Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İstanbul, İzmir, Bursa, Konya, Kayseri, Antalya, Trabzon, Adana, Eskişehir ve Ankara...
Haritanın orta ve batısına yığılmış bu şehirler 2016 Avrupa Şampiyonası’nın adayları. Türkiye, İtalya, Fransa ve İsveç-Norveç ortaklığıyla girdiği mücadeleden galip çıkarsa keyif ve heyecanı buralarda yaşayacağız.
En azından bir kısmımız yaşayacak diyelim.
Bir önceki adaylığımızda Türkiye’nin tek şampiyon şehri Trabzon bu şehirler arasında yoktu. O zaman da uyarmıştım. Neyse ki bu sefer dâhil edilmiş. Şehrin futbol geçmiş ve kültürüne hakkı verilmiş.
Ancak Trabzon’un listeye dahil olması haritanın yan yatmasına engel olamıyor. Batı ve orta batı ağır basıyor. Doğu, Güneydoğu yine çok uzak...

Haberin Devamı

Bu haritayı kim yaptı?
Haritalar, özellikle de memleket haritaları konusunda haklı olarak fazlasıyla hassasızdır. Bilirsiniz, zaman zaman bir yerlerde yayınlanan ve ülkeyi olduğundan farklı olarak gösteren haritalar hepimizi rahatsız eder. Kampanyalar başlar, medyada geniş yer bulur, yapan kınanır, öfke kusulur vs.
Peki bu harita niye kimseyi rahatsız etmiyor?
Bu haritayı da mı Fransızlar, Iraklılar ya da Suriyeliler yaptı?
Urfa’da harika bir stadın açılışı yapılmıyor mu? Diyarbakır bu ülkenin en hassas şekilde yaklaştığımız büyük şehri değil mi? Antep’de batıya tanıtılacak bir şey bulamadık mı? O muhteşem tabiatıyla Van’nın artık Avrupa’nın en önemli turizm merkezlerinden bir yapmanın vakti gelmedi mi? (gülmeyin orayı gören biliyor)

Güzel ülkemin haritası

Her şey değişir
Bu büyük organizasyonları yaptığınızda orada sadece bir spor organizasyonu düzenlemezsiniz. O şehrin mimarisinden sosyal hayatına kadar her şeyinin değiştirirsiniz. Halka sınıf atlatır, şehri daha yaşanır bir yer haline getirirsiniz. Peki bu yukarıda saydığım şehirlerden daha fazla bunu hak eden neresi var?
Evet! Yatak kapasitesi, havaalanının durumu vs. önemlidir. Ama siz bu organizasyonları oralarda maç oynansın diye değil, şehrin kaderi değişsin diye yaparsınız zaten. Tüm yılı zaten %80 kapasite doluluğuyla geçiren İstanbul, Avrupa Şampiyonası düzenlendi diye farklı bir şehir olmaz. Ama Diyarbakır olur!
Peki neden Diyarbakır bu haritada yok? Utanıyor muyuz? Korkuyor muyuz? Dünya medyası oraya gitmesin mi istiyoruz?
Hemen söyleyeyim bu bir futbol federasyonu eleştirisi değil. Sadece TFF’nin niyetlenmesiyle böyle kocaman bir projeyi harekete geçiremezsiniz. Bunun bir devlet politikası olması gerekir. Buna topyekûn inanmak, istemek ve gerçekten çabalamak gerekir. Yoksa sadece laf olur, beri de gelmez.
Ama biz haritayı böyle görmeye devam edersek. Hiç lafı dolaştırmadan söyleyeyim; işte o zaman felaket olur. Haritaya bakıp söyleyin. Biz bu şampiyonayı alırsak bu organizasyon gerçekten Türkiye’de mi yapılmış olacak.
Kıytırık bir broşürde de bile olsa, deforme edilmiş bir Türkiye haritası görünce haklı olarak celallenen bizler, kendi hazırladığımız bu haritayı nasıl sindiriyoruz?
Çok acıklı!
Not: Avrupa Şampiyonası’nı alırsak hangi şehirlerde organizasyon yapılacağına dair bilgi ararken, normal bir davranışla tff.org internet sitesine baktım. Adaylığımızla ilgili hiçbir bilgi yok. Sadece yapılan konuşmalar ve toplantıların bir iki haberi... Bir de diğer adaylardan Fransa’nın resmi internet sitesine girdim. fff.fr. Onların neden bizi geçeceklerini görmek hiç zor olmadı.

