SkorerKramponlu liderler

Kramponlu liderler

15.02.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kramponlu liderler

Kramponlu liderler


Attila Gökçe


Onlara bir şey öğretemezsiniz. Onlar, işlerini bilirler... Onları motive edemezsiniz. Onlar, arkadaşlarını motive ederler. Onlar aynı zamanda ekibin en iyileridir... Karizmaları vardır. Maçın nasıl kazanılacağını, hedefe nasıl ulaşılacağını çok iyi bilirler. Kaptan olsunlar ya da olmasınlar, takımı onlar yönetir... Onlar oynatır. Onların istediği gibi oynanır oyun. Onların dediği yapılır. Ama yine de onlar komutan değildir. Komutanlar emreder, onlar inandırır! O nedenle bazı komutanlar lider, bazı komutanlar da sadece komutandır!
Türkiye Ligi'nde antrenörleri çok sorguluyoruz. Takımı çalıştırma yöntemlerinden, taktik yaratıcılıklarına, futbolcularla ilişkilerinden kamuoyu karşısındaki tavrına kadar hemen her özelliklerini değerlendiriyoruz. Takımın başarısında antrenörü hemen hemen birinci etken olarak görüyoruz.
Oysa her takımın başarısında belirleyici olan "kramponlu liderler" de var.... Onları unutuyoruz.
Galatasaray'da Hagi, lider futbolcu kavramının en başarılı örneği. Arkadaşlarını oyun içinde motive ediyor. Maçı kazanmak için bireysel becerilerinin yanısıra takım arkadaşlarının da yapması gerekenleri anlatıyor, gösteriyor. Kazanma hırsı, oyun keyfi sürekli üst düzeyde... Bazan öfkesi bile arkadaşlarını etkiliyor. Oyunun en sıkışık anlarında Hagi, karizmasını, yeteneklerini ve eşsiz kazanma arzusunu birleştirip sonucu belirliyor. Aynı özellikler, Sergen'de de var... Sürekli olarak başrol üstlenmese de Sergen de "kramponlu liderler"den biri!
Kramponlu liderlerin bir başka örneği, Beşiktaşlı Mehmet Özdilek. Aynı zamanda takım kaptanlığını da üstleniyor. Oynadığı sürece oyunun lideri. Bireysel top tekniği, futbol anlayışı, oyun görüşü, takımının oyunundaki en önemli saha içi kararlarını Mehmet'in vermesini gerektiriyor. Mehmet başarılıysa Beşiktaş kazanıyor. Düşündüğünü gerçekleştiremiyor, bireysel başarısını oyuna katamıyorsa, Beşiktaş da kaybediyor. O nedenle Mehmet'in sakatlığı, Beşiktaş'ta doğrudan "liderlik sorunu"na dönüşüyor.
Fenerbahçe'nin ligde yaşadığı önemli sıkıntılardan biri, Oğuz, Okocha, Baliç sonrası "kramponlu lider"ini bulamaması... İzmir'de Altay'a son dakikada attığı golle galibiyeti getiren Ogün, elbette bir lider olabilir. Trabzon'da zaman zaman üstlendiği rolü, Fenerbahçe'de oynayabilir. Çünkü onun da karizması, yeteneği ve eşsiz bir kazanma arzusu var. Milli takımda bu özelliğini ortaya koyduğu tüm maçları Türkiye kazandı, bunu hatırlıyoruz.
Trabzonspor'un "kramponlu lideri" tartışmasız Hami Mandıralı! Fizik kapasitesindeki düşüşe rağmen, o da Mehmet Özdilek gibi tek başına maç kazandırma karizmasını koruyor. Arkadaşlarını etkiliyor, taraftarını coşturmayı biliyor.
Ankaragücü'nün iki lider oyuncusu var... Ünal ve Tarık... Ünal her bakımdan alkışlanacak bir "kramponlu lider" örneği... Tarık her zaman bu özelliğini ortaya koyamıyor. Bazan lider olduğunu unutuyor.
Denizlisporlu Yusuf, Ali Tandoğan, o sırada skor tabelası ne olursa olsun, inançları ve ilkeleri doğrultusunda futbol oynayan, arkadaşlarını da aynı yönde etkileyen "kramponlu lider" özelliklerini taşıyorlar.
Kocaelisporlu Mert Meriç( Mirkoviç) de "kramponlu lider" örneğinin en iyi tiplerinden biri. Deprem sonrası arkadaşlarının çoğu kenti ve takımı tekrettiği halde, o en taze heyecanlarla formasını giymeye devam ediyor.
Türkiye Ligi'nde bazı takımların lider oyuncusu yok... Gaziantepspor bu durumun en belirgin örneğini oluşturuyor. Bir "kramponlu lider" o takımın içinde olsaydı, belki de zirve mücadelesi tırmanarak sürecekti. Göztepe, Erzurumspor da lidersiz takımlardan. Bursaspor'da Tolunay ve Verasanoviç'in özelliklerini toplasak bir lider bulabilir miyiz? Bu sorunun yanıtı kolay değil. Altaylı Orhan da lider oyuncu tipi. Fenerbahçe maçındaki yokluğu, iyi mücadele etmesine rağmen takımına pahalıya patlıyor.
Tüm liderler gibi "kramponlu liderler" de olağanüstü alçakgönüllü. Kiminin öfkeli anına, kiminin üzgün ve mahcup zamanlarına, kiminin de suskunluğuna bakıp yanılmayın.
Hepsinin yüreği sıcaktır. Onları daima alkışlayın!

