Önce şunu söyleyelim: Dün akşam Türkiye standartlarında bir hakem yönetimiyle ilk yarıda 10’a yakın sarı kart ve tabii kırmızı kart(lar) çıkardı. Hangisi standart doğrusu bilmiyorum. Ama açık seçik bir oyun yorumu farkı var. Ya bizimkiler yanlış ya dünkü Avusturyalı. Oyunun da en ilginç yönü bu aslında.
Aragones’in bir gün önce ‘Çok iyi kontratağa çıkıyorlar’ demesinden feyizle, ya da Şampiyonlar Ligi’nde genel kabul gören oyun tarzı oluşundan Kiev tam bir kontrol oyunuyla sahadaydı. Bu Fenerbahçe’nin işine geldi. Maldonado ve Selçuk’a baskı uygulamadılar. Geride kaldılar, Fenerbahçe’yi kendi sahalarında beklediler. Bu yarım saha alan savunması nedeniyle baskı yemeyince Fenerbahçe geçen seneki kadar olmasa da Türkiye Ligi’nden farklı bir oyun oynamayı başardı. Bu sene iyice açığa çıkan defolar böylece çok görünmez oldu. Kiev’in kontr girişimlerinde Fenerbahçe’nin geri 6’lısı iyi dönmeyi başarınca da az sıkıntı yaşadılar. Tabii bunda 2. yarıda Bangoura’nın oyundan çıkmasının da payı büyük.
Ancak defansif yönde mükemmele yakın olan Maldonado-Selçuk ikilisi baskı yememelerine rağmen oyunu açacak fazla bir şey yap(a)madılar. Dolayısıyla Dinamo’nun savunma yönünde istemediği neredeyse hiçbir şey olmadı.
Bu doğal kilidi açmak için 2. yarının başında bulduğu iki pozisyondan yararlanamayışı Fenerbahçe için büyük bir sıkıntının başlangıcıydı. Rakip kaleyi zorlamak gittikçe güçleşti. Alex oyundan çıkınca sorun daha da büyüdü.
Porto ve Sivas maçları sonrası karamsarlığa düşen Fenerbahçeliler bu oyun sonrası biraz olsun ümitleneceklerdir. Fenerbahçe orta sahasına baskı uygulamayan takımlar karşısında her zaman belli bir standardı tutturur. Hele de sahne konsantrasyonun fazla olduğu Avrupa’ysa. Ama böyle bir oyunu bile kazanamamış olmak da geçen yılın sihrinin kaçtığını gösteriyor galiba.