24.02.2021 - 09:58 | Son Güncellenme:
'Pandemi hayatı, biraz daha izole yaşamaya çalışıyoruz. Evlerdeyiz. Yakın arkadaşlarımızla beraberiz. Ama sıkıcı artık. İnsan ister istemez sıkılabiliyor. Bunun yanında hafta içi, hafta sonu maçlarını evde olduğumuz zaman takip etme şansımız oluyor. Hepsini takip ediyoruz. Futbolun içerisinde kalıyoruz. Bir şekilde zaman geçmiş oluyor. Kendimize daha çok zaman ayırıyoruz. Kitap okuyoruz, film izliyoruz.'
Bu soru çok sık soruluyor. Futbolcu olarak, dolu dolu bir futbol hayatı yaşadım. Futbol sonrasında da kendimi geliştirmeyi hedefliyorum. Kendime, Türk futboluna ne katabilirim? Nasıl başarılı olabilirim? Çok kafa yoruyorum. Avrupa'daki teknik adamların oyun anlayışını, nasıl antrenman yaptırdıklarını, hayatlarını okuyarak, izleyerek bir şeyler öğrenmek istiyorum. Benim hedefim futbolun içerisinde olmak. Saha kenarında olmak. Teknik adam olarak, antrenör olarak. Bunun için kendimi yetiştirdim ve hazır olduğumu düşünüyorum. Ama ülkemizde şartlar, size güven duyulması gibi bana şans verildiği zaman bendeki potansiyel ancak öyle ortaya çıkabilir. Bunu zamanla gösterebiliriz. Futbol bir tutkudur. Onu yaşamayı çok istiyorum. Ama dediğim gibi Türkiye'de şartlar, ilişkiler, doğru takım, doğru ilişkiler oluşursa hedefim antrenör olarak başlamak.
Futbolu bıraktığımda, eski takımlarımdan teklifler oldu. Birkaç takımından. Gelip antrenörlük yapmam teknik adam olarak ama gidip konuştuğumuzda, görüştüğümüzde, şartlara baktığımız zaman uygun olmadığını gördüm. Nereden başladığınız çok önemli. Başladıktan sonra kat ettiğiniz yol da çok önemli. O takımı çalıştırırsınız, sonra bir takım çalıştırırsınız başarılı olamadığınız zaman kariyerinizde bir eksi oluşuyor. Kötü bir başlangıç oluyor. İyi takımla başlamak, en azından başarılı olabileceğinizi düşündüğünüz bir takımdan başlamayı bir avantaj olarak görüyorum. Açıkçası ben buna bakıyorum.
Kamuoyunda dışarıda konuşmalar oluyor. "Beşiktaş'ın kadrosu yeterli mi, geniş mi, yetersiz mi" gibi diğer takımların kadrosu geniş olsa da çok bir önemi yok. Şu anki geldiğimizde baktığımız zaman Beşiktaş'ın çok iyi bir kadrosu var. 11'de çok nitelikli oyuncuları var. Bunun yanında, kulübesinde bulunan oyuncular da çok nitelikli ve kaliteli oyuncular. Birkaç mevkide oynayabilecek oyuncular. Genç oyuncular, tecrübeli oyuncular. Bence en iyi kadronun da Beşiktaş'ta olduğunu düşünüyorum.
Şu an geldikleri durum, ortaya koydukları futbol itibariyle Beşiktaş bir adım önde. Ama şöyle de bir durum var; Beşiktaş'ı övüyoruz ama diğer takımlarla puan farkı hemen hemen aynı. Galatasaray veya Fenerbahçe çok eleştiriliyor, 3 puan arada fark var bir maç eksik aynı puanda diyelim yani. Genel resme baktığın zaman Beşiktaş'ın iyi bir kadrosu var. Bunu devam ettirmek Sergen Yalçın ve takımın elinde.
