Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kemal Kılıçdaroğlu eğer anketlerde çıkan farkı kapatmak istiyorsa çözüm basit. Yapması gereken net... ‘Seçimi kazanırsam bu takımı kapayacağım’ vaadi yeter. Anketlerde çıkan fark kapanır, en az 5 puan öne geçmesi de kesindir. Ya da AKP, Beşiktaş ya da Kadıköy’ü kazanmak istiyorsa bu vaadi kullanabilir.
Çünkü dün Beşiktaş’ın kazandığı 3 puana rağmen son derece can sıkıcı bir rakip vardı. Kabul edelim ki, 3 büyüklerin taraftarı için bu takım, bu belediyenin en can sıkıcı hizmeti.
Oysa dün Beşiktaş, Bobo’lu, Nobre’li, Delgado’lu, Tello’lu, Ernst’liydi. Ayrıca özellikle Cisse’sizdi de...
2 santrforlu, bol hücuma dönük oyunculuydu Beşiktaş.
Öyle ki, takım sanki Mustafa Denizli tarafından değil de spor yazarlarının oylarıyla belirlenmiş gibiydi. Ancak bu uzlaşma takımının verimliği yerlerde süründü. Bu yılın belki de en verimsiz iç saha performansıydı.
Üstüne üstlük Belediye’nin ilk yarıda oynadığı oyun, geçen hafta Antep’in ulaştığının da üzerinde bir pozisyon zenginliği yarattı. Kapalının en çok protesto ettiği oyuncu, yani kaleci Hakan Arıkan’ın kritik kurtarışlarının oyunun rengini değiştirdiğini söylemeli. Yine onların en çok eleştirdiği Abdullah Avcı’nın da hakkını vermek lazım bu oyun için.
Geçen hafta Bekir dalıp içeri girendi, bu hafta bunu yapan Marcin oldu. Geçen hafta Beto kaçırandı. Bu hafta İskender lige çıktığından bu yana belki de en kötü şut verimliliğiyle oynadı. Oysa Denizli’nin, pardon spor yazarlarının bu ofansif, ama etkisiz takımını cezalandırabilirdi.
Öte yandan Bobo yine tıpkı geçen haftada olduğu gibi sürekli ofsayta takılarak Nobre’nin ayarını bozdu. ‘Çok forvet çok hücum değildir’i manifesto haline getiren bir maçtı anlayacağınız.
Böyle terse kaykılan dengeye rağmen kazanılan 3 puan Denizli’nin 26. Hafta iddialarını iyice kuvvetlendirdi. Mustafa Hoca’nın bildikleri herkesin bildiklerinin çok üzerinde... Başka bir boyutta sanki. Neredeyse parapsikolojiye giriyor. Ne yalan söyleyeyim, hocadan dün bir kez daha korktum.
Ama küçük bir uyarı yapmadan da geçmemeliyim. Ernst’i çatlatmayın, isyan ettirmeyin. Biraz yardım edin. Herkes Marco Aurelio değil...