Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Önce şu dramatik an ve durumdan bahsetmek lazım. İlk yılında dökülen bir adam olan Deivid, ikinci yılında kulübün tarihindeki en büyük uluslararası başarının başrolüne çıkıyor. Ardından ayağı kırılıyor.
Ve aylar sonra hem de büyük bir hezimetin ardından dönüp son dakikalarda oyuna girerek golünü atıyor. Sonra göz yaşları... Başka ve az rastlanır bir durum bu.
Fazlası da var. Eksi ve artı yönde...
Krizi daha da büyüten bir yılgınlığa teslim olmaktansa, tüm sıkıntılara rağmen isyan edebilmek hâlâ Fenerbahçe’nin bir özelliği demek ki. Taraftarı ayakta ve hayatta tutabilecek bir durum bu. Arsenal hezimetinden sonra bile ayağa kalkabilmek bu takımdan umutlu olmak için yeterli sebep... Bir Fenerbahçeli açısından böyle bakabilirsiniz.
Bu takım yoksa tamamen Yusuf’a ve onun duygusallığına mı bağlı. Estonya maçında kaçan net bir pozisyonun ardından hâlâ yerine gelmeyen morale mi bağlı her şey... Neredeyse şampiyonluktan bahsetmek üzere olan koca bir şehri sıkıntıya sokacak bir durum bu. Timsah için de sorun bu...
Fenerbahçe, Yusuf’a emanet edilmiş Bursa orta sahasının hücum organizasyonunu durdurmayı savunma önündeki yığılmayla kolayca durdurdu. Şampiyonlar Ligi antrenmanı ligde bir kişiye bağlı bir takım için yetip de artıyor. Bursa ise oyunu çeşitlendiremediği için buna mahkum kalıyor. Başka bir çözümü yok. Hele de Yusuf’tan sonra sivrilenleri artık büyüklerin transfer listesine gelmişse...
Semih’in kendisini var eden ‘her durumda yardımlaşma’ ve bunun sonucunda yıldızlaşma düsturundan uzaklaşmasına rağmen Alex’in, Güiza’nın, özellikle Uğur’un ekstra motivasyonu ve oyuna asılması, yardımlaşması, Fenerbahçe’nin hücum aksiyonlarında oyunu kendisine çevirmesine yetti de arttı.
Maçın dengesini belirleyen unsur, oyuncu kalitesi ve yukarıdaki hal itibarıyla bu... Yani Yusuf’u çıkarırsanız, Yusuf’u taşıyan ekip sadece Alex’i durdurmaya bile yetmedi.
Fenerbahçe çok arzulu ve isyankar, Bursa ise Yusuf’un yılgınlığından umutsuzdu. Kazanmalarına imkan yoktu.
Ve son söz. Fenerbahçe’nin durumundan Aragones’i sorumlu görmüyorum. Ama Alex’in yerine Maldonado -herhangi bir şartta - giriyorsa, bir hocalık sorunundan şüphe etmeye başlama vakti gelmiştir.