Aziz Yıldırım, Joachim Löw sonrası futbolun tekniğinden inceliklerinden anlayan bir teknik adamı takımın başına getirmek istemişti. Terim o döneme damgasını vuruyor ve Fenerbahçe de kendi Terimini yaratmak istiyordu. Çok büyük bir heyecanla Rıdvan Dilmen’i takımın başına getirdiler. Heyecan sadece yönetimde değil herkesteydi. Taraftarda da.
Fenerbahçe’nin karakterine uygun teknik ve artistik bir futbol isteniyordu.
Bu aşk uzun sürmedi. Rıdvan Dilmen görevinden ayrıldı ve karar verildi:
‘Fenerbahçe’nin aslında ihtiyacı olan biraz disiplin yüksek fizik kondisyon dolayısıyla ağır antrenmanlardı.’Â
Bu yüzden de bu işi yapabilecek o dönemin en sıkı hocalarından biri geldi. Zdenak Zeman.
Bitabi ki olmadı. Fazla geldi. Fazla disiplin, fazla çalışma. Yıldızlar rahatsızdı, taraftar rahatsızdı. Sergen’i hatırlayın sadece yeter.
Olmadı nitekim... Kısa bir Turan Sofuoğlu döneminin ardından başa dönüldü...
Oyuncunun ruhundan anlayan, oyun içi müdahalelerle maç kazanmayı bilen, maçı zihninde oynayabilen, teknik ve artistik ama aynı zamanda da kazanabilen oyunu Türk insanıyla tanıştıran Denizli’ye gidildi. Şampiyonluk geldi ama Avrupa’da olmadı. Şampiyonlar Ligi’nde sıfır çekilmesi, bir sezon sonra işlerin iyi gitmemesi, sürekli iptal edilen sabah antrenmanlarını gündeme getirdi. Yani yine aynı terane...
Disiplin ve kondisyon lazımdı takıma.
‘Sadece fizik kondisyonu olsa bu kadroyla şampiyon olurdu Fener’ genel kanı buydu.
Bu yüzden Lorant getirildi.
Olmadı tabii ki. Oyuncudan anlayan tarihin en teknik Fenerbahçelilerinden biri Oğuz’a gidildi.
O da olmadı hatırlayacaksınız.
Disiplin lazımdı çünkü ve kondisyon. Daum geldi.
Şampiyon da oldu. Ama kanı şuydu hala Koch takımı çalıştırsın yeter, Daum’a da gerek yok.
Sonra Avrupa’daki başarısızlık ve Daum’un yerine, teknik ve artistik yönden iddialı bir hoca arandı. Oyuncunun ruhundan anlayan bir teknik deha...
Zico geldi. 1 şampiyonluk, 1 ikincilik, tarihin Avrupa sahnesindeki en iyi kulüp derecesi, Şampiyonlar Ligi tarihinde ülkenin en iyi derecesinin egalasyonu.
Ama hayır Fenerbahçe’ye disiplin lazımdı. Fizik kondisyon ‘aman vermeyen bir hoca’
Ve ÅŸimdi bu gidiÅŸ geliÅŸlerin son durağı Aragones.  Â
Aziz Yıldırım yönetimleri 10 yıldır bir o tarafa bir bu tarafa savruluyor. Futbol mantalitesi açısından kulübün aklı ne diyor bilen yok. Stratejisi nedir? Ne amaçlar?
Takımın ne oynaması isteniyor. Oyuncu takibi nasıl ve neye göre yapılıyor? Hiçbir şey belli değil.
Rıdvan Dilmen’den sonra Zeman’ın getirilmesi. Ardından Denizli’nin... Neyin peşinde olduğunuzu söyler?
Ya da son dönemdeki Daum, Zico ve Aragones git geli neyi anlatır?
Stat sabit, taraftar aynı, kadrolar üç aşağı beş yukarı aynı mantıkla kuruluyor, başkan aynı ama hocalar?
Birisi en saÄŸ ise diÄŸeri en sol, birisi en güney ise diÄŸeri en kuzey...  Â
Bu bir spor kulübü ama asıl futbol üzerine dönüyor. Oyun aslında futbol. Bu koca kulüpte düşünülmesi gereken ilk iş bu. Diğer her şey futbol nedeniyle var...
Peki bu kulübün futbol aklı nasıl bir oyun ve nasıl bir futbol planlaması istiyor söyler misiniz?
Çünkü ben bu kısa tarihte yapılan seçimlere baktığımda hiç ama hiç anlamıyorum, ne olup bittiğini.
Böylesine şizoid, böylesine sağa sola savrulan bir futbol aklını da ucundan kenarında 30 yıldır takip ettiğim dünya futbolunda hiç ama hiç görmedim.
Keşke bir bilen çıkıp da bize anlatsa bunun ne olduğunu keşke.
Fenerbahçe yani Aziz Yıldırım, aslında ne istiyor?