11.07.2016 - 09:26 | Son Güncellenme:
FİNAL yolunda 2 takımın da buraya gelene kadar oynadığı futbolda vazgeçmedikleri en önemli prensipler takım savunması ve emniyetli oyundu. Fransa seyircinin itici gücüyle 15 dakikalık bir baskı ile başlasa da ilk 45 dakikanın genel seyri beklendiği gibi oldu. Yüksek kalitenin getirdiği pozisyon zenginliği ve kale önü aksiyonlarından uzak bir final izledik. Taktiksel olgunluk ve fiziki mücadele üst düzeydeydi belki ama gol sadece bireysel hatalara ve becerilere bağlıydı.24. dakikada Ronaldo’nun sakatlanması turnuvada grup kuraları çekildiğinden beri işleri rast giden Fransa’nın yine ekmeğine yağ sürdü. Gruptaki mütevazı rakipler, bir sonraki turda İrlanda ve İzlanda ile eşleşmek, yarı finalde Almanya karşısında abartılı bir şekilde mahkum oynarken Schweinsteiger’in sebep olduğu penaltı ve dün Ronaldo’nun sakatlanması. Dün gece de tüm dinamikler evsahibi Fransa’nın lehine gelişti...ŞAYET bu bir lig olsa bu oyun anlayışı ve skorlar ile henüz 4. maç sonunda yarıştan uzaklaşacak olan Portekiz ise teknik oyuncularına rağmen görsellikten uzak oyun anlayışına finalde de devam etti. Orta alanda öne doğru değil de mesafe kat etmeyen amaçsız yan paslar Portekiz’e hiçbir değer katmadığı gibi finale de renk getirmedi. İyi savunma yapıp sadece ‘o anı’ beklediler maç boyunca. Turnuvada bundan önce yaptıkları gibi.SPORTING DAMGASI2. yarı Fransa’nın domine ettiği oyunda bu üstünlük golü getirmedi. Bunun nedeni kaleci Patricio’nun iyi oyunu ve Giroud gibi yetenek yoksunu bir santrforun Portekiz savunması arasındaki nafile çırpınışlarıydı.90+2’DE Gignac’ın direkten dönen topu Fransa için kaçan son şanstı. 2 ekibin de 120 dakika boyunca gösterdiği direnç ve kazanma arzusu, son ana kadar mücadeleyi bırakmayan savaşçı ruhu, takdiri ve alkışı hak etti.ÖZELLİKLE de Portekiz’in uzatmalarda futbolun ‘anlar oyunu’ olduğunu gösteren pozisyonları golün adeta habercisi oldu. 90 dakikalarda tek galibiyet alarak kupaya uzanan Portekiz, bu açıdan da ilginç şampiyonluğa adını yazdırdı. Hem de Ronaldo’suz. Dün için ilginç bir nokta da tarihe geçen Portekiz Milli Takımı’nda finalde forma giyen 14 oyuncudan 9’unun Sporting Lizbon altyapısından yetişmesiydi.(Vatan)
2014 Dünya Kupası’nda FIFA, hakemlerin kart göstermede biraz ağırdan almasını tavsiye (!) etti. Maçların nasıl çorbaya döndüğünü, hatırlıyoruz.2016 Avrupa Şampiyonası’na da aynı felsefe egemen oldu. Efendim oyunun akışını bozmamak gerekiyormuş! O nedenle en sert faulleri, itip kakmaları bile görmedi Clattenburg. Dövmeleri görünmesin diye yaz-kış uzun kollu tişört giyen İngiliz hakem belki de “kol kırılır yen içinde” atasözümüzü uyguluyor. Hakeme takmak gibi derdim yok. Ama el insaf! Cristiano Ronaldo’ya sinsi ve sert darbeyle yüklenen Payet’e bırakın kart göstermeyi, faul bile vermedi centilmen! Majör turnuvalarda ev sahibinin azıcık desteklenmesini anlarım da, Ronaldo’a yapılan futbol dışı gaddarlığın seyredilmesini hiç anlayamam.Ronaldo’nun 17’de darbeyi alıp tedaviden sonra ancak 5 dakika dayanarak 25’de oyundan çıkması, finalin ruhunun çalınması demekti. Quaresma girdi oyuna. Beklenen inceliklerinden birini “bisiklet vuruşu” ile gösterdi. Lloris yemedi.Ama asıl beklenmeyen, doksan dakikaya damga vurup Portekiz’in ruhunu yeniden ayağa kaldıran kaleci Patricio oldu. Griezmann, Giroud, özellikle Sissoko vurdular, asla teslim olmadı. Gignac’la aranan umutlara da limon sıktı. Onu izlerken, Turgay Şeren abimizi anımsadım... Berlin’deki