Dünya tarihinin bir numaralı sol beki Türkiye’deydi. Bunun göreceli bir seçim olduğunu düşünebilirsiniz, ama değil. Futbolla ilgili kime sorsanız, onu kendi sıralamasında ilk 3’e koyacaktır. Onu yok sayacak bir kişi dahi bulmak mümkün olmaz. Bu mevki için başka hiçbir oyuncu bu durumda değil. Bu yüzden o toplamda bir numaradır.
Roberto Carlos’un, Türkiye’deki performansı bir numaranın performansı değildi belki. Öte yandan geldiği sene kulüp ve ülke tarihinin en büyük başarısını yakalayıp, Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale kalması da bir tesadüf olamaz. Büyük futbolcular futbolları kadar büyük düşünüp, büyük davranabilenler ve bu yolda lokomotif olabilenlerdir. Bu açıdan Carlos belki de büyük futbolcu olduğunun altını asıl Fenerbahçe’de çizdi diyebiliriz. Yolu açık olsun.
Bütün bu övgülerden sonra gidişinin Fenerbahçe için Türkiye sahnesinde bir avantaj olacağını söylemem garip gelebilir. Fakat onsuz daha dirençli ve Türkiye Ligi şartlarına uygun daha kuvvetli bir takım olacaklar. Brezilya Milli Takımı’nın solbekini kullanabilecekler. Daha genç takım olacaklar. Ligin tempolu ve sert oyununda Fenerbahçe’nin ikinci bir Alex’i hem de savunmasında taşıması zordu. Onun oynaması öndeki oyuncu açısından da problem yaratıyordu. Hem oraya mevkisi o bölge olmayan bir oyuncu konmasından hem de bu oyuncunun Carlos’un yarattığı açıkları doldurmak zorunda olmasından.
Ancak aynı şeyi Avrupa için söyleyemem. Onun uluslararası tecrübesinin eksikliği önemli. Bu sahnede Fenerbahçe’nin pas oyunu kontrol oyunu oynamasına izin veriliyor. Ve Carlos da hemen her seferinde iyi ve lider bir performans gösterebiliyordu. Bunun eksikliği hissedilecektir.
Fenerbahçe’nin ikinci yarı için çözmesi gereken diğer önemli konu da hiç kuşkusuz Güiza. Dünya Kupası öncesi kafasının tam anlamıyla Türkiye’ye yoğunlaşmasını sağlamak lazım. Onu göndermek ya da yedekte tutmak seçenek dışı. Bu safhada yerine hemen oynatabileceğiniz bir oyuncu bulamazsınız. Kumar olur. Yedek kaldığında ise ondan yararlanmak olanak dışı. Europa Cup ve Ligde başarı onu, Dünya Kupası’na götürür. Fenerbahçe’nin futbolunu yönetenlerin onu ikna etmesi lazım. Gideceği takımda bu fizik durumuyla 11’e girmesinin olanaksız olduğu, onun için tek çıkar yolun iyi yaşayıp iyi oynayacağı bir 5 ay olduğuna ikna etmek şart. Herkes için en doğrusu bu. Bu yolda ona Semih’in verdiği desteği tribünlerin de vermesi gerekiyor.
Sertliğe ulaştılar
Fenerbahçe, Özer’i ve Topuz’u dahil ettiği orta sahası ve Carlos sonrası savunması ile Türkiye Ligi için yeterli sertliğe ulaştı. Hücum hattında Alex’in yanına sağlam bir Güiza koyabilirlerse iddialı olabilirler. Pas temposunu artırmak biraz daha süratlenmek şartıyla, Fenerbahçe enine boyuna sahayı kullanabilen bir takım. Eksik olan baskı kıracak onu kadük bırakacak bir top çevirme hızı.
Fenerbahçe için yazdığımı son iki cümle Galatasaray için de geçerli. Sıkıntıları top çevirme hızının sezon başındakinden de geri olması. Bu sorunu giderdiklerinde dünya çapında bir hücum gücüne ulaşacaklar. Nonda ve Baros’un alternatifli katılımıyla işleri kolay olacak. Ancak onların bir sorunları daha var. Bu hücum stratejisiyle oynayabilmek için orta sahasının ortası ve savunma kanatlarının hücumun parçası olmaları gerekiyor.
Galatasaray bunu sadece Sabri’yle yapabildi. Buna destek verecek bir sol bek ve en az 1 orta saha göbeği bulmaları şart. İçeriden ya da dışarıdan. Hakan bu hücumcu bek tanımına uymuyor. Caner’de ise durum farklı. Hücum gücüne verdiği destek artacaktır. Çünkü gerçekten yetenekli bir oyuncu. Ama savunmayı, savunma koordinasyonunu öğrenmesi belli ki zaman alacak. Normal bir ofsayt reaksiyonu vermekte bile zorlanıyor. Genlerinde savunma olmayan bir oyuncu. Böyle olunca tedirginleşiyor. Hücumda da etkili olamıyor.
Kumar değil zorunluluk
Bu durum da tıpkı Fenerbahçe’nin Carlos’un varlığı nedeniyle ligde çektiği sıkıntıya benziyor. Bunu gidermeleri takımı başka bir düzeye çıkaracak.
Bugün itibarıyla 4 savunma oyuncusunun 3’ü ya yerlerinde oynamıyor ya da bu seviyenin defansörü değil. Kaleci bir gol dahi kurtarmadan ligin yarısını kapadı.
Ama Galatasaray, Trabzon’da oynanan son 90 dakikada liderlikten düştü. Savunma sorununda biraz ilerleme sağlandığında nereye varabileceklerini de varın siz düşünün. Galatasaray’ın savunmanın göbeğine ve sol kanada transfer yapma düşüncesini bir kenara atmaması lazım. Bu kumar değil. Bir zorunluluk gibi duruyor.
Cim-Bom’un ağır abisi
Öte yandan, geçen yıl Lincoln bu yıl önce Arda, sonra Elano’yu yeni lider, yeni Hagi yapmak için uğraşıyor Galatasaray. Felipe’den bugüne çok adam denedi. Ancak bana kalırsa beklemediği bir piyango vurdu başlarına. Bakalım bunu değerlendirebilecekler mi?
Kewell’ın hem oyun hem de insan ilişkileri anlamında Galatasaray’ın en ağır abisi olduğunu artık söyleyebiliriz sanırım. Sahada güven veren, yetenekli yılmayan bir adam. Sarı Kırmızılıların aramalarını sonlandırıp, gitme konusunda bir ısrarı olmayan Australyalı’yla daha uzun vadeli planlar yapması iyi bir çözüm sanki.
Haftaya : Beşiktaş ve Trabzonspor. Ve asıl önemlisi sonra da Bursa ve Kayseri.