Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi’nin şu andaki statüsünün yoluna girdiğinden bu yana sadece Panathinaikos ve Galatasaray’ın başarabildiği bir şeyi başararak çeyrek finale çıktı.
Bu turu geçmesi halinde başaracağı ise daha büyük. Panathinaikos’tan sonra bunu başaran, 5 büyük ligden olmayan ya da daha önce bir büyük kupa kazanmamış ilk takım olacak.
Fenerbahçe evindeki tüm maçları kazandı ve sadece CSKA’dan gol yedi.
Gol atamadan yediği tek maç Inter deplasmanı.
Son 7 yılın 6’sında Şampiyonlar Ligi gruplarında var olan Anderlecht’i eleyerek gruba kaldı. Gruptan çıkma alışkanlığı olan Inter ve PSV’nin arasından çıktılar. Ve son 3 yılın UEFA Şampiyonları Sevilla ve CSKA’yı saf dışı bırakmış oldu.
5 yıl buralarda kalınmalı
Şimdi devrimin kapısı Chelsea. Yapılmamışı yapmak için sert bir duvar.
Fenerbahçe’nin bu yola 2001-2002 yılında girdiğini söyleyebiliriz. Ümit Milli Takımı’nın iyi oyuncularını toplamak ve bunların yanına dünyaca bilinen yıldızları alarak bir iyi takım kurulmak istendi. Bu takımı çalıştıracak isim de Daum oldu. Bir çalıştırıcı. Dersler alındı.
Sadece genç yetenekleri toplamak, sadece yıldız almakla olmuyor. Hedefi olan oyuncular hedefleri uyuşan oyuncular lazım. Misal ilk denemelerinde başarısız olmuş oyuncular. Yeniden işin kenarından merkezine sıçramak isteyen oyuncular.
Fenerbahçe’yle büyüyecek ya da yeniden sahneye dönmek isteyen oyuncularla ve teknik heyetle başarılı olundu. Olunmayabilirdi tabii. Ama eninde sonunda sistemin başarı getireceğine de inanmazsak, inanacak bir şeyimiz kalmaz.
Kabul edelim önünde örnek yokken bir örnek oluşturuldu. Galatasaray’ın başarıları tabii ki örnekti olumlu ve olumsuz yönleriyle. Başarmak ve bu başarıyı idare edememek.
(Yani Aziz Yıldırım’ın Kulüpler Birliği Başkanı seçilmesine istersek böyle de bakabiliriz. Biraz iyi niyetle. Bu seçimi, yöntemlerini beğenmesek de, ülke futboluna ekonomik ve sportif başarı örneğini getirmiş kişiyi başa getirmek olarak algılamak.)
Bu bir devrimdir. Fenerbahçe’nin liginden çıkmış, geçmişi Fenerbahçe kadar olan bir ekip için bugün gelinen nokta zaten fazlasıyla iyi. Sınır geçildi, limitler genişledi. Asıl hedef burada durmak olmalı. Önümüzdeki 5 yıl hep buralara yakın durmak. Biraz üstü biraz altı. Hep gruptan çıkmak temel sınır. Buralarda bu kadar durursanız bazen de biraz zıplarsınız.
Güncele gelince. Devrimin kapısına. Yukarıda bahsettiğimiz ilkleri başarma şansını kullanmak nasıl olacak peki?
Chelsea eşleşmesi nasıl idare edilecek?
Fenerbahçe her türlü oyunla karşılaştı bu yolda. Kendini ispat etmek isteyen oyunculardan kurulu heyecanlı ve tempo oyunu oynayan son 3 yılın UEFA Şampiyonluklarına ismini yazdırmış iki takım CSKA ve Sevilla’yla. İtalya’da 16 yıl sonra dönüş yapmış müthiş bir karma olan iyi bir kontrollü futbol takımı Inter’le. Genç takımlarla ve tecrübeli takımlarla. Hemen hepsinin altından kalktı.
Grant paniğe kapılabilir
Şimdi kontrol oyununu başka bir seviyede oynayan, bir üst seviye rakip var. Her mevkisindeki oyuncuları dünyada ilk 5’e girebilecek bir kadro. Ancak bu kadroyu idare etmesi kuşkulu bir teknik adam da var. Tıpkı Sevilla’nın Jimenez’i gibi. Zico’nun bir Avrupa kurduyla çarpışmayacak olması bir lütuf. Grant’ın Tottenham maçındaki gibi - Mourinho’nun asla yaşamadığı - bir paniğe girmeyeceğini kim bilebilir? Zico bu açıdan şanslı.
