Taraftar takımı her hafta kazansa sıkılmaz. Hep kazansın ister. Bir kez kaybetti mi dünya başına yıkılır. Peki ya mesleği-işi oyunun analizi olanlar aynı taraftar gibi davranırsa...
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor’un ligi oynayıp bitirdiğini sandım, dinlerken ve okurken.
1-Galatasaray çok da iyi oynamamasına rağmen şampiyon olmuş,
2- Beşiktaş son düzlükte kendisini Şampiyonlar Ligi’ne atmış,
3-Trabzon umut veren bir sezonun sonunda UEFA’yı yakalamış.
4-Fenerbahçe küme düşmüş sanki...
Peki aynı tabloya şöyle bakabilir miyiz?
1-Gaziantepspor bu orta alan baskısıyla geçen yıl Sivas’ın yaptığına benzer bir iş yapabilir.
2-Antalya’nın oyuna hükmedemeyişi, 2-0’ken rakibin savunma zaaflarına rağmen sadece 1 kontratak bulabilişi işinin zorluğunu gösteriyor. Çok kan kaybetmiş Denizli’yle birlikte düşme adayı...
3-Ankaraspor korkunç bir hamlık içinde. Pas yüzdesi çok düşük ve savunma dirençleri hiç yok.
Fenerbahçe’nin kadrosundaki dengesizlik aşikâr. Aragones’in buna dayanma olasılığı yok. Emre ve Alex’in birlikte kullanılmasından vazgeçileceği Aragones’i sadece İspanya’nın başındayken değil, öncesinden beri takip edenler için sürpriz bir gelişme olmaz. Fenerbahçe’nin bu dengesizliği gidermeye yönelik çalışmalarına Aragones katkıda bulunacaktır. Güiza’ya yapılan eleştiriler fazlasıyla haksız. İyi çalışan bir orta saha onu farklılaştırır. Gelen haberlere göre 2 transfer 10 gün içinde muhtemelen bitecek. Aragones’in bu hamleden sonraki takımına bakmak lazım.
Galatasaray şu anda en dengeli kadroya sahip büyük. Gerçekten derin ve çok seçenekli. Ancak kadro kendi kendine oynuyor gibi. Skibbe’nin elinin değmesi sonrası (bu olacaksa) özellikle akın süratinin artması takımı farklılaştırabilir.
Beşiktaş’ın yürekli oyunu haftanın en keyifli maçlarından birini ortaya çıkardı. Delgado’nun, Murat ve Emre’ye yaptığı baskıya benzer bir markaj içinde ne yapabildiğini gördükten sonra daha net konuşabiliriz. O takımın gerçekten beyni.
Ve Trabzon... Selçuk sadece attığı golle (Tanrım o ne vuruştu) değil oyunuyla da liderlik etmek zorunda. Onun sazı eline almadığı bir maçı Trabzonspor’un kolay kazanması en azından bu aşamada olanaksız. Song oturmuş, Egemen de Cale işini yapıyor. Umut ve Gökhan’ın yan yana değil arkalı önlü oynamayı başarması lazım.
Çok iyi bir lig olacak emin olun. Ligin en hazır takımlarından Gençler’in, Kocaeli’ye takılması bile iyiye işaret.
Lig yeni baÅŸladı ve belli ki pek keyifli olacak...     Â
Pekin son kezŞu Beijing, Pekin, Beycin işi uzadıkça anlaşılamayan bir hikâyeye dönüştü. O yüzden toptan bir tekrarlayıp, Allah rızası için artık kapatalım.
Özetle söylemek istediğim şu:
Biz o şehre Pekin diyoruz. İtalyanlar, İspanyollar, Hollandalılar, Fransızlar vs gibi. Böyle demeye devam etmeliyiz.
Çin, Beycin densin istiyor. Beyaz Rusya da, Belarus diyelim istedi ülkenin adını. Biz de kabul ettik.