Teşekkürler Denizli!

Yiğidin hakkı yiğide... Bu sütunları sürekli okuyanlar hatırlayacak. Denizlispor - Galatasaray ve Denizlispor - Fenerbahçe maçlarından sonra basın tribününün içler acısı halini anlatıp tepki göstermiştik... Gazeteciden başka herkesin elini - kolunu sallayarak girdiği, insanların üstüste oturduğu o tribünde asla görev yapılamazdı. Tepkilerimizi doğru yorumlayan Gençlik ve Spor İl Müdürü Mehmet Ali Babacan, hemen hemen kusursuz bir tribün hazırlamış. Beşiktaş maçını sadece gazetecilerin girebildiği basın tribününde izledik. Teşekkürler müdür bey!

Hakan'ın gölgesi

Hakan Şükür, Ankaragücü karşısında oyun anlayışının ve hücum oyuncusu kimliğinin en iyi örneklerinden birini verdi. Evet, yeterince şut atmıyor, ama ikili mücadelelerden de yılmıyordu. Çoğu forvetin öğrenemeden futbolu bıraktığı pres, Hakan Şükür'ün en önemli özelliklerinden biriydi. Şimdi Yasin'in "Hakan'dan top kaçırayım" derken kendi kalesine attığı golü yeniden hatırlayın ve Şükür'ü alkışlayın.

10 santimlik asist

Ankaragücü - Galatasaray maçında medyanın -nedense- "Bir arada oynayabilirler mi?" diye merak ettiği iki usta futbolcu Hagi ile Sergen'in frikik atışı sırasında konuşmaları herkesin dikkatini çekti. Sorduk, öğrendik. Hagi, Sergen'e sormuş: "Sen mi atacaksın, ben mi?" Sergen de "Sen bilirsin... İstersen sen at" demiş... Sonrası biliniyor. Hagi topu Sergen'e atıyor, Sergen de Hagi'ye. Karpatlı vuruyor, gol... Şimdi Galatasaray'da Sergen'in 10 santimlik asisti konuşuluyor.

Dikkat et Serdar!

Kocaelisporlu Serdar, eski takım arkadaşı Beşiktaşlı Ertuğrul'a özenmenin bedelini fena ödedi. Samsun deplasmanında gol sonrası rakip yarı alanında - hakemin uyarısına rağmen - durmakta ısrar eden Ertuğrul, arkadaşları kulübede golü kutlarken gafil avlanıp yiyecekleri golü önlemişti. Koşullar farklı olmasına rağmen aynı şeyi Serdar da Kocaeli'nin golünden sonra yaptı ve gereksiz bir sarı kart gördü. Sonrası tam komedi oldu. Topu elle kestiği için ikinci sarıdan kırmızı kart ve dışarı! Sevgili Serdar, işgüzarlığın gereği yok... Öncelikle sahada kalmaya dikkat et. Çünkü Kocaeli'nin sana ihtiyacı var.

Birinci Lig'de Haftanın Altın Onbiri

FEVZİ (Beşiktaş)
Denizli deplasmanında kritik pozisyonlardaki kurtarışlarıyla takımının galibiyetine ortak oldu.

EMRE (İstanbulspor)
Göztepe'ye attığı golle galibiyetin açılışını yaptı. Savunma oyuncusu olarak hatasız oynadı.

NURİ (Kocaelispor)
Erzurumspor karşısında libero görevini yadırgamadı. Savunmanın yanısıra oyun kurucusu olarak da çalıştı.

PHİRİ (Gençlerbirliği)
Vanspor'a karşı savunma görevini üstlendi. Top tekniği, ustalığı, çabukluğu ile sivrildi.

NİHAT (Beşiktaş)
Denizlispor maçında da kanat oyuncusu görevini sürdürdü. Savunmacı rolünü başarıyla oynadı.

SAİDOO (İstanbulspor)
Orta alandaki yaratıcı oyun anlayışıyla sürekli omlarak hücumu destekledi. Pozisyon hazırladı.

CEM SİNAN (Kocaelispor)
Tecrübesizliğine rağmen, yeteneklerini başarıyla sergiledi. Hocasının tercihinin doğru olduğunu gösterdi.

HAGİ (Galatasaray)
Cezasını tamamlayıp usta futboluyla sahaya döndü. Golünü attı, takımının gücüne güç, oyununa renk kattı.

ABDULLAH (Fenerbahçe)
Fenerbahçe sol kanadında başarıyla oynadı. Altay'a frikikten attığı gol alkışlandı, hırçınlığı yadırgandı.

İLHAN (Samsunspor)
Adanaspor önünde etkili oyunuyla parladı. Attığı golle zor olanı başardı, takımına maç kazandırdı.

HAMİ (Trabzonspor)
İlk onbirde sahaya çıkarken onur mücadelesi yaptı. Ustalığını oyununa yansıttı. Gol attırdı, gol attı.

Haftanın Hakemi

OĞUZ SARVAN
Denizlispor - Beşiktaş maçını ustalığına yakışır kararlarla yönetti. Avantaj kuralına özen gösterdi. Kartlarını göstermekten çekinmedi.

Haftanın Takımı

BEŞİKTAŞ
Hans Peter Briegel'in futbolcuları, deplasmanda Denizlispor gibi zor rakibi yenerek galibiyet serisini devam ettirdiler.