Ancak son 4 yılda hep buralarda bulunmuş bir kadro. 3 kez yarı final görmüş bir ekip.
Yapılacak iş Zico’nun bundan önce yapmadığı bir şey değil. Bu tur 2 korner 1 serbest vuruşla bitebilir. Sadece soğukkanlı savunmayla bu mümkün.
İstanbul’da iyi bir kontrol oyunuyla gol yemeden alınacak bir galibiyet. Londra’da bunu sürdürmek. İş zorlaşırsa maçı oyun anlamında zıvanadan çıkaracak Grant’ı paniğe sevk edecek bir kaos. Evet yazıldığı kadar kolay değil. Ama Fenerbahçe’nin yapamayacağı bir şey de değil.
Bizimkiler görevini yapmış ve fazlasını isteyenin rahatlığında. Onlar bu kadronun hakkını veremeyen ve mutlak elemesi gereken.
Bu rahatlığın hakkını vermek lazım.
Yolunuz açık olsun.
Bireysel silahsızlanma
O kadar abuk subuklukla uğraşıyoruz ki! Doğru soruları sormadan. Gerçek problemlere eğilmeden. Kaçıranlara Metin Münir’in Cuma günü yayınlanan ‘Disleksi’ başlıklı yazısını okumayı tavsiye ederim. Alın size temel bir sorun.
Soru sormayı bilmiyor, analitik bir düzlem oluşturamıyoruz nasıl oluyorsa! Demokrasi kendisini zedeleyecek olana yaşama hakkı tanır mı? Nereye kadar. Bireysel hakları zedeleyen özgürlük olur mu? Kaçımız soruyoruz?
Geçen hafta 2 teknik adam, açıklanana göre tost ve simit davasında öldürüldü. Sinirli bir büfeci tarafından. Yaşama hakkını böyle engelleyen bir özgürlük olur mu? Bireysel silahlanma diye bir demokratik hak olabilir mi? Demokrasi bir büfecinin tabanca sahibi olmasına izin verir mi?
Bireysel silahsızlanma üzerine çalışmayan bir hükümetin demokrat olduğuna beni kimse inandıramaz.
Hangi futboldan gelmek
En çok hakem üzerine konuşulurken, az biraz da futbol yazanlar üzerine edilen bir laf var ülkemizin ayaktopu aleminde: “Futboldan geleceksin abi”.
Devamı da şöyle oluyor bu cümlenin genelde: “Futbolu bilmek, kuralları bilmek yetmez”.
Düz mantıkla doğru duruyor. Ancak tabii “Hangi futboldan gelmek lazım?” diye de sormalı..
5 yaşından 20 yaşına kadar top gördüğü her yerde hemen maç organize eden bir hayta olmak yeterli mi?
Ya da lise, üniversite yıllarında amatörün amatörü olarak oynamak?
Az pro bir geçmiş. Hani Hukuk Fakültesi’ni bitirince daha garanti yolu seçip avukatlığa geçmek?
Veya şöyle soralım.
Hangi seviyede oynamak hangi seviyeyi yorumlamak için yeterli? Yani Türkiye Ligi’nde ‘kazma’ klasında bir geçmişin sonrasında, misal hayatında hiç yabancı hakemle karşılaşmadan kariyerini bitiren bir oyuncu, Dünya Kupası Finali üzerine yazı yazabilmeli mi?
Matematik ve psikoloji
Eğer yazabilirse amatör lisansı cebine koymuş bir adam da lig üzerine yazı yazabilir mi? Ya da sokak futbolu haytası sadece Bank Asya üzerine mi konuşabilmeli?
Yani hangi futbol bahsettiğiniz? Maç başına 3 bin metre koşulan oyun mu? 11 bin metre koşulan oyun mu?
Anders Frisk, Marcus Merk, Mejito Gonzales hangi futboldan geldiler? Simon Kuper, Rob Hughes? Onlar da mı bırakacak işi?
Ya da şunu söyleyebilir miyiz? “Hakim olabilmek için tabii zamanında sağlam bir suçlu ya da polis olmak, bir iki cinayetinin olması yada bir seri katille boğuşmuş olmak gerekir. Yasaları bilmek yetmiyor.
* * *
Alın size bir futbol hurafesi daha.
Bana kalırsa sadece hakemlik ya da futbol yazanı olmak için değil, ne iş yaparsan yap, önce biraz matematik, biraz psikoloji ve biraz da felsefe bilmek lazım. Zamanında hakemlik ya da futbolculuğunun olması yetmez.