Ben hem Ahmet Nur Çebi'yi hem de Sergen Yalçın'ı tanıyorum. İkisini de yakından tanıyorum. Medyadan izlediğim kadarıyla, bir sözleşme konusu gündeme geliyor. Başkanın iyi niyetli bir çıkış yaptığını düşünüyorum. Medya soru sorabilir. O da bence gereken cevaplardan birini vermiş. Sergen Yalçın'ın böyle bir durumda böyle bir çıkış yapmasını, ben açıkçası garipsedim. Çünkü sen zaten başarılı bir takım hocasısın. Belli bir noktadasın. Sen şampiyonluğa gidiyorsun. Şampiyon olduğun zaman veya iyi noktada bitirdiğin zaman; sen istediğin kontratı da alırsın, istediğin sözleşmeyi de yaparsın.
Asıl konunun bu olması lazım. Bu konunun gündeme gelmesi; Sergen Yalçın'a, yönetime ve takıma zarar verir. Basında bu konuşulur. Basındakilerin Sergen Yalçın'ın imza atıp, atmaması çok mu umurunda? Bu sadece bir haber. Diğer takımlarda da Erol Bulut'un kaç yıllık kontratı var bilmiyorum. Fatih Terim'in de herhalde bitiyor Mayıs'ta. Bence bunların ilk gündeme gelen konulardan olmaması lazım. Odaklanılması gereken şartlar; şampiyonluk, takımın iyi gitmesi, sezon sonu geldiği zaman zaten ulaşırsınız.
Olmadı diyemeyiz tabi. Umut, beklenti var. Futbolcunun elinde bu. Daha çok çalışır, daha çok kendini geliştirir. Takımda görev alır, iyi bir performans ortaya koyarsa; o beklentileri karşılayabilir. Bizim ülkemizde, çok fazla scoutluk, futbolcu izleme konusunda çok bilgileri yok açıkçası. Bir futbolcu, bir yılda çıkış yapabilir. O sezon iyi oynayabilir ama onun geçmişine bakmak lazım. Kaç maç oynamış, nereden gelmiş, ortaya ne koymuş bunlar önemli. Bizim ülkemizde bir piyasaya çıkıyor bir oyuncu, menajerlerin PR yapması, takımlara sunması derken farklı bir boyuta geliyor. Aslında o oyuncu o kadar değil. O kadar yükselecek bir oyuncu değil.
Ben gelirken 3 sene dolu dolu oynadım. Ligde, UEFA Kupası'nda, A Milli Takım, Ümit Milli Takım'da oynadım. Çok fazla maçım vardı zaten ben gelirken A Milli Takım oyuncusu olarak geldim. Ama bu gelen oyuncuların çok fazla geçmişi olduğunu düşünmüyorum. Bence iyi analiz etmek lazım. Genç oyunculara yatırım yapmak her zaman mantıklı ama çok büyük rakamlara çıkmadan, iyi araştırarak... Ülkemizde çok yetenekli oyuncular var. Benim gördüğüm, çok iyi oyuncular var. Önemli olan bunlara güvenip, inanmak ve doğru takıma bunları almak. Onları bulup, keşfedip, çıkartacak isimler lazım. Herkes biliyor aslında futbolu değil mi? Ama futbol öyle değil aslında yani. O detaylar, önemli hassas noktalar, onu görebilmek, potansiyeli keşfetmek farklı bir göz. Farklı bir bakış açısı. Bunu yapan takımlara baktığınız zaman ülkemizde çok genç oyuncular var, çok potansiyelli oyuncular var. Bunlar değerlendirilebilir.
Fenerbahçe'deki en büyük sorun; otorite eksikliği var saha kenarına baktığınızda. Ben saha dışında konuşmayı çok fazla seven biri değilim. Teknik olarak baktığımız zaman Erol Bulut'un elinde geniş ve iyi bir kadro var. Ama uyum haline getirmek, bir disiplin etmek, takımı bütün halinde oynatmak hocanın görevidir. Tabi ki ona yardım eden yönetimdir, önemli etkenler vardır ama sahadaki bütün her şey hocadadır.
