Yobo ve Gökhan dışında oldukça tartışmalı bir geri 6’lısı vardı Fenerbahçe’nin. Gökay büyük bir iyi niyet ve enerjiyle 60 dakika üst düzey bir performans gösterdi. Cristian kendi standardının çok üzerindeydi. Santos ise her zamanki gibi takımla son derece uyumsuzdu.
Buca’nın 45 dakika geride kalması/kalmak zorunda kalması, bu 6’lının sorunsuz şekilde oyunun sürekli içerisinde olmasına yol açtı. Böylece bu yapının problemleri bu bölümde hiç göze batmadı.
Fenerbahçe topu ileride tutuyor. Sahip oluyor rakibe oyun kurma ya da baskın şansı tanımıyordu.
Alex’in 35. saniyede ilk golüne ulaşıp 23’de hat-tricke ulaşması da İzmirlileri çok sarstı tabii. 12 haftada 13 gol yemiş bir takımın (ki bu Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’nin yediklerinden az) böyle bir erken skorun altından kalkması kolay değil. Hele de 12 haftada sadece 5 gol atabilmiş bir takımsanız.
Fenerbahçe’nin bu erken farkı yakalamasında Gökhan Gönül’ün ekstra oyununun, ters kanatta Stoch’un sonuca gitmese de sürekli bindirerek rakibi rahatsız edişinin payı büyük. Ama asıl önemlisi Topuz, Baroni ve Gökay’ın Alex’ten de büyük yardım alarak Buca’ya top göstermemesi.
Fenerbahçe kendi klasının altındaki ekiplere karşı evinde bunu çok iyi yapıyor. Ancak 90 dakika değil. İkinci yarının başında Buca’nın hareketlenmesi Fenerbahçe orta sahasının oyundan biraz olsun düşmesinden.
Maçın kahramanı Alex’in defansif görevlerinden uzaklaşması, Buca’nın ekstra adam katarak hücuma gitme çabası, ev sahibinin boyunu uzatıp top hakimiyetinin ortada kalmasına yol açtı. Ve Fenerbahçe’nin geri 6’lısındaki zaaflar da görülmeye başlandı.
Burada Kocaman’ın Alex-Semih değişikliği Fenerbahçe’nin yeniden ileride top tutmaya başlamasında önemli bir hamle oldu. Niang maç başından bu yana ilk kez istediği pasları almaya başladı ve maç koptu.
Fenerbahçe evinde alt klasman bir takıma karşı yine güzel bir seyirlik sundu. Ancak haftaya ne olur! Yine bilmek mümkün değil!