Kaybederken kazanmak - Ersin Düzen / Vatan
KADIKÖY’DE maç bittiğinde taraftar ayaktaydı. Takımı alkışladı, futbolcuları tribünlere çağırdı, tezahuratlarla teselli etti. Sanki yıllardır Şampiyonlar Ligi’ne onlar hasret değilmiş gibi... Çünkü F.Bahçe, tur için elinden geleni yaptı. Mücadele, istek, enerji hepsi vardı. Diğer yanda Cocu; 60’dan sonra, ya hep ya hiç dedi. İşte Aykut Kocaman’ın hiç gösteremediği ve anlamak istemediği “Kaybederken bile helal olsun” dedirten F.Bahçe buydu... COCU, oyunu tutabilmek için pas kapasitesi yüksek, topu iyi kullanan bir takım sahaya çıkartmak istemişti. Hollandalı’nın hesaplayamadığı, başta Giuliano olmak üzere sorumluluk verdiği bazı oyuncuların ilk yarı yetersiz kalmasıydı. Alper, gol atmış olsa dahi o ana kadar iyi değildi. Aynı şekilde Valbuena. F.Bahçe, topu her aldığında yoğun presle karşılaştı. Prese, hızlı pasla karşılık veremedi. Buna ek olarak, hata yapma ve gol yeme kaygısı uzun topa da mecbur bıraktı. İLK 15 dakika müthiş tempolu geçti. Benfica, kalite, tecrübe, fizik ve teknik olarak F.Bahçe’den daha iyi bir takım. Bunu maç boyunca gösterdi. Golde, rakibine eşlik eden Alper, ilk maçta da ona yakışmayan birgol yiyen Volkan’ın katkısı vardı. ETTEN DUVAR BERABERLİK golü öyle bir zamanda geldi ki, Kadıköy’de muazzam atmosferin etkisi daha da arttı. 60’tan sonra Soldado-Barış hamlesi ile F.Bahçe adeta 4-2-4 oynadı. Baskı vardı ama bunu pozisyonlara çeviremedi. Benfica hiç açık vermedi, şut şansı da tanımadı. Etten duvar ördüler... F.BAHÇE, Avrupa Ligi’nde ne yapar bilemem ama gördüğüm şu ki bu taraftarı çok güzel günler bekliyor... VE dip not: Sahada sürekli büyüyen, omuzlarındaki yüke ve erken gördüğü sarı karta rağmen hata yapmayan, alnından öpülesi Eljif Elmas’ı izlemek için bile F.Bahçe maçına gidilir...