14 yabancı transfer aksiyonu.
Hilbert, Guti, Simao, Quaresma, Almeida, Fernandes, Zapo geldi.
Tello, Delgado, Zapo, Holosko, Fink, Tabata gitti.
Üstüne Sivok sakatlandı, donduruldu, geri geldi. Mehmet Aurelio geldi. Fatih Tekke geldi, gitti.
Bunlar sadece yabancılar ve dışarıdan gelip gidenler. Bir de yerliler var.
Beşiktaş bir önceki şampiyonumuz. Hem de duble şampiyonumuz.
Son Ankaragücü maçına çıkan 11’de bir buçuk yıl önce Denizli’de şampiyonluk maçına çıkan kadrodan sadece 3 oyuncu vardı. Sivok, Toraman ve Ekrem Dağ...
Sadece oyuncular yeni değil, en önemlisi oyun anlayışının ve komutanın yeni olması. Schuster 7 yıldır ilk kez bu kadar doğuda ve henüz ilk yılı. Bu hücum öncelikli oyun anlayışının da...
Uzatmadan söyleyelim. Böyle bir oyuncu sirkülasyonuyla hemen ilk yılda zirve bulmak mucize olur.
Ancak kim ne derse desin, Schuster’in en başta çizdiği yol bu kadroyla arkasından gidilmesi gereken yoldur. Her ne kadar kendisi yoldan sapmaya başlamış olasa da. Tıpkı Rijkaard gibi...
Haftalardır yazıp çizdiğim gibi:
1-Bu kadroyla 2 yıllık bir istikrar sağlanırsa... Yani yazın yine büyük bir transfer hamlesine girişilmezse bu kadronun oturma olasılığı yüksektir.
2-Necip, İsmail, Ersan gibi oyuncuları sürekli kullanarak dinamizm artırılıp yaş ortalaması biraz düşürülebilirse, hem hücum, hem ileride savunma mümkün olabilir. (Pazar günü Guti’sizliğe rağmen 31’di ortalama)
Maçta kural değişir mi?
Ozan İpek’in gördüğü kırmızı karta bakın. Kenny Miller yerde kalıyor. Penaltı mı? Hayır değil... Ancak az önce bir penaltıyla beraberliği bulmuş Es-Es... Takım kötü oynuyor. Ozan geçen yılki formunda değil. Doğal olarak sinirli.
Ozan itiraz ediyor. Elini şöyle bir savuruyor hakeme doğru, o kadar...
‘Cart’ kırmızı... Uzun süre “Yahu naptım ben? diye hareketini anlatıyor uygulamalı olarak. Hakem başı öne eğik notunu alıyor. Bu kartın evrensel anlamda bir karşılığının olmadığını biliyor. Ama napsın? Talimat böyle. Devre arası talimatı...
Peki bu talimatla ne oluyor? Halis Özkahya bir FIFA hakemi... Diyelim ki o kartı Ozan değil de Miller gördü. Sonra yarın Halis Özkahya bir İskoçya - Galler maçına atandı. Miller aynı hareketi Özkahya’ya orada yaptı. O zaman kart çıkıyor mu? Hayır! Çıksa n’olur? Dünya yerinden oynar. Ama Türkiye’de oluyor.
Kabul! Bu ülkenin özel şartları böyle bir zorunluluğa yol açtı. Kabul edelim. Bizde itiraz nasıl yapılır bilinmediği için tüm itirazlara sarı kart var...
Ancak sorun bununla bitmiyor.
Hatırlayın aynı statta ligin ilk yarısında Guti de ikinci sarı karttan kırmızı görmüştü. İspanyol bir faule maruz kalmış hakeme dönüp eliyle hafifçe ‘kart’ işareti yapmıştı. Bünyamin Gezer de ‘cart’ diye çıkarmıştı 2. sarıyı.
O dönem genel itiraz şuydu bu karta: Hareketi yapana gösteriyorsunuz kartı ama şiddetli itiraz edene göstermiyorsunuz! Bu nasıl iş! İlk yarı böyle geçti. Kural garipti ama herkes alıştı!
Sonra MHK ‘sorunu’ çözmeye karar verdi! Şimdi tepki veren herkese kart gösteriliyor. Ligin ilk yarısında sürekli itiraz eden oyuncu hiç kart görmedi ama ikinci yarıda itiraz eden görüyor.
Peki oluyor mu böyle!
Bu talimatla sporun en önemli kuralını çiğniyor MHK... Maç sırasında kuralı değiştiriyor. Yorum, sözlü talimat vs. Ne kadar kıvırırsanız kıvırın bu kural değişikliğidir.
FIFA herhangi bir yorum değişikliğini bile 1 Temmuz’lardan itibaren yürürlüğe koyar. Her şey bittikten sonra, taze başlangıçlarda yapılır değişiklikler. Ama Türkiye’de öyle olmuyor.
Hem kurallar farklı burada, hem de kafaya estiği zaman değişiyor.
Ancak biz olup biten bu saçmalıkları tartışamıyoruz bile. Çünkü sağolsun başkanların derdi başka.