01.10.2021 - 07:40 | Son Güncellenme:
Pereira istediği kadar dalga geçsin… İstediği kadar sinirlensin! Fenerbahçe’ye dikte ettiği model, kanatları tıkayıp forvete adım attırmayan, bir-iki hızlı adamını ara topla buluşturan rakipler karşısında iskambil kağıdından kule gibi yıkılan bir sistem. Olympiakos gibi “bir gömlek üstün” rakiplerin ise özel önlem almasına bile gerek kalmıyor; Kadıköy’de görüldüğü gibi.
Ne yapacağını bilemiyor Fenerbahçe! Önde basıp tempo yapmak, hızlı ve çabuk paslaşmak, kanatları çalıştırmak sistemin olmazsa olmazı ama yaparsa gol yiyor rahat rahat. Fenerbahçe’yi kendi ayarındaki, hatta çıtası daha düşük takımlar karşısında rakip ne kadar izin verirse onu oynayacak kadar “edilgen” hale getirdiği gibi, güçlü kompakt takımlar için hiçbir işe yaramıyor. Peki neye yarıyor?
Olympiyakos yenilgisine “hezimet” deniyor Fenerbahçe lügatinde. En azından şimdilik “gerçek” böyle. Gerçeklerden kızarak, dalga geçerek kaçamazsınız bay Pereira. UEFA Avrupa Ligi de mundar oldu bu arada… Artık grup ikincisi olup 32’ye mi girer, üçüncü olur Konferans Ligi’ne mi devam eder Fenerbahçe; orası belli değil.
Üç gol yiyen Altay olmasa Olympiyakos maçı “kaç sıfır” biterdi, hesaplamak bile zor. Çünkü 6. dakikada ikram edilen golden sonra ilk devreyi tek isabetli şutla kapatan, ne tempo ne önde baskı yapan, sahada ruh gibi dolaşan futbolcular topluluğuydu Fenerbahçe. Rakip kapanmış, Fenerbahçe ceza sahasına bile yaklaşamıyordu. İlk yarıdaki oyunu ile maç doksan dakika değil 9 saat oynansa beraberlik golü falan bulamazdı Fenerbahçe.
Kapalı defansı açamayan, açmaya çalışınca arkada bol bol boş alan bırakan Fenerbahçe nasıl kazanacaktı ki?Mesut olmayınca… Yerini asla dolduramayan ufak tefek Pelkas ile diğer kanattaki minyon Rossi, dev gibi Olympiakos savunması yanında ağabey kardeş gibi durunca… Gustavo üst üste doksan dakikalardan patinaj yapmaya başlayınca… Takımın en güvenilir savunmacısı Szalai “kişisel hatacılar” kervanına katılınca, Fenerbahçe antrenman boksörüne döndü Olympiakos karşısında.
Ne Valencia’nın yırtınması yetti ne Mert Hakan’ın iki bloğu iletişimde tutma çabaları ne de Min-jea gayretleri. Yine dua etsin Fenerbahçe, Onyekuru gününde değildi. Hem defansı, hem ofansı sıkıntılı Fenerbahçe ikinci devre için sahaya çıktığında Pereira’dan hamle bekleyenler şaşırdı!.. Belli ki, Fenerbahçe’nin Portekizli hocası, beklenen hamleyi futbolcuları önde baskıya ve tempoya “azmettirerek” yapmak istemişti.
“Pasta olmadı, aynı malzemeyle yahni yapalım” yaklaşımı! Bu çılgın temposunu sınırlayan on dakika içinde Olympiyakos’un da şaşkınlığından yararlanarak birkaç pozisyona girdi Fenerbahçe. Pelkas’ın ayağından kale direğini yokladı. Ama sürdürülemezdi. Hemen ardından orta sahalar hızlı geçilen git-gel’e döndü oyun… Ve Olympiyakos’un ikinci golü geldi. Pereira’nın Rossi ve Gustovo’yu çıkarıp Berisha ile Zajc’ı alarak oyuna ilk müdahalesi, skor 0-2 olduktan sonra.
“Dostlar alışverişte görsün” meselesi!.. Beş dakika sonra üçüncü gol geldi ve işin ilginç tarafı golün en günahsızı golü yiyen Altay’dı… İkisinde de Altay ilk şutu çeldi, Fenerbahçeliler rakip kalede baskı kurmaya çalıştıklarından dönen topu Masouras tamamladı. Hem Fenerbahçe hem de ülke puanı sıralamasında Yunanistan’ın nefesini ensesinde hisseden Türk Futbolu adına talihsiz bir akşamdı. Kim verecek hesabını? Mesut Özil’i yatağa düşüren grip virüsü mü, yoksa “sistemde” mi virüs var?
