olarak rakibi karşılarken olduğu gibi, çıkarken de kopmadan ortak hareket etmeye yönelik bir yapı bu.
Yani sabit kalan savunmaya orta saha oyuncusu uyup duracak mı?
Yoksa savunmanın kaptanı olan orta saha oyuncusu savunma hattını ileri mi çıkaracak. Takımı birbirinden koparmak istemiyorsanız, ön stoper işinden vaz geçeceksiniz. Bakınız: Aurelio sonrası Beşiktaş’ın orta sahada yaşadığı sıkıntı ve yıldızların sönüşü... Halbuki iki yönlü Ernst- Necip Guti orta sahası ve onları destekçisi olan Hilbert-Üzülmez’le bir yola girilmişti. Arkaya atılan toplar saçmalığı yüzünden Aurelio savunma parçası oldu, orta saha koptu. Ve bugün geride yaslansa ileri de çıksa aynı sayıda pozisyonu veriyor takım. Çünkü iki hattın birbirinden koptuğu alanda rakip elini kolunu sallalayarak top yapıyor. Buradaki seçim topu savunmakla kaleyi savunmak arasındaki seçim aslında. Kale savunulamayacak kadar büyük futbolda. Top ise öyle değil.
Dolayısıyla ön stopere son... Hemen şimdi.
Bir başka örnekle; İkinci yarıda Fenerbahçe’nin yükselişini diğer etkenlerle birlikte, orta sahada 2 ön liberolu sistemden 3 orta sahaya dönmelerinde aramak lazım. Emre, Selçuk, Topuz... Hangisi ön libero ya da ön stoper. Kanatların da parçası olduğu 5’li bir blok oluşturup, rakibi rahatsız etmeyi belli oranda başarıyorlar. Bunu Cristian-Emre çakılı ön libero sistemiyle yapmaları mümkün olmuyordu. Caner de solda işini iyi yapamayınca sistem yumuşak ve işlerlikten uzak kalıyordu.
Tıpkı bugünün Beşiktaş’ı gibi. Sorun arkaya top kaçırmaktı tabii. Ama problem ‘arka’ değil, ‘top’tu...
Topa sahip olmaz onu baskı altına almazsanız arkaya da kaçsa, kornerden de gelse başınıza iş açar.
Yani topa sahip olamamak ve rakipteyken yerinde baskı yapamamaktı sorun. Şimdi iş biraz olsun değişti. Ve bunun sebebi Santos’un Caner’den daha iyi bir savunmacı oluşu değil...
Şimdilik bir ucundan tuttuğumuz bu oyun ideolojisi üzerine kalem oynatmaya devam edeceğim.
Zamanla, sıkmadan...
Şimdilik bu kadar.
Son olarak şunu söylemem lazım. Güzel futbol bir lükstür. Hepimizin izlemeye hakkı olduğu bir lüks.
Ama iyi futbol oynamayı başarmadan lükse ulaşmak olası değildir.
Bu ülke önce iyi futbolu özümseyip vasatlaştırmalı.
Sonra güzeli, mükemmeli, şahaneyi, şaheseri arayabiliriz.
Önce bir Valenica’nız olacak ki, sonra bir Barcelona’nız olsun...
Kadınlar Günü’nüz kutlu olsun...