unvanını acaba Patricio’ya mı devretmişti? Evet daha çok top kullanan, pozisyona giren, şut atan, çerçeveyi (kaleciyi) bulan Fransa’ydı. Ama ev sahibi olmanın da dertleri var işte. Beklenti büyük... Baskı büyük.. Dakikalar uzadıkça Fransa sinirleniyor, Portekiz ise inanılmaz bir direniş gösterisi sunuyordu. Dahası, Ronaldo’nun sakatlanıp çıkması takıma ayrıca motivasyon kazandırmıştı. İnanılmaz dayanışma örnekleri verdiler. Pepe, Carvalho, Cedric, Guerreiro, ama ille de Nani... İlle de Quaresma, ille de Eder! Fransa, finallerde “harika çocuk” olarak takdim edilen Giroud’la, yıldız golcü Griezmann’la, Payet’le, Pogba ve Matudi ile büyük hayal kırıklığı yaşıyordu. Uzatmalarda Portekiz, önce Guerreiro’nun frikiği ile diş gösterdi. (Lloris’in en büyük kurtarışı) Sonra da Santos’un hamlesi, Eder’in inanılmaz sağ füzesi!..Evet Ronaldo yine ağlıyordu. Ama gözyaşları mutluluktan dökülüyordu şimdi! Bazen ağlamak da güzel oluyordu!(Milliyet)
Az düdük, çabuk ve hızlı oyun sevdasının piyangosu Ronaldo’ya vurdu. İngiliz hakem Clattenburg, oyunun başında taktiğini yüksek tempolu oyun üzerine kurunca ikili ve üçlü mücadelelerde faulleri es geçti. Bu da oyuncuları cesaretlendirdi. Sert oyun oynanmaya başladı. Hakem, Payet’nin Ronaldo’ya yaptığı faulu bile süzemedi. Sarı kartlarında standart tutturamayan Clattenburg, ikinci sarıyı da göstermemek için çok seçici davrandı. İngiliz hakemin her türlü şartta oyunu 11’e 11 tamamlamak için plan yaptığı apaçık görüldü. Zaman zaman futbolcuların tepkilerinin ve eleştirilerinin de hedefi olan hakem, herhangi bir penaltıyı atlamadı, yanlış penaltı vermedi, ofsayttan gol attırmadı ama bu dev finalde maalesef cüce kaldı.(Habertürk)
Fransa, favori olduğu finale çok hızlı ve atak bir giriş yaptı. Ancak 15. dakikadan sonra güven kazanan Portekiz'in kademeli alan savunması oturunca Fransa adına işler zorlaşmaya başladı. Payet, fizik gücünü ilk 4 maçta harcadığı için Almanya maçı gibi dün de hiç olumlu icraatlar yapamıyordu. Giroud, iki stoper arasında tıkandı... Pogba, daha çok defansın önünü garantiye alırken Matuidi de ofansif girişimler için istediği boşlukları bulamadı. Griezmann, iki aksiyon girişiminde bulunabildi. Fransa ilk yarının son otuz dakikasında sadece Sissoko'nun bireysel çabalarından pozisyon üretmeye çalıştı. Teknik direktör Deschamps biraz geç kalsa da Payet'i çıkarıp Coman'ı oyuna soktuktan sonra Fransa'nın etkinliği tam randımanlı olmasa da oldukça arttı.Şampiyona başından beri vurguladığım gibi Portekiz'in santrforu yok. Ne Cristiano Ronaldo ne de Luis Nani'nin sırtları karşı kaleye dönük top saklama özellikleri yok. Öne doğru oynayan forvet tipleri... Ronaldo'nun sakatlanıp çıkmasından sonra Portekiz'in forvetleri Quaresma ve Nani oldu. Artık yapacakları en doğru iş tempoyu düşürüp oyunu tutabilmekti. Bunu da 90 dakikanın sonuna kadar gerçekleştirdiler. Teknik direktör Santos santrfor kimliğindeki Eder'i oyuna aldı. Bu değişiklik Portekiz'i çok rahatlattı. Eder'in kafa toplarına çıkışı, duvar olması takımı katı savunma anlayışının dışına çıkardı. Üstelik Eder, uzatma bölümünde mükemmel bir gole imza atarak Portekiz'i zafere taşıdı.Dün gece bir kez daha belgelendi ki futbolda çareler tükenmiyor. Disiplin içerisinde iyi bir taktik uygulamayan Portekiz, Almanya maçından sonra 'şampiyon oldum' havasına giren Fransa'nın stres altına girmesini iyi değerlendirip kupayı kazandı. Takım olarak disiplinli mücadele ettiler.Kritik üç kurtarış yapan kaleci Patricio ile stoper Pepe en başarılı isimlerdi. Sonradan oyuna giren Eder, hem saha içi dengeleri değiştirdi hem de kupayı takımına getirdi. Günümüz futbolunda santrforun ne kadar önemli olduğu bir kez daha belgelendi. Almanya bu yüzden yarı final mücadelesini kaybetti. Portekiz ise sonradan oyuna giren santrfor Eder'in sayesinde tarihinde ilk kez bir büyük kupayı müzesine götürebildi.(Sabah)
