Neill, Gökhan’ın sakatlığında, Emre’lerin başka sebeplerle bir standart oturtamayışında mecbur olduğunuz bir transfer. Standardı belli. İçeride bu standardı verecek oyuncu bulamadığınız için ara transfer şartlarında bulabileceğiniz en iyi seçeneklerden biri. Belki en iyisi... Çünkü %100 atlet. Hemen tüm uluslar arası Avustralyalı oyuncular gibi. Yine hemen tüm Avustralyalı oyuncular gibi uyum sorunu ihtimali çok düşük...
Jo ve adı geçen Robinho’yla Dos Santos içinse söyleyeceğim sadece şu: Teknik direktörünüz Rijkaard’sa bu büyük riskleri alabilirsiniz. Çünkü Frank Rijkaard’ın en problemli oyuncuyu dahi adam edebilecek bir gücü var: Uluslararası saygınlığı. Bugün Galatasaray’ın elindeki en büyük güç onun adı. Teknik adamlığını beğenir ya da beğenmezsiniz. Bu anlaşılabilirdir. Ama imajını reddedemezsiniz.
Nonda büyük risk
Rijkaard ismi dünya yüzündeki hemen her oyuncu için heyecan vericidir. Zamanında onunla ters düşen Eto’o dahi geçtiğimiz günlerde onun hakkını verdi, biliyorsunuz. Bu açıdan bakıldığında hiç inanmadığım bir adam gelse de hemen itiraz etme hakkını kendimde bulamam. O olmasaydı bu üç ismin de çok riskli olduğunu, ülkenin futbol şartlarına uyum sağlamalarının çok zor olduğunu rahatlıkla söylerdim. Misal hepsi çok yumuşak oyuncular. Bu zemin şartları, sert savunma koşulları altında ayakta kalmaları dahi zor. Anelka’yı dahi bezdirmiş, yedek yapmış bir futbol iklimi Robinho için çekilmez olacaktır. İsim çok heyecan verici olsa da, ülke şartları açıktır. Ama tekrar ediyorum Rijkaard varsa bu riskler alınabilir.
Öte yandan Avrupa yolunda eldeki tek santrfor Nonda’nın elden çıkarılması ise daha büyük bir risk olur. Biliyoruz ki Robinho da Dos Santos da santrfor değil. Keita’nın, Kewell’ın, Caner’in, Arda’nın, Elano’nun olduğu yerlere transfer yapmak da ne kadar akılcı, bilemiyorum. Robinho da, Dos Santos’da Galatasaray’ı Atataürk Havalimanı’nın bu yılki gerçek şampiyonu yapar. Ama sahada durum ne olur? Bunu cevaplamak kolay değil.
Öte yandan sol bek ve ortanın defansif ortası Galatasaray’ın bir türlü standart oturtamadığı yerler. Transferse buralar sanki daha muhtaç gibi.
Her ne şartta olursa olsun eğer Galatasaray bu yıl şampiyon olacaksa, yük yine Arda’nın, Servet’in ve Sabri’nin omuzlarında olacak. Kararı onlar verecek.
Denizli’ye bağlı
Seçim zulmü atlatıldıktan sonra, Denizli’nin vereceği bir karar Beşiktaş’ın kaderini belirleyecek. Sezona Denizli’nin konsantrasyon bozukluğuyla başladılar. Ardından Ferrari, Sivok, Ernst, Fink dörtlüsü üzerine kurgulanmış defansif ama efektif bir oyun sahnelediler. 8 haftalık parlak dönem böyle geldi. Böylece hocanın da güveni yerine geldi. Ardından takımın merkezi biraz ileri kaydı ve Beşiktaş’ın oyununun merkezini oluşturan arkadaki 4’lü yapı kırıldı. Ernst ve Fink önden yardım alamadıkları için kontrol etmeleri gereken alan büyüdü. Orta sahadaki bu büyük delik Beşiktaş’ı defansif olarak bozdu. Halbuki savunma sadece stoperlere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir. Ve dayanışma olmadan savunma olmaz. Mustafa Denizli’nin büyük bir takım gibi oynamak istediğini anlamakla birlikte elindeki hücumcu kadrosunun böyle bir stratejiyi kaldıramadığını düşünüyorum. Hoca bunu denemekte ne kadar haklıysa artık vazgeçmeye de sanırım o kadar mecbur.
Artık defansif bir 4-4-2/4-5-1 izleme ihtimalimiz yüksek. Beşiktaş ilk 3 haftayı kayıpsız atlatırsa, Çeşme tartışmalarıyla konsantrasyonu ateşlenen Denizli’nin ‘kurt’ performanslarından birini daha izlememiz olası. Bu nedenle tek kulvarda kalan Beşiktaş’ı hemen listeden silmemek gerekir. Şampiyonluk şansı bugün itibarıyla hâlâ diğerleri kadar...
Eğer Denizli eski stratejiye dönerse lokomotif olan Ernst’e kaç kişi takılacak. Yarıştaki iddiayı da bu belirleyecek.
Krallık albümü
Alex- Semih Güiza Gökhan. Ligin en parlak golcü grubu. Krallık albümü gibi. Arkadaki ekip de yabana atılır cinsten değil. Standardın üzerinde bir savunma da var. Orta saha, kağıt üzerinde aynı şıklıkta. Özer-Topuz ve Emre en pahalı yerli orta saha ekibi. Daum da Denizli’yle birlikte en başarılı yerli hoca. (Hâlâ Türkçe konuşmasa da)
Ama çok önemli bir eksik var. Denizlispor maçında sinyallerini gördüğümüz ruh. Takımın başı sıkışınca isyan edecek birileri. Ama Emre gibi hakeme değil. Oyuna kadere, skora isyan edip sazı eline alacak birileri. Tuncay ve Ümit’ten buyana bir türlü doldurulamayan bu boşluğu dolduracak birilerini arıyorlar. Bu ruhu transfer etmek mümkün değildir. Hele de Güney Amerika’dan... Bunu yaratmanız gerekir. Hagi gibi, Tuncay gibi, Nouma, İlhan gibi birileri. Geçen yıl Beşiktaş’ta Ernst, Yusuf ve Üzülmez’in yaptığı buydu. Ondan önce Galatasaray’da Hasan Şaş’ın, Mondragon’un. Ve Tuncay’la Ümit’in. Bu olmadan şampiyonluk olmaz.
Denizlispor maçında Semih, Topuz ve özellikle Özer’de bunun sinyalleri vardı. Devamlı olursa işte o zaman fikstür avantaj olur. Aksi taktirde biliyoruz ki o fikstür dezavantaj da olabilir.
Yani tabii ki şampiyonluk teknik, fizik ve yetenekle alakalıdır. Ama hepsinden fazla lazım olan isyankâr bir ruhtur.
Bu transfer edilmez. İnşa edilir. Üç büyükte bugün itibarıyla tam olmayan bu. Bunu inşa edebilen kazanır.
Kimse inşa edemezse gerilerden bir Güneş doğar, diğerlerine de Umut olur.
O zaman hiç şaşırmamak gerekir.