Türkiye’ninki bir savunma sorunu deÄŸil. Rakip yerleÅŸik, organize akınlarını yaparken pozisyon almada herkesin yaÅŸadığı sıkıntıların çok ötesinde bir sıkıntı yaÅŸamıyoruz.Â
Bizimki aslında bir topla oynayabilme sorunu. Savunmadan topu oyuna sokarken iki yönlü bir sorun yaşıyoruz. Önce tabii ki pası atanın zamanlama sorunu önemli. Ancak daha önemli sorun açığa çıkan oyuncu sayısının azlığı.
Topu rakipten aldığımız zaman, hedefe ulaşmış, sanki gol atmış bir takımın ruh haline bürünüyoruz. Yayılmıyoruz, hücum pozisyonuna çok ağır geçiyoruz. Burada rakibin baskısına bile gerek olmadan top kayıpları yapabiliyoruz böylece.
En teknik dediÄŸimiz oyuncu bile savunma topu oyuna sokarken pozisyon almada, hücum setine dönüşte sorun yaşıyor. Bizim sorunumuz topa hükmedebilmek ve oyunu açabilmek. Yani aslında bizim sorunumuz teknikle ilgili. Marco’suz bu kadar çıplak oluÅŸumuzun sebebi bu. Pazar akÅŸamı oynadığımız maçta Gökhan ve Emre Aşık’a yapılan eleÅŸtirileri bu açıdan çok haklı bulmuyorum. Tabii ki bu oyuncuların birer futbol virtüözü olmadıklarını biliyoruz. Ancak onların ya da arkadaÅŸlarının yaptıkları kayıpların sorumluluÄŸunu onlara yıkmak haksızlık.Â
Federasyon’a tebrik
UÄŸur Meleke’nin Sivasspor’un lig üçüncüsü ilan edilmesi gerektiÄŸi yolunda yazdığı yazılar önemli. Önemli de bir sonuç doÄŸurdu. Sadece bu konu için deÄŸil. Yasanın etkin ve iyi oluÅŸu sadece adaleti doÄŸru saÄŸlamasıyla mümkün deÄŸil. Aynı zamanda her hukukçunun okuduÄŸunda kolayca aynı sonuca varabileceÄŸi bir netlikle yazılmış olması da gerek. Federasyon bu konuda bir sıkıntı yaÅŸandığını kabul ederek talimatların dilini sadeleÅŸtirme kararı aldı. Yasa yapıcılık, kanun yazıcılığı da böyle bir ÅŸeydir zaten. Federasyonun bu açıklaması çok sevindirici. Tebrikler.  Â
Portekiz maçı başka
Savunmanın önünde Marco yanında Emre oynadığında (ki Portekiz maçında da böyle olacaktır) savunma hattının top yapma sıkıntısı mümkün olduÄŸunca azalacak. Bu maç fiziksel yüklemelerin tam ortasında, sabah yapılan antrenmanın sonrasında oynandı. Uruguay ve Portekiz maçlarını sakatlıktan yeni çıkanların ve çıkmayanların da varlığıyla deÄŸerlendirilmeli.Â
Terim, Nihat’ı orta sahadan gelenlerle destekleme planıyla takımını sahaya süreceğini beklemeli miyiz bilmiyorum!
Bunu yaparsa Tuncay ve Gökdeniz’in iÅŸin içinde olduÄŸu bir oyun daha muhtemel. Maç oynama alışkanlığını kaybetmemiÅŸ bir orta hatla sahada olma olasılığı yüksek. Yani Nihat’ın arkasına mesela Tuncay- Gökdeniz, Arda’yı dizerek. Ancak daha muhtemeli Semih ya da Halil’i Nihat’ın yanında oynatarak geride sıkışıldığında, alışkanlığımız olan uzun topları yapmak da cepteki bir plan. Terim’in bunu istemediÄŸini biliyoruz ama Finlandiya provası bu mecburiyeti ortaya koyabilir.Â
Sadece Belçika
Bugüne kadar bu seviyede katıldığımız tüm büyük turnuvalarda, 2 Dünya Kupası ve 2 Avrupa Şampiyonası’nda yenebildiğimiz tek Avrupa ülkesi Belçika (Güney Amerika takımı da yok). Hafızası kuvvetli olanlar o maçın nasıl geçtiğini de hatırlıyor olmalılar. Denizlispor’un Lyon’daki zaferinden sonra tarihimizin en garip pozisyon/gol dengesi o maçın karakteri oldu. Yediğimiz onca pozisyonun arasında, Hakan’ın olimpik becerisiyle attığı gol ve ardından bir ani akın... O maçı 2-0 almıştık.
96’daki gol atamadığımız maçlar, 2000’deki İtalya ve İsveç maçları. 2002’de Asyalı ve Afrikalılara karşı alınan zaferler. Türkiye’nin altın jenerasyonu bile Avrupalılara karşı ancak tek bir galibiyet alabilmişti. Öyleyse şu andaki takıma şimdiden büyük bir görev yüklememek lazım. Şampiyonluk veya final şu anın hedefi olamaz. Bu şampiyona bir ara hedeftir ancak. Büyük hesap ise 2010...