Hasan Doğan’ı daha yakından tanımamış olmak iyi benim için. Daha yakından tanısam vefatı daha da korkunç bir yıkım olurdu biliyorum.
Allah ailesine, yakınlarına sabır versin. Çünkü biliyorum ki kayıpları, bir babayı, bir eşi, bir arkadaşı yitirmekten de daha büyük. Saf akıl, çok iyi bir adam çıkıp gitti hayatlarından. Allah rahmet eylesin...
Kendisiyle çok az zaman geçirmiş olmama rağmen hiç duraksamadan söyleyebilirim ki, hayatımda bu kadar aklı başında bir futbol adamı görmedim. Kimse kırılmasın... Bu vefat eden birisinin arkasından laf olsun diye söylenmiş bir lakırdı değil...
Herkesin biraz çatlak olduğu bu spor dünyasında bu kadar bulaşıcı bir soğukkanlı akıl hiç görmemiştim. İçine girdiği her topluluğu etkileyen bir beyin ve tavırdı onunki. Herkese mantık bulaştıran bir dev adamdı.
Ben bu işe bulaşanların biraz deli olduklarını düşünürüm. Birçoğu da başka hiçbir işte dikiş tutturamayan baba parası yiyenler. Özellikle bizim topraklarda akıllı ve başka seçeneği olan adamların yapacağı bir iş gibi gelmiyor bana futbol yöneticiliği. O yüzden bu doğru aklın işin başına geçmesine çok şaşırmıştım.
Aslında en başında kuşkum da herkeste olduğu gibi büyüktü. Doğan siyasetin uzantısı vs.
Çok çabuk eridi şüphelerim.
Şampiyona sırasında o da herkes gibi her gole her galibiyete çılgınca sevinirken 10 dakika sonra zafer sarhoşluğundan kurtulabilen ve şunu söyleyebilen bir adamdı:
“Biz burada şampiyon da olsak futbolumuzda bir değişiklik olmayacak, sorunlarımız bitmeyecek. Yapmamız gerekenler orada öyle durmaya devam edecek. Bizim asıl işimiz bunları çözmek”
En ufak başarıda bile kendisini kaybedip krallığını ilan edenlere alışık olan bizler için şaşırtıcı bir liderdi. Kabul edelim tıpkı fiziği gibi aklı da bizim gibi değil, sanki bir İskandinav gibiydi.
Hemen herkesin onun arkasından söyledikleri doğrudur. Çok şey yarım kaldı, çok projesi vardı. Bu her kaybın ardından söylenen içi boşalmış bir laf gibi durabilir. Ancak mevzu bahis olan Hasan Doğan’sa doğrudur. Hakikaten çok doğru teşhisleri ve projeleri vardı.
Bu projeleri gerçekleştirecek birileri bulunur. Fakat böyle bir soğukkanlı akıl bir daha bulunabilir mi?
Bundan hiç emin değilim. Futbolun başı sağolsun!
Emre-AragonesBir kulüp Emre Belözoğlu’yla Aragones’i aynı transfer döneminde alıyorsa o kulübün transfer aklında bir sorun var demektir.
Normal bir kulüpte Emre gelirken Aragones’in gitmesi, ya da Aragones gelirken Emre’nin gitmesi gerekir. İkisi aynı gitmez, ikisi aynı anda gelmez.
Emre Belözoğlu bu ülke tarihinin en iyi potansiyeliydi. Müthiş bir teknik ve oyun görüşünün yanı sıra tam bir savaşçı. Xavi mi? Daha iyisi. Iniesta mı? Çok daha iyisi, Gerrard mı? Daha iyisi. Bunu bizzat bu oyuncuların ağzından da duyabilirsiniz. Gerrard, 2002’de İngiliz 442’ya verdiği bir röportajda onun en iyi 11’ne koymuş ve aynı jenerasyondan olmalarına rağmen hayranlığını açık bir şekilde anlatmıştı: “Dünyanın en iyilerinden olacak.” Pele onu yaşayan en büyük 125 futbolcu arasında gösterdi. Belki de talihi burada döndü. Bilirsiniz, Pele hangi Dünya Kupası’nda hangi takım şampiyon olacak dese ilk turda elenir. Kimi, veliahtı ilan etse sürünür. Bu takımdan bir şey olmaz dediği 94’de 24 yıl sonra Brezilya Dünya Kupası’nı kazanabilmişti nihayet vs.
Emre’nin yetenekleri körelmedi. Savaşçılığı bitmedi. Ama sakatlıklar onu sezonun üçte birinden fazla oynayamaz kılıyor. Bu durum psikolojisini bozuyor. Şimdi ezeli rakibe gitme ve hiç sevmediği Türk basının her gün ortasında
olma gibi bir durumu da olacak. Psikolojisi iyiye mi gidecek sizce?
Ve son olarak başka bir zamanın adamıyla çalışacak. Dünyada Emre’yi kullanmak istemeyecek bir tek teknik direktör varsa o da Aragones’tir. Futbolcu psikolojisinden en çok anlayan adam olan, hatta kendisini hâlâ futbolcu zannettiğinden şüphelendiğim Keegan’ın bile istemediği bir oyuncuyu yılda 3.5 milyon euro verip Aragones’e teslim etmek nasıl bir şeydir? Aziz Yıldırım bugüne kadar çalıştığım hocalar içinde en çok uyuştuğum Aragones diyor. Tamam. Ama ne konuda? Emre konusunda olmayacağı kesin. Herhalde konu yemek, şarap filan olmalı.
Yanılıyorsam çok mutlu olurum. Emre’ye yeniden kavuşmak Türkiye’nin kaderini değiştirir çünkü. Ama açık söyleyeyim Fenerbahçe’nin transfer aklı dünyanın en pahalı problemini yaratmış gibi duruyor. En pahalı Türk oyuncu ve en pahalı hocayla.
Bedelli askerlik ödül mü?Yasaların, haklar ve ödevlerin bir mantığı vardır. Bu ülkede askerlik bir görev ve aynı zamanda bir hak.
İstisnalar var. Sağlık sebepleri vs. gibi. Bir de yurtdışında çalışanlar için bir ayrıcalık var. Orada işini koruyacak bir hakkın olmadığı için Savuınma Bakanlığı bir ayrıcalık tanıyor gurbetçilere. Fevkalade akıllıca... Yani bedelli askerlik bir ödül değil. Üç yıl çalışınca bedelli askerlik ödülü kazanmıyorsun. Devlet sana bir kolaylık sağlamış. İşinden gücünden, düzeninden olma, vatandaşlık haklarını da kaybetme diye bir ara yol bu. Fevkalade mantıklı.
Peki üç yıl dışarıda çalışıp sonra bedelli askerliği bitirdiğin gün ülkeye dönmek ne oluyor? Bu hangi mantığa uyuyor?
Ben işimi gücümü çocuğumu çoluğumu bırakıp 15 ay askerlik yapacağım. Adam 3 yıl dışarıda takılacak bedelli askerliğe hak kazanacak sonra teskerenin ertesi günü memlekete dönecek. Bu mantığı anlatsanıza bana!
Yeni bir düzenleme gerekiyor. Çünkü açıkça, sağa sola insanları askerlikten soğutma davası açıp duruluyor ama ben son dönemde özellikle sporcuların askerlik hikayeleri kadar halkı askerlikten soğutanını duymadım.
Biline!