Maç öncesi basın toplantısında aklınca ben de dahil Fenerbahçeli gazeteci ve yorumcularla dalga geçen Vitor Pereira, hemşehrisi Pedro Martins'in Olympiakos'u karşısında denize döküldü. Maçlardan sonra "Takım ruhu" - "Önemli olan takım dinamiği" gibi 2 tane ezberlenmiş cümleden başka bir şey kurmayan Vitor Hoca'ya soralım, belki bir gün yine bizimle dalga geçmek ister de arada yanıt verir:
Sivasspor - Başakşehir ve Olympiakos. 3 tane sert- sıkı savunma yapan takım da seni zorladı. İkisi yendi biriyle de berabere kaldın. Kapalı savunmalara karşı ne gibi bir oyun farklılığın; senin deyiminle "takım dinamiğin" olacak? • Geçen sene göbekten çok delinen F.Bahçe'yi tespit edip 3 stoperli dizilişe döndün ve ben de bu konuda seni övdüm. Dün göbekten delik deşik ettiler takımını, devreye 1-0 geride girmek büyük şanstı. Kim'in önüne bir dalgakıran daha koymak ve Gustavo'yu daha geride tutup orta alana misal Zajc'ı alıp 3-5-2'ye bile dönmeyi neden düşünmedin? Yoksa "takım ruhu" sadece 3-4-3'de mi oluyor?
3 metrelik Oly stoperlerinin ve ön liberolarının içinde Rossi ve Pelkas ne yapabilirdi? Biri fazla değil miydi? Pelkas 10 numara oynasa, Enner - Berisha çift forveti ile 3-4-1-2 başlasan seni kınarlar mıydı? "Bazı gazeteciler bazı futbolcuları daha çok seviyor, ondan o sevdikleri futbolcu oynasın istiyor" diye aklınca Rıdvan Dilmen'in Mesut eleştirilerini 'sevgi'ye - 'ilişki'ye bağladın. Peki sen neden Mesut'u bir türlü sevemiyorsun? Porto'daki James Rodriguez, 6 yıl evvelki RvP krizleri gibi bir de Mesut krizi mi istiyorsun? Kimse aklımızla dalga geçip Mesut'un hasta olduğu masalını anlatmasın.
Kapalı savunmalara karşı ya yetenekle adam eksiltmek lazım ya da hızlı packing paslar atmak lazım. 2. devreye tempolu başlamak istedin ama Attila'nın Pelkas'a; Ferdi'nin Novak'a verdiği 2 packing pasın haricinde bir örnek göremedik. Ekim milli arasında kapalı savunma aşma çalışmaları yaptırdığında basınla da paylaş. Paylaş ki "takım ruhu" cümlesi dışında taktiksel bir şeyler duyalım senden.
Pedro Martins'in Oly'si Fenerbahçe taraftarından da alkışı hak edip aldı. Masouras maçın adamıydı ama geçen yıl gündeme geldiğinde Erol Bulut'un istemediği Tiquinho Soares mükemmel oynadı. Kim'i bu kadar etkisiz ilk kez gördük. F.Bahçe'nin hocası faydasız, kendisini destekleyenler de dahil basın mensuplarını kaybetmek gibi bir sonuç doğuracak gereksiz basın toplantıları düzenlemek yerine kapalı savunmaları aşma çalışmaları yapmalı. Yoksa Antwerp de Frankfurt da burada derinde bekleyip hızlı çıkacaklar ve onlar da kazanacaklar. Ligde de en eç 3 haftaya bu tip takımlar F.Bahçe'yi yenmeye başlar. Bu milli ara Vitor Hocanın geleceği için de önemli.
F.Bahçe dün geceki kritik Avrupa Ligi maçında ne yazık ki ağır bir yenilgi aldı. Çok erken bir skor dezavantajına düşüldü. Bundan sonra kötü senaryo sahnelendi. Olympiakos takım halinde topun arkasına geçip iyi yerleşimli bir alan daraltan savunma kurgusu uyguluyordu.
F.Bahçe'nin kadro yapısı itibariyle en önemli rahatsızlığı bu tip savunmalara karşı set oyununda yetersiz kalması. Ligde Sivasspor ve Başakşehir maçları bu konudaki en canlı örnekler. İlk 45 dakika boyunca oyun karşı alana yıkıldı. Yüzde 65 topa sahip olma oranı iyi ama tempo düşük ve de rakip savunmayı arızaya uğratacak hiçbir olumlu girişim yok. Bu tabloda görünen ümit; duran toplardı ama az sayıdaki kornerler de kötü kullanıldı. Tek pozisyon devre sonunda rakibin ayağına çarparak tesadüfen oluştu. Onu da Rossi dışarı attı. İkinci devreye F.Bahçe yine kadro yapısına ters düşen inanılmaz bir tempoyla başladı. Rakip savunma sallandı. İlk 10 dakika içinde 3 çok net pozisyon kaçtı. Ama tabi müthiş temponun geri dönüşü vardı.
İlk ciddi mesajı kaleci Altay çok iyi çıkardı. Bu arada Pereira'nın mutlaka değişiklikler yapması gerekiyordu. O da yapmayınca arkadan ikinci gol geldi. Sonra da üçüncüsü. Artık bundan sonraki maçlara bakılacak. F.Bahçe'nin en sağlam yeri üçlü defansı dün gece çaresiz kaldı. Çünkü futbolda önemli olan takım savunması. Bütün riskleri göze aldığınızda yüzleri dönük geniş alanlı kontrataklarda defans oyuncuları bir şey yapamaz. Dün gece üç gol yemesine rağmen övgüyle bahsedebileceğim tek futbolcu kaleci Altay. Olympiakos'un da futbol açısından hakkını verelim. Attıkları 3 gol de çok güzeldi.
YENİ ÜYE OLANLARA 10 TL HEDİYE Hemen oynamak için buraya tıklayın!