Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başkalarının, annemizi dünyanın en iyi annelerinden biri olarak görmesi, göstermesi önemli midir? Elbette hayır!
Bizim için öyledir ama. Bizim için ifade ettikleri, anılarımız bunu böyle yapar. Benim annem dünyanın en iyi annesidir.
Bizim derbimiz de öyledir. Dünyanın en önemli maçıdır Galatasaray-Fenerbahçe. Futbolu bildiğimiz günden beri böyledir. Futbol ve biz var oldukça da öyle kalacaktır. Ne olursa olsun...
Ancak son yıllarda bunun dışında global bir büyüklükten bahseder olduk. “Şu dergi tarafından dünyanın en büyük derbileri arasında 3. sırada gösterildi”. “Bu internet sitesinde yapılan oylamada en büyük derbi seçildi”.
Peki neden? Kaç ülke yayınlıyor bu maçı misal. Kaç yabancı gazetecinin akreditasyon başvurusu reddediliyor. Misal Barça-Real maçı için red sayısı bini geçiyor her yıl. Ya bizde ? Boca-River maçı bizde

Derbinin şöhretine yakışır
hasretle beklenip seyrediliyor. Onların bizden haberi var mı?
Bu derbi bazı listelere girer. Girme sebebi de aşırı gerginliği, futboldışılığı, anlamsız, bir tabana oturmayan kavgaları, gürültüsüdür. Gerginliği yüksek, emniyeti düşük, sahaya atılan malzemesi bol, kırmızı kartı golü kadar olan bir oyundur da ondan. Son iki yılda 10 kırmızı kart gösterildi bu derbilerde düşünsenize. Atılan gol sayısı neyse ki bir fazla: 11... Bugün, yarın açıklanacak cezalarla bu sayı daha da artacaktır kuşkusuz.
Sebep budur. Sadece bu...
Batılı anlayış, bu maçları Indiana Jones yaklaşımıyla o listelere alır.
Ölmeden önce mutlaka görmeniz gereken maçlardan değil de...
Ölmeden hemen önce görmeniz gereken maç olarak görür. Kaybedecek bir şeyiniz kalmadan önce yani. Uzaktaki, otantik bir savaş...
Derbinin uluslararası şöhreti bundandır. Her an kafanıza bir şey gelebilir. Ne zaman kavga çıkacağı belli değildir. Kim kime kafa atacak belli olmaz. Kim kime şeyini gösterecek? Stat neresinden çökecek?
Biz de bu gerginlikle övünürüz. Bizi ‘bu maçta ölüm tehlikesi var!’diye işaret edeni, mutluluk naralarıyla karşılarız. Bizi listeye aldılar, bravo bize!  
Pazar akşamı bunu bir kez daha ispat ederek dünyanın en önemli derbilerinden bir olma unvanımızı güçlendiren, şöhretine şöhret katanları performanslarından dolayı kutluyorum. Ne kadar övünsek azdır...
Şanına şöhretine yakışan bir derbi oldu.



Derbinin şöhretine yakışır
Endüstri mi? Güldürmeyin

Yıldırım Demirören “İki büyük yaratılmaya çalışılıyor, bizi dışarıda bırakmak istiyorlar” diyeli daha birkaç ay oldu.
Pazar akşamı Adnan Polat maçı şöyle anlattı: “Tamamıyla çok güzel bir tezgah ortaya konmuş. İki takım da ligden düşürüldü. Yetkilileri tebrik ediyorum. İkinci yarı başladığından beri senaryo gayet güzel uygulandı. Galatasaray ve Fenerbahçe gibi Türkiye’nin iki önemli takımı devre dışı bırakılmaya çalışılıyor ve başarılı da oluyorlar bana göre”.
Bunlar örtüşen lakırdılar. Üzerine Mecnun Odyakmaz’n “Bizi şampiyon yapmayacaklar” açıklamasını koyalım.
Ve Polat’ın son cümlesiyle bitirelim. “Bırakın Federasyon başkanını ya!”
Bir sektör düşünün. 3 lideri böyle konuşuyor. Ve bunun adı da endüstri oluyor.
Olabilir mi?


El öperseniz geçer
Şimdi cezalar açıklanır. İki taraf da suçlu olduğu için, iki tarafın da şampiyonluk şansı kalmadığı için kimse fazla ses çıkarmayacağından en ağır cezalar verilecektir. Çekinecek bir şey yok. Buraya kadar her şey güzel.
Peki sonra ne olur? Size bir tüyo. Hemen gidilir Federasyon başkanının eli öpülür, bu görüntüleri yayınladıkları için basın mensuplarına güzel bir sallanır. Kulüp haini ilan edilirler. Oyuncuların alınlarından öpülür, hepsinin kollarına birer kaptanlık pazu bandı takılır, olay kapanır. Ve biz bir sonraki rezaleti beklemeye başlarız. 
İsviçre maçından sonra böyle yapılmış ve başarılı da olunmuştu. Hatırlarsınız!


Derbinin şöhretine yakışır
Goodbye to Hell

20 Aralık 1964’de bir Bulgaristan maçıyla açılmıştı Ali Sami Yen. İzdihamdan 100’e yakın seyirci ezilmişti, bilirsiniz. Bugün mutluyuz ki, dahi hazin bir sonla kapanmadı. Üstteki Galatasaraylılar, Volkan’ın gayrı ahlaki hareketlerine kızdıkları için alttaki Galatasaraylıları ezmedi. Bu halkın başına gelmiş gelecek en salakça işlerden birini yaparak bir dolu insanı öldürmedik neyse ki. Birçok günahsız insan ve çoluk çocuk için gerçekten cehenneme çevirmedik bu stadı. Önüne geleni ‘cehenneme hoşgeldin’ diye karşıladığımız bu stat, Türk futbolunun büyük kıyametine sahne olmadığı için şükretmememiz gerek. Şimdi TFF’ye düşen o tavan panellerinin kaldırılmasını sağlamaktır. Ya da en doğrusu bu işi kökünden halledip, cehenneme veda etmek. Dolmabahçe kapanıyor. Polat’ın konuşmalarına bakılırsa bir Fenerbahçe ittifakı da doğuyor. Kadıköy’ü paylaşın. Olsun bitsin. 

Deniz bitiyor,bir babayiğit aranıyor
Çocuklarımız Manchester United ya da Barça taraftarı olacak ve bunun önüne geçecek bir akil adam aranıyor. Bu rezilliğin peşine kimse düşmez. Sivas şampiyonluğa gidiyor stadın yarısı boş. Trabzon mücadelede şehir takımla kavga ediyor. Öyle bir saçmalık içindeyiz ki, Fenerbahçe ve Galatasaray ittifaka giriyor. Biz çarşamba akşamı bir Alman’ı, Bayern’i sahada parçalayan Barça’yı seyrettikten 4 gün sonra dünyanın en süpppeeeeer derbisinde ne seyrediyoruz?
Bu ligin peşine playstation kuşağını takabilir miyiz?
Bir akil adam, bir babayiğit aranıyor. Çünkü artık deniz bitiyor. Çocuklarımızı kaybediyoruz.