Haberin Devamı

Güzel ülkemin haritası

Haberin Devamı

Fenerbahçe’nin ortası
Mehmet Topuz, Özer, Cristian, Andre Santos. Eldekiler, Emre, Selçuk, Deniz, Kazım, Uğur Boral...
Fenerbahçe iki yıldır orta sahaya adam dolduruyor. Belli bir standartta kaliteli oyuncular. Peki aslında bunu neden yapıyorlar? Tek bir sebebi olabilir, güçlü hücum hattını desteklemek. Bunca transferle oluşturulan bu orta saha ekibiyle takımın asıl silahı olan Guiza Semih - Alex üçlüsüyle bütünleşmek ve onları taşımak.
Ama gelin görün ki evde oynadığınız bir Manisa maçında Semih - Alex - Guiza üçlüsünü tamamlayacak bir orta saha üçlüsü oluşturulamıyor.
Dolayısıyla ya transfer eksik kalmış, ya da hoca takıma güvenmiyor. Siz seçin...

Saygı duruşunda alkış
Önce Hıncal Uluç yazdı sonra da Uğur Meleke. Sir Bobby Robson’ın Ada’daki uğurlanış şeklinin hoşluğu ve kullanışlılığı üzerine. Ortak sonuçları bizde de böyle yapılsa ne güzel olacağı yönünde. Haklılar.
Ama unuttukları bunun İnönü Stadı tribünlerinde belki dünya statlarında ilk kez yapıldığı ve bunun yaklaşık 10 yıldır devam eden bir gelenek olduğu. Burada birisi birisinden bir şey öğrenecekse ya da bu durumda öğrendiyse diyelim, bu kez mevzu tersine işlemiştir. Yine parlak bir zekâ örneğiyle Beşiktaş tribünleri büyük bir iş yapmıştır.
Çünkü İngilize uysa da bize bu tip durumlarda sessizlik uymaz. Bizim cenazemiz de İngilizin cenazesine benzemez. Dolayısıyla organize bir gürültüyle uğurlama ve saygı gösterme gerçekten bize uygundur. Bunu keşfeden Beşiktaş tribünlerine selam olsun.

Endüstri mi? Ne alakası var!
Berlin Belediyespor’un futbol şube sorumlusu bir günde Hertha Berlin’in üyesi ve ardından da başkanı oluyor. Sonra belediyenin oyuncuları birer ikişer Hertha’ya geçmeye başlıyor.
Olur mu böyle bir şey? Olmaz. Peki niye yazıyorum bu saçmalığı? Çünkü Jürgen Rober aynen böyle algılıyor durumu.
Bakın, Ankaraspor, Özer’i 5 milyon euroya Fenerbahçe’ye sattı. Ayrıca, kendi jenerasyonlarının en parlak iki oyuncusu İlhan Parlak ve Özgür Çek’i de aldı takasta. İsmail Köybaşı’nın 6.5 milyon euro olduğu piyasada Özgür 3’den aşağı etmez. O da A takım tecrübesi olmadığı için. Dolayısıyla Özer nereden baksanız 10 milyon euroluk bir operasyondur. Özer 10 milyonsa Ediz de en az bir 5 eder. Peki kaç euroya geçti Ankaragücü’ne? Peki ya Mehmet Çakır.
Ya söylenenler doğruysa bu oyuncuları takip eden 5-6 oyuncu daha olacaksa. Bu nasıl bir iştir?
Futbol fazla endüstiyel oldu diye endişelenenler bundan vazgeçsin. Buranın modeli farklı...