Fenerbahçe'de genele baktığımız zaman disiplin sorunu var. Kondisyon sorunu var. Taktiksel sorun da var. Fenerbahçe bunları giderirse yine ligin en iyi kadrolarından, en iyi takımlarından bir tanesi. Net bir santrfor yok. Çok güçlü bir orta sahası var. Defansı da diğer takımlara göre çok yetersiz değildir. Orta sahası çok kaliteli. Net bir santrforu yok Fenerbahçe'nin.
Caner Erkin'i sol açık ve sol bek olarak bu zamana kadar beğeniyordum. Sol ayağını iyi kullanan, iyi orta açabilen bir oyuncu ama defansif olarak zaafları var. Defansif olarak da o kadar eksi bir oyuncu aslında. Bu sezon Fenerbahçe'deki performansına genel olarak baktığımızda; takımla bütünleşmişliği, oyunu Fenerbahçe'de takımı sarstığını düşünüyorum. Otoriteyi, disiplini sarstığını düşünüyorum. Hoca soyunma odasında taktik yaparken kimin serbest vuruş kullanacağını belirler. Hepsi yazılır. Hoca kime güveniyorsa; onun yazması lazım. O da kim olabilir? Mesut Özil'dir. Mesut Özil ve Sosa'dır. Pozisyona göre kullanacak oyuncular bunlardır. Caner'in yaptığı şey, disipsizlikten kaynaklanan bir şey. Hocanın bunu yapması lazım. Kimse görevinden farklı bir duruma sunmaması lazım. Bu takıma zarar verir.
Takımda bir kaptan eksikliği kesinlikle var. Ben İbrahim Toraman olarak saha içerisinde nasıl gözüküyordum bilmiyorum ama böyle bir oyuncu tepki koymuş olsa, ben buna tavrımı koyarım. Saha içerisinde ben tepkimi koyarım. Saha içerisinde bu bütünlüğü bozamazsın. Sen ne olursan, kim olursan ol. Kimseyi suçlayamazsın, kimseye el kol hareketi yapamazsın. Çıkarken el kol işareti yaptığın zaman; senin yerine giren oyuncuya saygısızlık yapıyorsun, hocaya saygısızlık yapıyorsun. Bütün arkadaşlarına saygısızlık yapıyorsun. Bu bir disiplin sorunu. Ben takım kaptanı olsam benim takımımda böyle bir oyuncu olsa, tepki vermişliğim de vardır. Takımın kaptanı daha lider bir oyuncu olsa, bunu saha içerisinde kontrol edebilir. Benim son kavga olayımda da, benimle ilgisi olan bir olay değildi aslında. Başka oyuncular arasında olan bir şeye ben müdahalede bulunmaya çalışırken, olay başka bir boyuta geçiyor. Bunun birçok örneği var. Takım kaptanının, takım bütünlüğü adına sorumluluk alması lazım. Fenerbahçe bu eksikliği yaşıyor.
Yeni bir oyuncuya kaptanlık vermek de sağlıklı değildir. Mesut'un CV'si kariyeri önemli ama takıma bir şeyler katması lazım. Emek vermesi lazım ki ona kaptanlık verirsiniz, belli bir noktaya taşısın. Profil olarak bakıyorum ben Mesut'a; onda da bir liderlik vasfı yok hani. Lider bir oyuncu olur Mesut ama beyni olarak, takımın en önemli oyuncusu.
Galatasaray o yola giriyor artık. Kötü oynarak kazandığı maçlar var. Yeni Malatyaspor maçı, Gaziantep FK maçı. Bunları kazanmasını bildi. En son Alanyaspor maçı, çok kötü bir oyun ortaya koydu ama kazanmasını bildi. Lig sonu geldiğinde şampiyon olunduğunda; kötü oynadığınıza bakılmıyor. Şampiyonluk akıllarda kalıyor. Galatasaray bunu iyi yapan bir takım. Çok iyi bir ortaya koymuyor ama Fatih Terim ligin en tecrübeli teknik adamı. Bu yollarda defalarca yürümüş. Fatih Terim bence saha içerisinde yönettiği kadar, daha da iyi saha dışını yönetiyor. Taraftarı, medyayı, algıyı ve gerekirse hakemlerin bile üzerinde bir etkisi olabiliyor yani. Demeçlerine, kazandığı maçtan sonra hakemleri eleştirmesine, kendi aleyhine bir hata olduğu zaman bunu çok fazla gündeme getirmesi ama lehine olduğu zaman bunu hiçbir şekilde konuşmamasına... Dışarıya da çok iyi yönetiyor. Bu da çok önemli.