Eğer bu örnekte olduğu gibi isim değişikliğini kabul edeceksek İngiliz’in yazdığı gibi Beijing yazmak mantıksızdır. Çünkü İngilizler o ismi Beycin ya da Beyjin diye okumak için öyle yazıyor.
Biz İngiliz gibi değil kendimiz nasıl okuyacaksak öyle yazarız. Çünkü başka alfabe ile yazılan özel isimleri okunduğu gibi yazmak zorunluluğu vardır ve bu bir kolaylıktır.
Umarım artık anlaşılmıştır.
 Herkese  teşekkürlerAşırı nem, aşırı sıcak... 10 gündür depresyondayım. Açık söyleyeyim. Bu depresyon hali pazar günü son haddine ulaştı. Olimpiyat kapanış töreniyle birlikte... Çocukluğumda yaz tatilinin bitmesinde hissettiklerimin kat kat fazlasını 38 yaşında yeniden yaşadım. Olimpiyat bitti ve bir şeyler eksildi hayatımda. Hiç duraksamadan söyleyebilirim ki, hayatımın en iyi olimpiyatını seyrettim.
Yerinde seyretmenin farkını bilen biri olarak bu kez, orada olmadığım için de mutluyum. Çünkü belki HD aslından iyi. Bu olanağı tanıdıkları için Digitürk’e teşekkürler. TRT ekibine başta Güven Göktaş olmak üzere teşekkürler. Ama en büyük teşekkürü Eurosport’un gençleri hak ediyor.
Kısıtlı olanakla o daracık stüdyolarda saatlerce yaptıkları yayın ÅŸahaneydi. Caner, DaÄŸhan ve Emre baÅŸta olmak üzere yaptıkları parlak iÅŸ her türlü övgünün üzerinde. 17 gün boyunca bir kez bile yayını Ä°ngilizceye alma ihtiyacı duymadan seyrettim yayınlarını. Bravo...Â
Suni çim değil suni futbol19 Mayıs Stadyumu’nun rezalet zeminini, ülkenin başkentine asla yakışmadığı gerçeğini geçen yıl birçok meslektaşım gibi defalarca yazdım bu köşede. Şimdi yazdığıma pişmanım. Çünkü çözüm, uyanık müteahhit yönetimiyle bulundu. Çok daha zor iklimlerde çimi ve zemini yaşatmak mümkün. Ancak Ankara (şehrin genel yöntemi bu) uğraşmak istemiyor. Suni çime çevirdiler sahayı. Yanlış ki, hem de ne yanlış.
Suni çim hâlâ deneysel bir üründür.
Sağlıklılığı konusunda tam onay alınmış değildir.
Orada başka ayakkabılarla oynamak gerekir.
Ankara’nın orada oynayan 3 takımının da antrenman sahaları suni değil gerçek çimdir.
Aynı şampiyonanın bazı maçları çimde, bazıları suni çimde oynanamaz bu sağlıklı ve adaletli değildir.
Ve soralım mesela Ä°spanya milli maçını orada oynatmak mümkün müdür?  Â
Dünyanın başka yerinde kullanılıyor ve FIFA lisanslı oluşu, kullanılmasını doğru olduğu anlamına gelmez. Geçen yıl Şampiyonlar Ligi Finali’nin oynandığı Luzhniki Stadı aslında suni çimle kaplıydı hatırlayın. Final için zemin değişti, ama gerçek çim yerleştirildi.
Ve gelelim zurnanın zırt dediği yere. ‘E kardeşim 3 takım oynuyor bu sahada çim dayanmıyor!’ Ankaragücü’nün güçlü seyircisine ve Gençlerin güçlü köklerine saygımız sonsuz. Ancak bu şehir ligde 4 takımı olmasını hak ediyor mu? Toplam kaç seyirci var? Ve bu durum gerçek bir hal midir?
Ankara’nın ligde 4 takımla var olmasının garipliği ve gerçek dışılığını anlatan en belirgin örnek zaten bu!
‘Çimler bile bu garipliÄŸe dayanmıyor’ diyeceÄŸimize çimleri kaldırıyoruz sahadan...Â