Bir hafta geçti. Fenerbahçe puan kaybetti. Galatasaray kazandı. Ve ortalık biraz olsun sakinleşti. Şimdilik tabii... O yüzden nispeten salim kafayla geçen hafta olup bitene bakmalı:
Hafta boyunca hemen her şey tartışıldı. Basında, taraftar arasında, federasyonda, kurullarda... Cezalar verildi. Cezalar beğenilmedi. Her şey konuşuldu, ama her şey. Sonuçta sular biraz olsun duruldu. Tabii şimdilik.
Peki sonuçta ne oldu?
Bilica, Fenerbahçe ve Keita ceza aldı. Hakem Bünyamin Gezer’in üst düzey hakemliği bitti. Galatasaray isyan etti. Fenerbahçe Başkanı gülüp geçti. Peki söylesenize sonunda ne oldu?
Olayları çıkaran 2 futbolcu. Cristian Baroni daha maç başlamadan Arda’yı itiyor. Arda ona Kurtlar Vadisi jargonuyla dayılanıyor. Ve olay çıkıyor. Olayı çıkartan bu iki pehlivan... Kavga çıktıysa müsebbibi bu iki ‘delikanlı’. (Analar neler doğuruyor!)
Peki cezaları ne? Kavgayı çıkartan adamlar mahkemeye bile çağrılmıyor. Ne oldu diye sorulmuyor bile! Böyle dava olur mu?
Başka? Başka kimler bu olayları çıkaranlar? Hakemin kafasını yaran, Keita’nın gözünü çıkarmaya çalışan, Leo Franco’nun gözüne lazer tutan. En başta bu 3 kişi. Bunlar insan, bunlar birey... Bunlar o pahalı biletleri alabilecek kadar ekonomisi olan 3 adam. Ya da Fenerbahçe’nin kombine sistemine dahil olacak kadar elit. Ya da daha kötüsü sponsorlardan bilet alabilecek kadar saygın. Peki kim bu adamlar? Bulabildik mi? Adaletin önüne çıkarabildik mi? Kamuoyunda ifşa edebildik mi? Cezalandırabildik mi? Bundan sonra sahaya bir şey atmaya niyetlenenler “Yahu şimdi ele güne rezil olmak var” diye düşünecekler mi? İnsanların önlerine böyle bir örnek koyabildik mi?
Hayır! Onlar dokunulmaz. Koruma altındalar. Kimlerse artık!
Bütün olayların müsebbibi 5 kişi. 2’si futbolcu. Adlarını, kim olduklarını biliyoruz. Diğer 3’ü seyirci. Yerlerini, nerede oturduklarını biliyor olmalıyız. Statta bir kaynağa göre 86 güvenlik kamerası var. Her yer denetim altında. Ama kim olduklarını bırakın bilmeyi, konuşmuyoruz bile.
Trafikte arkadan gelip birisi arabanıza vuruyor. Siz onun kim olduğunu mu merak edersiniz? Otoyolu ya da arabanın üreticisini mi cezalandırırsınız?
Her şey bittikten sonra elimizdeki budur: Olayları çıkaran bu beş adam bütün bu furyada cezasız hayatlarına devam ediyor.
Beş kişi kuyuya beş taş atıyor, 70 milyon deli bir hafta tartışıp kavga ediyor.
Biz o beş adamı bırakıp, toplumsal bir cinnet getiriyoruz.
Şimdi bu ülkenin futbolunu, akılla tartıştığını, akılla yönettiğini düşünebilir miyiz?
Hayır! Peki neyle yaşıyoruz biz? Cemaat içgüdüleriyle. Galatasaray ve Fenerbahçe cemaatleri... ‘Bizimkilerden kimse hata yapmış olamaz! Suçlu her zaman diğeridir’ anafikriyle!
Bu işin içinde olup da laik ya da seküler olmakla övünenler varsa, bundan vazgeçsin.
Hiç övünmelim! Çünkü biz de cemaatçiyiz. Bizim tarikatımız farklı sadece! Biz de aklımızla değil, kulübümüze imanımızla yaşıyoruz! O yüzden hiç ama hiç övünmeyelim!
Geçen hafta neler yaptığımıza baksanıza!
Keita’yı vuran bardağın nereden atıldığını taraftar örgütlenmeleri, bir savcı titizliğiyle, bir detektif ruhuyla tartışıyor. Yayıncı kuruluş özel yayın yapıyor. Biz gazeteciler fizik profesörlerine soruyoruz. Bütün bu mesai ne için? Gerçeği bulmak için, bu işi düzeltmek için mi?
Hayır! Galip gelmek için! Kimin tarafından atıldıysa o yenilecek bu maçta da!
Neyi bulmaya çalışıyoruz:
Galatasaraylı mı attı, Fenerli mi?
Kimse Ahmet mi, Mehmet mi diye sormuyor?
Çünkü bu da bir maç... Gerçeği aramak değil!
Akıl devreden çıktı mı? Durum bu oluyor işte!
Geçen hafta 5 kişi olay çıkardı. Biz ikiye bölündük cemaatler olarak. Bunun üzerine bir maç yapmaya başladık.
O beş kişiye hiçbir şey olmadı.
Olan bize oldu!
Hay aklımızı seveyim!
Hakem değil polis
Bünyamin Gezer maçı başlatarak doğru mu yaptı yanlış mı bilmiyorum. Çünkü büyük hakem uzmanlarımızdan da iki türlü fikir var. O yüzden benim meselem o değil. Başlatmasaydı da itirazım olmazdı! Başlattı, ona da yine itirazım yok. Benim meselem başka. Diyelim ki FIFA, Türkiye’nin Dünya Kupası’na gidememesine çok üzüldü. Ve dediler ki
-Yahu biz sizin olmamanıza çok üzüldük. O yüzden finali bir Türk hakemin yönetmesine karar verdik. Bize en iyi hakeminiz yollayın!
Bu pek romantik olay gerçekleşmiş olsa biz oraya Bünyamin Gezer’i mi yollardık?
Gezer, FIFA kokartlı değil. Bizim uluslararası standartta UEFA ve FIFA ön planda tuttuğu hakemlerimiz başka. Misal Selçuk Dereli, misal Cüneyt Çakır. Peki bu iki hakem neden verilmiyor derbiye?
Çünkü biz bu maçı hakem yönetsin istemiyoruz. Bu maçı polis yönetsin istiyoruz. En gerilimli olan maçı ancak polis idare eder diye düşünüyoruz.
Elimizde olsa oyuncuların yerine subayları, seyircinin yerine de er ve erbaşı koyarız. Koyarız ki bir mevzu çıkmadan kazasız belasız maçı bitirsinler.
Bu yüzden Bünyamin Hoca’ya kızmaya hakkımız yok.
Not: Aradan 10 gün geçmiş. Neden yeniden bunları yazıyorum? Başka gündem mi yok? Çünkü en iyimser tahminle 6 ay sonra yeniden bunları yaşayacağız! Bu bitmeyen. Bitmesi istenmeyen bir hikaye de ondan..