Mehmet Topal iki ayda sıradan bir ön liberodan bir orta saha oyuncusuna dönüştü.
Hem de dünyanın en parlak iki liginden birinin liderinde ilk 11’de yer bularak.
Halbuki Topal bizim için tartışmalı bir oyuncu. Eksik kaldığını düşündüğümüz, sıradan gördüğümüz, eleştirdiğimiz futbolculardan. 2008 Avrupa Şampiyonası’ndan bu yana birçok kulüp tarafından takip ediliyor. Everton onu alamadığı için bizim anlata anlata bitiremediğimiz Fellaini’yi kadrosuna kattı. Ve şimdi Topal, müzesinde son 10 yılda iki kez finalde kaybettikleri 1 numaralı kupa hariç hemen her şey bulunan bir futbol geleneğinde.
Topal bana başka bir ismi hatırlatıyor. Sürekli yan pas, geri pas yapıyor artık futbolu bırakmalı dediğimiz Tugay Kerimoğlu’nu.
Hatırlarsınız bizim bunları söylememizin üzerinden 10 yıl geçmişti. Ve Blackburn taraftarı ‘Bırakmasın daha oynamalı’ diyordu.
Dünyanın en parlak diğer liginin az sayıdaki şampiyonlarından birinde kariyerini kahramanlar gibi tamamladı o da.
Bu iki örnek birşeyler anlatıyor olmalı.
Bunların üzerine çarşamba akşamı sahaya Kazan-Barcelona maçını yönetmek için çıkacak olan Cüneyt Çakır’ı koyun. Çakır, Oğuz Sarvan’dan 10 yıl sonra en büyük ligin bir parçası oluyor. Ahmet Çakar ve Oğuz Sarvan’dan sonra Şampiyonlar Ligi’nde düdük çalacak üçüncü Türk hakem olarak.
Çakır, 3 yılda ülkenin sıradan, hatta bu satırların yazarının ağzından çıkan kelimeyle ‘kötü’ bir hakem olmaktan nasıl Avrupa’nın seçkinleri arasına girebildi? O mu kötüydü, yoksa bizim algımız mı?
Tüm bunlar tesadüf olamaz...
Bizim genel olarak bu oyunla ve bu oyunun aktörlerini değerlendirmekle ilgili bir sorunumuz var. Bu çok açık.
Kabul edelim ki, bu topraklarda bu oyun, dünyanın geri kalanından farklı algılanıyor.
Valencia henüz 2 hafta önce bizim ligimizin en iyi 3 takımından birine deplasmanda tam 4 gol attı. Ligde 6 maçta sadece 1 gol yemiş olan Bursaspor’a.
Tam kadro değillerdi. Zaten büyük yıldızlarını sezon başında satmışlardı. Takımı 38 yaşında bir teknik direktörle yeniden kurmaya çalışıyorlardı. Sahaya Türkiye’nin sıradan olarak görülen oyuncularından biriyle çıktılar. Ve o gün Atatürk Stadı’nı dolduran hemen herkes, 5 yaşındaki çocuktan Ertuğrul Sağlam’a kadar herkes rakibin başka bir boyutta oynadığını söyledi. Bu başka boyuttaki takım transfer sezonunu 56 milyon euro kârla kapatmış, kadro boşaltmış, yeni yaptıkları stadın yarattığı ekonomik buhrandan çıkmaya çalışan bir ekipti.
Ve bu takımın başkanı son transfer sezonunda Türkiye Ligi’nin bir numaralı alay konusu Güzia’yı maliyeti ve sakatlığı dolayısıyla almaktan ‘şimdilik’ vazgeçmişti.
Sıradan Topal ve mahsun Güzia’yı hedefe koyan bir takım nasıl olur da bizim şampiyonumuza 4 atıp, kendi liginin de zirvesine oturabiliyor? Sadece 5 hafta geçmiş olsa da misal Real’den çok daha keyifli bir takım oldukları konusunda herhalde bir şüphemiz yok.
Ve işte sıradan gördüğümüz bir “Örümcek” bu takımda oynuyor. Ve bu takımın hedefi bizim Güiza’yı almaktı.
Kötü hakemliğimizin sıradan ve kötü bir temsilcisi de Barça’nın yıldızlarını tekmelerden korumaya Tataristan’a yollanıyor. Ujfalusi’nin Goikoetxea’ya özenip Messi’nin bileğini kırmaya niyetlenmesinden ve dünyanın ayağa kalkmasından çok az sonra hem de. Messi ve Barça hassasiyetleri tavan yapmışken...
Ben UEFA hakem komitesinin başında olsam bu maça en güvendiğim hakemlerden birini yollarım. Siz?
Ve sonuçta derbilere yabancı hakem istenmesinin üzerinden henüz bir yıl geçmeden son derbiyi yöneten hakem, Kazan-Barça maçına gidiyor. Kazan’da bir Türk, Türk’ün havayollarının reklamında Barça varken...
Peki tüm bunlar nasıl oluyor? Biz neyi ıskalıyoruz?
Tüm bu anlaşılmaz ikilemler bizim kaderciliğimizin hal resmi değil mi?
Biz Tanrı’nın lütfu büyük yetenekler istiyoruz. Topallar, Tugay’lar bizi kesmiyor. La Liga tarihine adını yazdırmış Nihat’ı hiç duraksamadan protesto ediyoruz.
Biz büyük ve çok yetenekli oyunculardan müteşekkil kuşaklar istiyoruz. İstiyoruz ki analar hep Hagi doğursun...
Öte yandan büyük ve delikanlı, kodu mu oturtan otoriter hakemler peşindeyiz...
Tanrı bize bunları versin istiyoruz.
Versin ve biz onların sırtında yükselelim. Peşlerine takılalım. Biz bir şey yapmayalım. Ama analar hep doğursun.
Topal’ı onlar oynatsın...
Tugay’ı onlar ayakta alkışlasın.
Nihat’ı Avrupa’nın en iyi golcüleri arasına onlar soksun.
Bizi yabancı hakem isteyelim onlar Türk hakemine en krtitik maçı versin.
Bu işte bir yanlışlık var.
Vasatları mükemmel bir sistemin parçası yapmak emek ister. Ve biz bunu hiç sevmiyor, bunu anlamıyoruz.
Biz analar hep Hagiler doğursun istiyoruz. Biz tepe tepe kullanalım.