Öncelikle seyircisiz maç oynamak futbolcular için çok zor. Yeni çıkacak yasa ile umarım bu sorunu da aşarız. Hazırlık döneminden çıkan yorgun ayakların ağır çekim futbolları, heyecansız maçı daha sıkıntılı hale soktu.
İstanbul Büyükşehir Belediyespor takımının iki flaş transferi Gökhan Ünal ve Holosko’nun kadroda olmayışı ise dikkat çekiciydi. Ama İbrahim Akın’ın kanat dışında da gezerek sahanın her bölgesini kullanması, ondaki pozitif gelişimin göstergesiydi. Abdullah Avcı da aynı Ertuğrul Sağlam gibi oyun şablonuna sadık kalıp kurguda değişiklik yapmadı.
Bursaspor’da dikkat çekici bir farklılık yoktu. Ara transferde istediği oyuncuları alamayan Timsah’ta olumlu değişim, Bekir Ozan’ın formayı kapması ve Ali Tandoğan’ın aylar sonra sahalara dönmesiydi. Bütün bu gözlemlerimin ışığında Bursaspor, orta alanda Batalla-Bekir ikilisi ile birlikte merkezde bazen tek, bazen de topla dikine oynayarak rakip orta alana çok rahat geçti.
Bu, Bursaspor’u rakibinden ayıran en önemli özellikti. Ama aynı başarıyı hücumda kullanamadılar. Sercan’ın gününde olmayışı top kayıplarına yol açtığı gibi birinci bölgede Bursaspor’un çoğalmasını da engelledi.
Ertuğrul hocanın ikinci yarının ortasında Ergiç’i oyuna alması, orta alanın hücum karakterine dönmesini sağladı. Ama merkezdeki bu zenginlik kanatlara yansımadı. Son 10 dakikaya girdiğimizde maçın bu şekilde sonlanacağını düşündüğümüz anda Holmen‘in golü sessizliğin sesi olamadı. Sadece Belediyeli oyuncuların sevinç çığlıkları futbol maçında olduğumuzu hatırlattı.