Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Galatasaray’ın lig 2’ncisi olduğu, güçlü hatta en güçlü şampiyonluk adayı olduğu 24. haftadaki Eskişehir maçından 28. haftadaki Sivas maçına kadar olan süreci hatırlayın. Üst üste kayıplar yaşanan dönemi.
Sarı-kırmızılıların o günlerdeki oyunuyla dünkü maçtaki durumu arasında bir fark olmayışı manidar.
Çünkü bir büyüğün şampiyonluk oyunu farklıdır. Yarıştayken uğraşır, çabalar. Ama ne yaparsa yapsın olmayabilir. Yönetim, teknik kadro, bizzat kadroda sorunlar olabilir. Kimya bozuk olabilir. Yani her zaman olmaz.
Ama şans kaçtığı zaman da büyük takım biraz da olsa oyundan düşer. Standardının altına iner.
Galatasaray’daki problem, Eskişehir, Sivas, Trabzon ve Fenerbahçe maçlarından çok dün akşam daha net gözüktü sanki. Çünkü Galatasaray o elektrikli haftalarda ne oynadıysa dün de onu oynadı. Ne bir eksik, ne bir fazla...
Galatasaray’ı yarışın dışına atan da işte bu. Galatasaray yarışın göbeğindeyken ne oynadıysa, yarışın dışına çıktığında da onu oynuyor.
Çünkü eksik olan takım kimyası. Oyuncular değil, oyuncuların bir araya geldiğinde ortaya çıkan da sorun.
Fazlasını isteyen bir isyankâr ruh eksik misal.
İlk yarıda Necati’nin ortaya koyduğu oyunda bunu görmek mümkündü. Onu Galatasaray neden istemedi bilmiyoruz. Çok büyük bir günah işlemiş olmalı (!) Antalya’ya fazla gelen bir çabası vardı. Onu uyumsuz kılan da bu oldu. Ama aynı çaba ve isyan Galatasaray’ın yetenekli kadrosunu kesinlikle hareketlendirirdi. Kaptan Arda da, genç Emre de buna ihtiyaç duydu. Ama Necati ve taraftarın selamladığı Emre Aşık gibi birkaç oyuncuyla bu parlak yetenekler bu vasatlık içinde kaybolmazlardı sanki.
Galatasaray sezona büyük bir ‘Büyük’ gibi başladı.
Bunun sırrı şudur:
-Rakibi bunaltacak bir baskı.
-Kalabalık çıkmaya niyetleneni doğduğuna pişman edecek bir sürat.
Ama Galatasaray aynı sezonu yukarıda bahsettiğim bir kimya bozukluğu, bir maya eksikliği ve ruh noksanlığıyla kapadı.
Yanlışın nerede olduğunu yönetim bulabilir mi bilmiyorum, sorgulama sanki kongrenin de işi...