Onu bilemiyorum. Bence isterse olur. Antrenörlük bir tutkudur. Kendinizin bir taktik geliştirmesi ve bunun karşılığını almak antrenör için çok güzel duygulardır ama Fatih Terim gibi belli noktaya gelmiş bir teknik adam başkanlık yapabilir. Bence daha da hizmet eder. Fatih Terim olarak kazanabileceğiniz her şeyi kazandınız. Teknik adam olarak bir noktadasınız. Şampiyon olsanız nolur, olmasanız nolur? Ama Başkan olarak hem kendi camiasına hem de Türk futboluna hizmet edebilir.
Geçmişine baktığınız zaman Abdullah Avcı'nın çok başarılı olduğunu düşünmüyorum ben de. Hem Beşiktaş hem de Milli Takım'a bakın. Başakşehir'de bir istikrarı vardı ama Başakşehir'de Okan Buruk da geldi şampiyon oldu. Başakşehir'in belli şartları var. Kaliteli oyuncuları, iyi bir yönetimi var. Hiçbir maddi sıkıntısı yok. Burada antrenörlük yapabiliyor. Trabzonspor'da antrenörlük yapabiliyor Abdullah Avcı. Eli değdiği, takımı belli bir noktaya getirdiği apaçık ortadadır. Abdullah Avcı'nın belli bir oyun anlayışı var. Teknik adamlık stili var. Yansıtmak istediği bir sistem var diyebilirim. Ama bunu Beşiktaş'ta yapamadı. Milli Takım'da da yapamadı. Başakşehir'de de belli bir noktaya kadar yaptığını düşünüyorum. Şu zamana kadar, Trabzonspor'da kafasındakileri yaptığını düşünüyorum. Trabzonspor'da malzeme var. Çok iyi oyuncuları var. Ligin belki de en kaliteli oyuncuları var. Uğurcan Çakır çok iyi bir kaleci, Nwakaeme ligin en etkili oyuncularından bir tanesi. Ekuban yine öyle. Orta sahaya Bakasetas'ı aldılar. Stoperleri iyi oyuncu. İyi bir kadrosu var Trabzonspor'un.
Birincisi Beşiktaş. Beşiktaş'ın çok zaafları da var defansif olarak. Ama top sürekli Beşiktaş'ta olduğu için artı olarak çok tecrübeli Josef ve Atiba var. Saha içi adamları bunlar. Takım kaptanı olarak davranıyorlar. Oyun olarak birinci bence Beşiktaş. İkincisi Alanyaspor. Alanya'nın da pozitif futbolu çok önemli. Üçüncüsü Trabzonspor diyebiliriz. Hatayspor'un ileri hattı çok iyi. Boupendza'yı alıp, büyük takımlardan bir tanesine koysanız oynar. Birebirde çok özellikli bir oyuncu. Vuruşları çok etkili. Hatay'ın da zaafları var ama ileri uçta o kadar iyi oyuncuları var ki rakip takımlar onlarla uğraşmaktan, fırsat bulamıyorlar. Gaziantep FK da ligin iyi ekiplerinden bir tanesi. İyi oyuncuları var.
Bana sorsalar ben de öyle düşünüyorum. Orta saha çok kalabalık zaten. İrfan Can'a çok gerek var mı? Yok diyebiliriz. Ama İrfan Can iyi bir oyuncu. Fenerbahçe'ye hizmet edebilecek bir oyuncu ama Boupendza alınmış olsaydı Fenerbahçe'ye çok etkili olurdu.
250 TL'ye varan hoş geldin bonusu Misli.com'da Hemen oynamak için buraya tıklayın!