Maç öncesi yıldızlarıyla, etkili kadrosuyla Fransa favori olarak görülse de, Portekiz eleme grubundan sonra başladığı çıkışını kupayla noktaladı. Bunu yaparken turnuvada oynadığı 7 maçın yalnızca bir tanesini 90 dakika içerisinde kazanabilen bir takım olarak enteresan bir işe imza attı. Fakat bu yolda her maçı ayrı bir stratejiyle oynadı. Bazen savunmada kaldı, bazı maçları da ön tarafa çıkarak oynadı. Teknik direktör Fernando Santos büyük bir stratejisyen olarak bu kupaya imza attı. Rakiplerine karşı kendi taktik dehasını oyuncularına da yansıttı. Teknik direktörün yanında bu maça imza atacak isim konusundaki beklenti Ronaldo’ydu. Ama erken sakatlanması başka iki yıldızı ortaya çıkarttı. Takımını bütün maç oyunda tutan kaleci Rui Patricio ve turnuvada çok şans bulamasa da final maçında sonradan oyuna girerek Portekiz’e kupayı getiren Eder... Bu turnuvada birçok kez istatistiklerin yıkıldığını gördük. Turnuvalarda daha önce İtalya’yı yenemeyen Almanya, İtalya’yı geçti.Almanya’yı hiç yenemeyen Fransa, Almanya’yı eledi ve hiçbir Dünya Kupası’nda ve Avrupa Şampiyonası’nda Fransa’yı yenemeyen Portekiz, Fransa’ya kendi evinde diz çöktürerek Avrupa şampiyonu oldu. Ve istatistiklerde kim üstün görünürse görünsün, sonucunda futbolun değişmez kuralı tekrar tecelli etti. Turnuva şansı da yanında olan ve gol atan kazandı.(Habertürk)
Fernando Santos futbolu dünya sahnesinden silebilecek kadar büyük bir hoca. Hayır, sadece savunma öncelikli bir oyunun peşinden koştuğu için değil. Hayır, kimlerine göre oyunu çirkinleştirdiği için de değil. Her adımını rakibe göre attığı için. Maçta yaptığı 3 değişiklikte de hücum oyuncularını almasına rağmen oyunu açmak için değil, delikleri tıkamak için çaba sarf etmesinden. Oyuna aldığı 3 oyuncu Quaresma, Moutinho ve Eder...Elindeki en hücumcu 3 futbolcu. Ancak oyun başka.. Delik kapıyor. Ve her hamlede rakibin muhtemel her hamlesini bertaraf ediyor. Bu, başka bir şey. Q7 ve Quaresma’yı kanatlara atıp onlardan hücum anlamında hiçbir şey almamasına rağmen rakibi durdurma konusunda işi gördüler. Onun Yunanistan’dan gelmesi ve 2004’de bu ülkeye kaybetmeleri sebebiyle bu oyunun Rehhagel’in oyununa benzetilmesi doğru değil. O bir devrimdi. Bugün Mourinho varsa onun bunda etkisi vardır. Ve tabii bu oyuna panzehir olarak Guardiola’nın Barçası’nın doğduğunu da söylemek mümkün. O başka bir yenilikti. Bu ise bir muharebe zaferi. Her maçta başka bir takımla ama aynı hedefe kilitlenmiş bir stratejiyle kurdu Santos takımını.Şüphe yok!Ronaldo sakatlanıp oyunu terk etmişken, yaptığı 3 değişiklikte 3 hücumcusunu oyuna alarak muhteşem br savunma kurdu. Portekiz bu şampiyonanın en iyi takımı değildi. Ama en iyi teknik direktörün onlarda olduğuna dair bir şüphe yok. Bu, futbolcu merkezli bir şampiyona olmadı. Galler, İrlanda gibi şahane kitlelere rağmen seyirci merkezli bir şampiyona da olmadı. Ama belki de teknik direktörün en belirleyici olduğu kupa oldu. Cristiano Ronaldo’ya sahip olup ondan çok da yararlanmadan şampiyon olmak böyle mümkün. Santos kazandı. Tebrikler...(Fanatik)