Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Arda klişe olmasın

Düzen, Arda’yı kendisine benzetiyor. Üzülüyorum.
Ankaragücü maçı öncesi koridorda, Baros, Kewell, Elano, Leo, Servet gibi uluslararası oyunculara klasik Türk usulü bir kaptanlık diskuru atıyor. “Hadi beyler! Dikkatli olalım, basalım. Kornerle dikkat”. Sesinde zoraki bir Kurtlar Vadisi tonlaması... Pusu!
Güleryüzlü ve sempatik genç adamın asla yüzüne yakışmayan bir asık surat maskesi oturtmuş. Hani gollerinden sonra da gördüğümüz ifade bu. İfadesiz, zorla yapıştırılmış bir yüz. Gülse halbuki, rahat bıraksa yüz kaslarını... Kendisi olsa, böyle sevildiğini, hatta aslında bu yüzden sevildiğini bilse... Basit olanı, kendine ait olanı yapsa çok daha kolay olacak iş.
Elano’yla ve Baros’un ellerini yüzlerine götürüp gülüşleri onaysa ne kötü... Hayranlık uyandıracak bir kişiliği niye değiştirmek istersin ki!
Belki çoğunuza garip gelmeyecek, ama beni en çok şaşırtan geçen hafta yaptığı bir ziyaret. Emniyet Müdürü’ne gidiyor. Ağalık kültürünün uzantısı bu... 22 yaşındaki bir çocuk bilmediğimiz bir sebep yoksa Emniyet Müdürü’nü niye ziyaret eder? Böyle görmüş çünkü. Bunu yapması gerektiği öğretilmiş. Emniyet Müdürlüğü yerine Bianale gitmesini beklemiyorum tabii. Ama ne işi var orada? Anlamıyorum. Bu yöneticilerin işi, kaptanlık yöneticilik değildir. Takımın liderliğidir. Bir genç adamın kısıtlı izin zamanında emniyet müdürlüğünde ne işi olur?
Bunlara çok kolay bir cevap verebilirsiniz, o da verebilir; “Sana ne?” ya da “Ne var ki bunda? Niye abartıyorsun”.
Şundan... Arda sıra dışı bir adam...Başka türlü bir adam...Başkalığı futboluna da yansıyan bir adam. Vücut yapısı farklı, kişiliği farklı. En kabul etmeyeceğiniz davranışları, kavgaları dahi ona daha çok yakışıyor. Bu klişelerse onu eritiyor. Diğerlerinden biri yapıyor.
Ve bu durumun oyunundaki yansımalarıyla aynı anda ortaya çıkması da düzenin kişiliğini erimeye başladığını gösteriyor.
Arda’nın farkı en basit olanı farklı bir mükemmellikle yapabilmesi... Sorduğunuz bir soruya verdiği cevapta da bunu görebilirsiniz. Attığı bir pas ya da çalımda da... Ve kendisi olabildiği sürece bunu ortaya koyabiliyor.
Onun gülümsemesini Kurtlar Vadisi tavrıyla değiştirmesi, farklı ve ekstra oyununu klasik Türk yıldızı tarzıyla değiştirmesi kendisini değiştirmesi demek.
Ve böylece bir klişeler yumağına dönüşme yolunda hızla ilerliyor.
Şunu bilmeli. Karşılaştırıldığı Galatasaray efsaneleri hep bambaşka adamlardı. Misal Metin Oktay da, Bülent Korkmaz da...
Onun için yazılan yazılar, yapılan eleştiriler hep bildik yolları klişeleri gösteriyor. Bunlardan etkilenmemeli. Farklı olmaya, farklı olarak herkesi şaşırtmaya başka bir adam olmaya devam etmeli.
Olduğu gibi...
Klişelerden korkmalı, yanlış yapmaktan değil. Sahada da hayatta da...

Haberin Devamı


Goller federasyona

Güçlü bir Ankaragücü sanıldığında da fazla şey anlatır. Hem Başkent için, hem de diğer büyük şehirler için. İzmir’i, Adana’yı ivmelendirebilir. Ligin karakterini değiştirebilir. Bu yüzden oradan gelecek bir hareket sadece Ankaragücü’nün kaderini etkilemekle kalmaz. Önemlidir.
Belediyeler futbolun bu kadar içinde olmamalı. Kabul. Ancak Antep’ten Kocaeli’ne yıllarca bunları yaşadıktan sonra Ankaragücü’ne neden destek var diye sormak da hak olmaz.
Bu Ankaraspor hüllesini haklı çıkarabilecek bir durum değil tabii. Yaz aylarında, lig başlamadan bu hamle yapılmalıydı. Kimse sesini çıkarmaz hatta alkışlayabilirdi. Bunu da kenara yazalım.
Ve gelelim Melih Gökçek’e. Galatasaray’a atılan 2. golden sonraki sevinci görülmeye değer. Ama geçen yıl Ankaraspor, Ankaragücü’ne gol attığında da seviniyordu. Bu garip değil mi?
Ve goller ‘federasyona deyişi’. Ama zaten tam da yüzden federasyon duruma el koymadı mı?

Haberin Devamı

O kız gelsin mi?
Biz zorlaştırmaya, karmaşıklaştırmaya çalışsak da hayat aslında basittir. Karmaşık olan bizleriz. Hayatı da kendimize benzetiriz. Doğanın kuralları bellidir. Döngüsü sağlamdır. Bunu değiştiren zorlaştıran insanoğlu... Tabiatına isyan eden bizler.
Geçen hafta yazmıştım. “Eğer Diyarbakır dışarı” diye bağırıyorsanız, Diyarbakırspor’u sahanızda istemiyorsanız, Diyarbakır’ı, Diyarbakırlıyı da ülkenizde istemiyorsunuz demektir. Ve bu durumda bölücü de siz olursunuz. Bu kadar basit...
Şimdi bu hafta da şuna karar vereceğiz. Ankara 19 Mayıs Stadı’na kahramanını seyretmek için gelen, ama gözyaşları içinde babasının kucağına sinmek zorunda kalan o kız çocuğunu orada istiyor muyuz istemiyor muyuz?”.
Soru bu kadar basittir. Cevabı da hayatınızı şekillendirecektir. İşi karmaşıklaştıracak olan ise “hem o gelsin ama öbürüne de ciddi bir ceza vermeyeyim” eyyamcılığıdır.
Şimdi oturalım ve karar verelim. O çocuk bir daha maça gelebilecek mi?