Maç öncesi beklentim, daha doğrusu öngörüm, Fenerbahçe’nin oyunu önde kabul edip, kazanmak için topa sürekli sahip olup, rakibi baskı altında tutmaya çalışacağıydı. Dolayısıyla savunması önde olacak, pozisyonlar bulacak, ama kalesinde tehlikeler de görecekti. Fenerbahçe savunma hattında oynayan oyuncular da benzer bir beklenti içindeydiler herhalde. İlk 5 dakikalık tam takım baskının ardından rakibin etkili çıktığını görüp, takımın geri kalanından koptular, geriye çekildiler. Dolayısıyla ilerideki beşliyle, arkadaki beşli tamamen birbirinden koptu, Young Boys için orta sahada basit oynayarak kolaylıkla geçebilecekleri derin bir boşluk
doğdu.
Haklarını vermek lazım. Büyük bir soğukkanlılıkla bunu yaptılar. Hava sıcaktı, nem yüksekti, ancak sanki bu iklimde yaşayan onlar gibiydi, çok rahattılar. Fenerbahçe ilk yarı boyunca bunun sıkıntısını çekti.
İkinci yarı başlarken Aykut Kocaman’ın, Selçuk hamlesi bu orta boşluğunu doldurmaya yönelikti. Ancak Stoch’un erken kırmızı kartı, işleri rayından çıkardı. Zira Alex, Selçuk için dışarıdaydı. Fenerbahçe’nin ciddi bir yaratıcılık ve kendine güven problemi ortaya çıktı. Bu eksikliği bir bütün olarak, birbirine yakın oynayarak, savunmalarını öne çıkararak kapatabilirlerdi. Ama Gökhan Gönül dışında bu mentalitede savunma oyuncusu bulamadılar.
Çok yorgunlardı, moral olarak çok düşük seviyelerde ve neredeyse bir Üçüncü Lig takımı performansı sergilediler. Fenerbahçe’nin son 5 yılda Kadıköy’de oynadığı en kötü futbolun bu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bunun oyuncu kalitesiyle forvet ya da savunmadaki eksiklikle alakası yok. Kondisyon, taktik ve kendine güven açısından yerlerde sürünen bu performansın, açıklamasını bulmakta zorluk çekiyorum.