Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sanırım iki yıl oldu. Mustafa Denizli’yle aynı sayfalarda yazıyoruz. 2002’den bu yana belli bir yakınlıkta tanıdığımı da söyleyebilirim. Evine gitmişliğim yoktur, evime gelmişliği de...
Ama bir yerlerde karşılaştığımızda, oturup demlendiğimizde çok keyifli bir adamdır. Bu dünyada oturup saate bakmadan konuşabileceğiniz az sayıdaki adamdan biridir. Sadece futbol da değil, hayatı konuşabilirsiniz Denizli’yle. Bir dünya görüşü vardır. Hayatı algılayışı ve ifade edişi nettir. Gerçekten gülersiniz Denizli’yle, kederini de hissedersiniz...

Denizli mi Yok artık

Bir amaç adamıdır Denizli. Oynattığı futbolu beğenip beğenmemek keyfinize kalmış. Ama boşuna bir görev üstlenmez, laf olsun diye bir işe girmez. Bir hamle sonrasını değil daha ilerisini görür ve buna göre aksiyon alabilir. Cesurdur. Hücum futbolu sebebiyle değil. Misal o ünlü Monaco maçında tarihimizin en büyük savunma oyunlarından birini de oynatmıştır. Ve bu da ‘hücum futbolu’nun ikonu olmuş birisi için cesaret gerektiren bir iştir. Bir dolu oyuncu onun döneminde yıldızlarını parlatmıştır vs.
Çok yetenekli bir oyuncu olmasına rağmen teknik direktörlüğü hem de lider teknik direktörlüğü çok iyi yapmıştır. Çok yetenekli oyuncudan kolay kolay iyi teknik direktör çıkmaz çünkü.
Ve Denizli sezon ortasında takım devralmaz. Temel prensiplerinden biridir.
Denizli bugün yorumcu olarak görev aldığı bir maçın taraflarından birinin başına yarın geçmez. Bunu yapmaz.
Bu takım Beşiktaş da olsa. Beşiktaş’ı şampiyon yaptığı anda hat-trick de yapacak olsa. Çocukluğunun aşkı Kara Kartal da olsa bunu yapmaz. Çünkü o ‘Bu takım aslında çok iyi takım’ dediği zaman hedefe koyduğu adamın Ertuğrul Sağlam olduğunu bilecek kadar akıllıdır. TV başındaki ortalama seyirci için maç yorumcusu oyunu anlamakta görüntü kadar önemlidir. Hele de bu isim Denizli gibi bir teknik dehaysa. Bu yüzden söyledikleri Delgado’nun şutu, Hakan’ın kurtarışı kadar gerçektir. Ertuğrul Sağlam istifa ettiğinde onun yerine geçmek Denizli’ye yakışmaz. O diğerleri gibi olmayı kabul edemez. Bugün TV’de yorumcu yarın yorumladığı maçın antrenörü sıradan adamlarla aynı kefeye koymaz kendisini.
Denizli “Ben olduğum sürece Denizli bu takımın başına geçmez” diyen bir başkanla da çalışmaz. Evet onun dediği gibi ‘Abiler affeder’, ama beraber çalışmak başka bir şeydir.
Erdoğan pardon Yıldırım Demirören Mustafa Denizli’yle çalışmak istediği, ona gerçekten inandığı için ona bu görevi teklif etmedi. Ertuğrul Sağlam’ın kucağına bıraktığı bombanın fitilini söndürecek yegane adam Denizli olduğu için ona gitti. Bir o var bir de Mourinho! Bu iki isim dışında tribünlerin, kamuoyunun ‘olur’ diyebileceği bir başka isim yok.
Denizli bunu bilmiyor olabilir mi?
Koskoca Mustafa Denizli, Demirören’in can simidi olmayı, resmen kullanılmayı kabul eder mi peki?
İmzayı atsa da inanmam. Maça çıksa gözlerimi ovuşturur, kendime çimdik atarım.
Dünya bu kadar da değişmiş olamaz.

Haberin Devamı

Hat-trick ligi
Denizli’nin, Beşiktaş’ın başına geçmesini bambaşka bir senaryonun parçası olarak kabul edebilirim. Daum Galatasaray’a, Lucescu da Fenerbahçe’ye giderse. Kazanan hat-trick yapacak. Ersun Yanal kazanırsa diğerleri emekli olacak ama. Böylece neresi boşalsa bu teknik adamların adını duymaktan kurtuluruz belki.

Haberin Devamı

İBB Milli Takım

Denizli mi Yok artık

Her zaman şikayet edilen olmuyor bu kez. Milli Takım hakkında çok fazla haber, çok fazla yorum, dolayısıyla teknik direktörün seçimlerine muhalefet vs. Bunlar yok bu sefer. Neredeyse İstanbul Belediye kadar ilgi var millilere. Cumartesi günkü maça kadar kafalar rahat. Karışan görüşen, transfer yapan vs yok. Tek transfer dedikodusu Terim’le ilgili düşünün. Herhalde herkes memnundur değil mi? Tabii ki değil. Aksi sonuçlarda söylenecek belli ‘e tabii ülkenin gündemine milli takımı getirmedik ki’
Hep söylüyorum. Medya günah keçisidir. Şikayet değil bu. Durum tespiti. Hep biz suçluyuz. Hep de öyle kalacağız.